Uzayda savaş yeteneğine sahip ülkeler ve gelişmeler

4 Ekim 1957’de Sovyetler Birliğinin Sputnik adlı bir uyduyu uzaya fırlatan ilk ülke olmasından sonra dünyada uzay çağı başladı diyebiliriz. Hatta bu yüzden Ekim’in ilk haftası Birleşmiş Milletler tarafından uzay haftası ilan edilmiştir ve ülkemizde pek kutlanmasa bile tüm dünyada muhtelif aktivitelerle coşkuyla kutlanmaktadır. 1957’den beri uzay çağında çok ciddi gelişmeler olmuştur.

Özellikle soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği uzaya ilk hayvanı (Laika isimli köpek), ilk insanı (kozmonot Yuri Gagarin) ve ilk kadını (Kozmonot ValentinaTereshkova) fırlattı. Bunun dışında kozmonot AlexeiLeonov sayesinde ilk uzay yürüyüşünü başaran ülke oldu ve aynı zamandaSalyut isimli ilk uzay istasyonunu yapan ve fırlatan ülke oldu. Ancak daha sonra bütçe sorunlarından dolayı ABD uzay ajansı NASA’nın gerisinde kalan Sovyetler Birliği uzay yarışını Amerikalıların Aya gidişle ABD’ye kaptırdı.

Bugünün uzay gerçekliği ise ABD, Rusya, Çin ve Hindistan’ın başını çektiği ciddi bir uzay yarışının varlığı ve belirli ülkelerin uzaydaki kaynaklara sahip olmak için çaba sarfediyor olmasıdır. Ancak bahsedilmeyen bir gelişmede bu 4 ülkeninde uzayda muharebe yeteneğine sahip olması ve uzay savaşlarını başlatacak kabiliyetlerde olmaları.

BALİSTİK FÜZE UZAY SAVUNMA SİSTEMLERİ

Uzayda muharebe yeteneği denince akla birkaç şey gelmektedir. Tabii her ne kadar bilim kurgu filmi Star Wars kadar olmasa da bu dört ülkenin ciddi anlamda uzay muharebe yeteneği mevcuttur. İlk olarak yıllardan beri denemesi yapılan ve dünyadan fırlatılan nükleer füzeleri durdurabilecek bir saldırı yeteneği olan sistemleri dizaynıdır. Bir nevi ABD Yıldız Savaşları Projesiyle bunu 1980’den beri deniyor ama hiçbir ülkenin tüm füzeleri durdurabilecek gücü yok. Genede büyük bir savaş esnasında uzaydan balistik savaş başlıklı füzeleri durdurabilmek genel bir savaşın seyrini değiştirebilir.

KİNETİK SALDIRI SİLAHLARI

İkinci olarak uzay savaşlarında üzerinde bilim adamlarının çalıştığı bir silah ise “KineticKillWeapon” yani Kinetik Saldırı Silahı. Tamamen hızlı olan bir obje başka bir objeye çarptığında ne kadar hızlıysa o kadar hasar bırakır prensibiyle çalışan bu silah, çok kuvvetli titanyum alaşımlı veya tungsten den yapılmış çubukların uydulardan yeryüzüne doğru fırlatılmasından başka bir şey değil. Dünyaya düşerken gittikçe hız kazanan ve bir telefon direği boyutunda olan bu metal çubuklar hipersonik hızlara ulaşıp momentum ilkesinden hareketle dünyada bir hedefe çarptıklarında çok büyük bir patlama ve hasara meydan verip ciddi bir üstünlük sağlayabilirler.

ABD’nin Thor Projesi kapsamında çalışmasını yaptığı bu projede uzayda savaş uydularında konuşlandırılmış bu metal çubukların saldırı esnasında fırlatılması yer almaktadır. Üstelik balistik füzelerden bile hızlı hareket eden bu metal çubuklar (tamamen motorsuz bir şekilde ve dünyaya düşmenin etkisiyle) durdurulması oldukça zor bir silah haline geliyor.

Buradaki zorluk ise bu çubukların öncelikle dünyadan uzaya taşınması lazım ve uydulara monte edilmesi lazım. Bu oldukça zor ve pahalı bir işlem ama radyoaktif bir serpinti bırakmadan sadece konvansiyonel bir patlama oluşturması ve bu silaha karşı korunmanın çok çok zor olması çok büyük bir avantaj. Gerek ABD gerek Rusya’nın elinde deneysel olarak bu Kinetik Saldırı Silahları olduğu düşünülüyor ama çok sayıda olduklarını düşünmüyorum. Daha çok bir iki önemli hedef için kullanılabilirler diye düşünmekteyim.

UYDU SALDIRI SİLAHLARI

Üçüncü muharebe aracı ise Anti SatelliteWeapons (ASAT) yani Uydu Saldırı Silahları yer almaktadır. Genelde bunlar uydudan uyduya fırlatılan ve uzay boşluğunda uçacak şekilde tasarlanmış füzelerdir ve amaçları karşı tarafın uydu kabiliyetini yok etmek. Bu füzelerle karşı tarafın askeri uydularını etkisiz hale getirmek mümkün. ASAT silahlarında diğer bir yöntem ise çok acil durumlarda bir uydunun manevrayla aynı düzlemde olan bir uyduyla çarpışıp onu etkisiz hale getirmesi.

Hele buna karşı savunma yapmak oldukça zor ama tabi bu tür bir saldırıda kendi uydunuzu da feda etmeniz gerekiyor. Üçüncü bir yöntem ise lazer sistemleri kullanarak uydunun uçuş sistemlerine ve elektronik kontrol sistemlerine zarar vermek. Anlaşılacağı üzere karşı tarafın uzaktan gözlem, haberleşme, GPS uydularını yok etmek illaki yerde Kara Kuvvetlerinin çatışmalarında da ciddi bir avantaj sağlayacaktır.

Özellikle uzaktan gözlem uyduları karşı tarafın kara, deniz ve hava kuvvetlerinin net bir şekilde nerede olduğunu size bildirdiği için oldukça faydalıdır ve askeri savaşta size taktik bir üstünlük sağlar. Bunun dışında radar ve diğer savunma sistemleri ile entegre edildiğinde toprağınızı daha iyi koruyabilmenizi sağlar.

Bir nevi savaşı kazanmanın yolu öncelikle hava üstünlüğünü sağlamak ve karşı tarafın uçuş yapmasına izin vermemektir. Bu anlamda artık gelişen savaş taktikleriyle süper güçler savaşa tutuştuğunda savaşın bir komponenti uzayda gerçekleşecektir. Burada amaç karşı tarafın gözlem yeteneğini yok etmek ve aynı zamanda karşı tarafın balistik füze saldırılarını etkisiz hale getirirken aynı zamanda kinetik saldırı silahlarıyla büyük hedeflere saldırı düzenlemektir.

ABD, Rusya, Çin ve belirli oranlarda Hindistan’da olan bu uzay muharebe kabiliyeti ileride kendilerine birçok avantaj sağlayabilir. Unutmamak gerekir ki 2030’lu yıllardan itibaren uzaydaki kaynaklara erişim dünyanın yeni teması olacaktır. Bu anlamda ülkemizin de bu konularda acilen çalışmalar yapmaya başlaması gerekmektedir. Yüce Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi

“İstikbal Göklerdedir”.