Uygarlık sınavı-(TAMAMI)

Futbolda 3 Temmuz illetinden bu yana çok gerilere gittik ve de gitmeye devam ediyoruz. Birileri düğmeye bastı ve hala elini çekmedi. Utanmadan Türkiye ‘ye “dış müdahale” isteyenler var. Takım çekişmesi gözleri kör etmiş ve dış müdahale istemenin geri kalmışlık, müstemleke ruhu taşıyan bir aşşağılık duygusu olduğunu göremeyecek duruma gelenler var.

İşte bu “ahval ve şerait” içinde Fenerbahçe ile Galatasaray, Milli Mücadele’nin başladığı Erzurum’da karşılaşacaklar. Öyleyse bu “özgürlük ve bağımsızlık, ulusal egemenlik” ruhunu anlamayanlara karşı futbolda bir milli mücadele başlatmanın tam zamanıdır. Bunu da her iki tarafı belki de canları kadar seven taraftarlar başaracaktır. Demiyorum ki, sarı lacivert renklerin aşıkları ile sarı kırmızı renklerin aşıkları takımlarını sonuna dek desteklemesinler.

Benim söylediğimi aslında herkes biliyor. Ama çıkarlar bakalım daha ne kadar bu ülkeyi her konuda olduğu gibi futbolda da sokak sokak, kahve kahve, ev ev birbirine düşürecek. Bakınız, taraftarlar olay çıkarmazsa, polis biber gazı sıkıp işi körüklüyor. Yani yukarıdan düğmeye basanların ekmeğine yağ sürdüklerinin onlar da farkında değil. Bilet kuyruğuna biber gazı sıkılır mı?

Dikkat edin, maçın teknik analizine geçemedim. Ne Galatasaray’ın “lige fazla” denilen kadrosunun derinliğinin yapabileceklerini görmeye çalıştım. Ne de Fenerbahçe’nin moda deyimle “büyük takım refleksi” gösterdiğinde karşısındakini Vaslui haline çevirebileceğini öngördüm. Elbette maçı heyecanla bekliyorum, teknik analizine de gireceğim. Ama sevgili futbolun gönüllüleri, öncelikli işimiz bizlerin anarşist, şikeci, dopingçi, toplum düşmanı değil, futbol sevdalısı olduğumuzu göstermektir. Biliyorum, bu ortamda çok zor bir iş ama en güzeli de zorlukları alt edebilmek değil mi?