Uyuklayan adamın düşleri

Bir canavar demirledi Boğaziçi’ne

Paslı çapasının dokusunu

Leş postallarının kokusunu

Hissediyoruz boğazımızın içinde

Söyle bize Balıkçı Rüstem usta

Demirleri kemirebilecek mi

Fırtına kanatlı martılar?

Tutabilecekler mi Boğaziçi’mizi?

Uyuklayan adam bir tabur asker doldurmuş

Demirden bir tabutun içine

Yarı siyah, yarı beyaz

Yarı aç, yarı tok

Yarı cahil, yarı gafil

Bir tabur asker

Demirden bir tabutun içinde

Kuşatmaya gelmiş bizi kuzeyimizden

Uyuklayan adamın hayallerinin peşinden

Uyuklayan adamın düşlerinde

Diyarları aşıyor demirden tabut

Tabur tabur ölüm taşıyor

Kara parçalarına

Sana martıların selamını getirdik uyuklayan adam

Siz uyurken altınızdan donunuzu aldık

Narin donunuzdan yedi renkli bir çuval yaptık

O çuvalı da getirip başınıza taktık

Günaydın

Uyuklayan adam Rambo’dur düşlerinde

Elinde bıçağı

Başında beresi

Tek başına alt eder kızıl ejderhayı

Kaslı kolları yere çalar boz ayıyı

Uyuklayan adam memnundur halinden

Elinden oyuncağı alınmamış

Kuyruğuna teneke bağlanmamıştır çünkü düşlerinde

Her yeri görüyor

Her şeyi biliyor

Herkesi izliyor orada…

Ceplerimize kadar giriyorsun

Makinelerinle bizi gökyüzünden izliyorsun

Her şeye hakimsin biliyoruz

Ama şimdi sana bir sır veriyoruz

İyi dinle…

Askeriniz sahip bile çıkamadı beresine

Ruhu bile duymadı, yapıştık ensesine

Ne de güzel yakıştı çuval, o garibin kellesine

Günaydın uyuklayan adam

Günaydın

Gözünde biraz pislik kalmış

Belki çıkmaz ama

Sen yine de yüzünü yıka

Askeriniz kaçarken çuval başında kalmış

Çıkarmayı unutma