Vaaz kürsüsündeki terörist!..

Ezeli bir kindir bu... Camileri bile Atatürk’e ve cumhuriyete saldırma mevzisi haline getirmekten utanmayanlar, ibadet merkezlerini siyasete bulaştırmak hastalığından da bir türlü kurtulamadılar...
Özellikle 1946’dan sonra camileri siyasete karıştıranların, “CHP camileri yıktı, ahır yaptı” zırvalarının kocaman bir yalan olduğunu da tarihçiler defalarca kanıtladı...
İşte tam da bu tartışmaların sürdüğü bir dönemde, AKP’li Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin, yıktığı bir caminin yerine rezidans yaptırdığı ortaya çıktı.
Bu rezaletin tepki çekmesinin ardından AKP cenahı yine suspus oldu... Kamuoyu da bu vahim suskunluğu herhalde şöyle yorumladı; “AKP’li bunlar... ‘Cami yıkmak gerekiyorsa, biz yıkarız’ diye düşünüyor olmalılar!..”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise önceki gün İstanbul’da bir camiyi ibadete açarken yeni bir tartışma başlattı... Konuyu PKK’ya getiren Erdoğan’ın şu açıklaması şaşkınlık da yarattı;
“Terör örgütü hayallerinizi çalarak, hayatlarınızı karartarak en büyük kötülüğü yavrularımıza yaptı. Önce öğretmenleri, okulları hedef almasının sebebi budur. Aynı şekilde örgüt din görevlilerine saldırılar yapmıştır. Hakkari bunları yaşadı. Örgütün amacı bölgedeki çocuklarımızı okuldan ve camiden kopararak, sapkın ideolojilerinin kulu kölesi, robotu yapmaktır. Çünkü biliyorlar ki, camiden, mihraptan, vaaz kürsüsünden terör ve terörist çıkmaz.”

İBADET VE MEVZİ!..

“Cami” ve “terör” sözcükleri ne yazık ki 1990’dan itibaren gündeme geldi... Bu iki sözcüğün yan yana gelmesinin tek suçlusu ise dinci terör örgütleri...
Örneğin, Güneydoğu’nun 1990'lı yılları unutulmadı... Özellikle Mardin, Batman ve Diyarbakır'da, neredeyse her gün birkaç insan öldürüldüğü dönem zihinlerden gitmedi...
PKK ile Hizbullah'ın amansız biçimde çatıştığı o yıllarda, dinci örgüt Güneydoğu'nun bazı bölgelerinde neredeyse kurtarılmış alanlar da yaratmıştı...
Batman bu bölgelerin başında geliyordu... Ve tabii ki, örgütün militan gücünün büyük boyutlara ulaştığı Diyarbakır, Hizbullah’ın en çok etkili olduğu kentlerden biriydi...
Güneydoğu kırsalında ve Irak-İran sınırında güçlenerek terör estiren PKK, 1990 başlarında kent merkezlerinde örgütlenmesini artırmaya çalışırken karşısında Hizbullah'ın “İlim” kanadını buldu...
PKK'lılara önceleri satırlı-sopalı saldırılarla taarruz başlatan Hizbullah, kısa süre içersinde silahlı devasa bir güç haline gelirken, örgütün üzerindeki giz perdesi de bir türlü aralanamadı...
Peki, kimdi Hizbullahçılar?.. Arkalarında kim vardı, nerede eğitiliyorlardı, hangi mekanlarda, nasıl saklanıyorlardı ve eylemlerini nerede planlıyorlardı?..

CAMİYE ÖRGÜT BASKINI!..

Hizbullah örgütü lideri Hüseyin Velioğlu’nun 17 Ocak 2000'de, İstanbul-Beykoz’da öldürülmesinin ardından Türkiye'nin en az 40 kentinde başlatılan operasyonlarda örgütün siyasi ve askeri kanadı büyük darbe aldı...
İşte bu devasa operasyonlar sırasında Hizbullah’ın örgütlenme alanları da büyük ölçüde deşifre edildi... Örgüt, başta Diyarbakır'ın Bağlar ve Batman'ın İpragaz mahalleleriyle Mardin'in Gercüş ilçelerini önemli mevziler haline getirmişti...
Devlet, Hizbullah'ın üzerine giderken, örgütün Urfa, Mardin, Antep, Diyarbakır ve Batman gibi kentlerde hücre evlerinin yanı sıra camileri de üs olarak kullandığı ortaya çıkmıştı...
Örneğin, 2000 yılı mart ayında medyaya yansıyan haberlerde, Hizbullah’ın sadece Diyarbakır'da 140'tan fazla camiyi ele geçirdiği, devletin imamlarını etkisiz hale getirdikten sonra buraları taban yaratmakta kullandığı saptanmıştı...
Urfa’da ise polis 1 Mart 2000 günü, bir ihbar üzerine Haleplibahçe Mahallesi’nde bulunan Öncel Kardeşler Camisi'ne operasyon düzenlediğinde şaşkınlık yaşamıştı...
Çünkü camide yaşları 10 ila 15 arasında değişen 68 çocuğa şeriat yanlısı ders veren “5 Hizbullahçı eğitmen” suçüstü yakalanmıştı...
20 Aralık 2001’de Diyarbakır'da düzenlenen bir operasyonda ise örgütün “cami sorumluları” olduğu belirlenen 30 kişi gözaltına alınmıştı...
O günlerde emniyetten yapılan açıklamada, zanlıların “yeniden toparlanma amacıyla camilerde örgütlenme ve siyasi faaliyetlerin yürütülmesi amacıyla çalışmalar yaptıkları” belirtilmişti.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30 Mart 2010’da medyaya yansıyan, Hizbullah ana davasının bin 200 sayfalık gerekçeli kararında da, örgütün “camileri üs olarak kullandığı”na dikkat çekilmişti...

FETÖ, VAAZ, TERÖR!..

Peki, Hizbullahçılar bazı camileri ele geçiremeyince ne yapmışlardı?..
Bu sorunun yanıtı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklamasında gizli... Diyanet, 1992- 1999 yılları arasında camilerini teslim etmedikleri için Hizbullah tarafından öldürülen 15 imamın adları ve görev yerlerini şöyle açıklamıştı;
“Diyarbakır: Abdi Ugas (Silvan Yolaç Köyü), Sıddık Turhallı (Merkez Berat), İsmet Demirci (Ergani Nurullah), Abdülhalim Yaz (Silvan Görentepe Köyü), Ubeydullah Dalar (Merkez Şehitlik), Abdusselam Eren (Kulp Baloğlu Köyü), Hüseyin Yağmur (Kaynartepe), İrfan Ulaş (Bismil Akçay Köyü), Şakir Anar (Silvan Darköprü Köyü), Tahsin İbiçekler (Çınar Demirölçek Köyü), Bekir Tüylü (Merkez İstasyon), Batman: M.Arif Baskın (Merkez Peygamber Camii), Nurullah Atılgan (Merkez Şevket Başak), Ağrı: Yusuf Karaduman (Doğubeyazıt Fatih), Mersin: Şükrü Türedi (Tarsus Merkez)”
Velhasıl, Erdoğan’ın “camilerden terörist çıkmaz” şeklindeki sözünün ne kadar çelişkili olduğunu görmek için El Kaide ve IŞİD’in Türkiye’deki katliamlarından önce, Hizbullah tarihine ve FETÖ’ye bakmak bile yeterli gelir...
Evet; mesele terör ve terörizm ise bunun ne yazık ki yeri ve mekanı da artık fark etmiyor... Bu gerçeği en çok da camilerdeki vaazlarla kendisine devasa bir “terör örgütü” yaratan Fetullah Gülen’in şimdiki düşmanı Erdoğan’ın bilmesi gerekiyor...