Vah Türkiye’m vah -(TAMAMI)
Cumartesi günü BDP milletvekillerinden oluşan üç kişilik heyet, kıyıcı bölücü PKK terör örgünün başı ile görüşüp, emir almak üzere, İmralı’ya gitti.
Bu buluşma öncesi ve sonrasında yaşananlar, Türkiye açısından içler acısı bir durumdu.
Günlerdir doğrudan veya dolaylı olarak BDP’liler aracılığıyla, PKK tarafından kaçırılmış on altı kamu görevlisi ve uzman jandarma çavuşun serbest bırakılması için terörist başından yardım dilenildi.
Elbette o insanlarımızın özgürlüklerine kavuşması hepimizin en büyük dileğiydi.
Ama bu özgürlüğü onlara vatandaşı ve görevlisi oldukları Türkiye Cumhuriyeti devletinin sağlaması gerekirdi.
Ama görün ki, asli görevi bu olan devlet bu insanların özgürlüğünü, terör örgütünün başından dilenmek zorunda kalmıştır.
Onlar tutsak değil terör suçlusu
Terör örgütünün katil başı, bir lütufta bulunurcasına, PKK’nın elinde bulundurduğu bu insanları, terör faaliyetinden ötürü devletin yakaladığı teröristlerle aynı kefeye koyup, “her iki tarafında elinde tutsaklar vardır” diyebilmekte ve bunların ilk etapta bazılarının serbest bırakılması talimatını verebilmektedir.
Sanki harp halinde esir değişimi yapılıyor.
Devletin elinde bulunan teröristler “Tutsak” değildir. Onlar terör suçlularıdır.
Tutsak iki devletin veya Birleşmiş Milletler’ce tanınmış savaşan grupların insanları için kullanılabilinir.
Bu nasıl bir devlet anlayışıdır. Dünyaya gösteri yapmak için İsrail’e “ONE MİNUTE” diyeceksin, Suriye’nin iç işlerine müdahil olacaksın fakat kendi vatandaşını koruyamadığın gibi kurtaramayacaksın da.
Adam pazarlık ediyor ve diğerlerinin de KCK tutuklularının serbest bırakılmasından sonra olacağını söylüyor.
Terör örgütünün başı mesaj yayınlıyor “tarihi bir dönemden geçiyoruz”, karşılıklı adımlar atılsın” diyor.
Zannedersin bağımsız bir devletin Cumhurbaşkanı.
Doğru hakikaten tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bu devlet hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Böyle bir dönem hiç yaşanmadı!
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun bir aldatmaca olduğunu, anayasanın, Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de kotarıldığını söylediğimiz zaman buna bir kısım şaşkınlar itiraz ediyorlardı.
İmralı’ya giden son üç kişilik BDP milletvekili grubundan ikisi, o hani halkı aldattığınız, iç tüzükte karşılığı olmayan “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” üyeleridir.
Öcalan’dan anayasa talimatı
Bunlar orada terörist başıyla ne konuşacaklarını zannediyorsunuz. Anayasa talimatlarını alıp geleceklerdir.
Devleti bu kadar zillete uğrayan Başbakan, aynen anayasa konusunda yaptığı gibi parlamentoyu yok sayarak “Ver Başkanlığı al özerkliği” davranışında yaptığı gibi, bırak TBMM’yi kendi partisinin milletvekillerini yok sayarak onların iradesine saygısızlık ederek, “Terör örgütünün ülkeyi terk etmesine izin vereceğini” söyleyebilmektedir.
Af mı ilan edildi, yoksa rejim değişti padişahlık oldu da bizim haberimiz mi olmadı. Osmanlı sultanları bile bu kadar fütursuz, başlarına buyruk değillerdi.
Sadece Tayyip Erdoğan milletle dalga geçmiyor, BDP Eş Başkanı Demirtaş’ta Türk milleti ile dalga geçmeye başladı.
Demirtaş “Bizimle anayasa konusunda konuşulmadı” demiştir.
Tayyip Bey ve şürekası haklı, İmralı’da, Oslo ve Kandil’de Demirtaş’ın patronlarıyla görüşüp federal devlet anayasasın kotardıktan sonra, Demirtaş ile neyi görüşecekler.
O ve arkadaşları İmralı’nın verdiği talimatları aynen uygulamakla görevli şahıslar.
Gelinen noktada; bunca aydının, subayın niçin zindanlarda olduğu, en körlerin bile görebileceği kadar açık.
Yeni Ali Kemaller’siniz
Eğer böyle bir anayasa değişikliğine, Türkiye Büyük Millet Meclisi izin verirse meşruiyetini yitirir.
Hiçbir sayısal güce, anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla, devletin temellerini tahrip etmek hakkı verilemez.
Bu süreci, bir barış süreci olarak niteleyip, devletin temelleri bile tahrip ediliyor olsa, buna destek vermek lazımdır diyen sözde aydınlara bir çift sözüm var.
Bu milletin bağrından çıkmış yeni “Ali Kemallersiniz.”
Bir kısım siyasetçi ve entelektüellerinin ihanetine uğramış güzel ve yalnız ülkem, vah Türkiye’m vah.