Vatandaş faize değil kur ve petrole bakıyor

Enflasyon daha doğrusu hayat pahalılığı krizi sıkı para politikasına rağmen çözülebilmiş değil. Bunun nedeni maalesef işin sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası'na havale edilmesinden kaynaklı.

Hafta içinde bunu dillendiren bir yazıyı bu köşede kaleme aldığımda okurlarımızdan Sadık A., “Ben de ilginç bir fiyat listesi sunayım. Dün Y.. markette çekirdeksiz üzüm 39 TL, C'de 49 TL, A'da da 79 TL'ye satılıyordu. Gel bu işin içinden çık. Hani hükümet denetlediğini söylüyor ya!” mesajı geldi. Vatandaş denetimlerin yetersiz olduğunu düşünüyor. Bu mesaj sadece tek bir örnek.

BİR YOL DAHA VARDI AMA

Merkez Bankası hafta içinde yılın üçüncü enflasyon raporunu paylaştı. Şimdi orada hedefler değiştirilmedi ama noktaya değil aralığa bakın gibi mesajlar verildi. Belli ki enflasyon yılı mevcut şartlarda orta veya alt noktaya değil üst nokta olan yüzde 42'ye yakın bir yerde tamamlayacak.

Esasen biz bu enflasyonu geçen yıl mayıs seçimleri döneminde yüzde 40'ın altına çekmiştik. Bedeli nerede ise ödemeler dengesi krizi oluyordu ama sonuçta başarıldı. Sonrasında kur patlatılıp kamu tarafından zamlar yapılmasa bu pahalılık bir yıl daha sürmezdi.

Artan maliyetler yüzünden fiyat tutturmakta zorlanan ihracatçı “döviz karpuzdan ucuz” gibi acınası sözler sarf etmezdi. Başka bir yol vardı biz onu yazdık ama yapabilecek cesarette bir kadro yoktu. Neyse olan oldu. Şimdilerde ihracatçı kur artsın diyor. Hükümet de arada enerji zamları yapıyor. Bunlar da hep enflasyonla mücadele programına büyük zarar veriyor. Anlatalım.

TCMB RAPORU NE DİYOR?

Merkez Bankası'nın (TCMB) 2024 yılı üçüncü enflasyon raporunun “Sektörel Enflasyon Beklentilerinin Belirleyicileri” başlıklı kutusunda bakın ne diyor: “Sektörel olarak karşılaştırıldığında, aylık enflasyon gerçekleşmesine hassasiyetin en yüksek firmalarda, döviz kuruna olan hassasiyetin ise en yüksek tüketicilerde olduğu görülmektedir.

Profesyonellerin her iki makroekonomik değişkene olan duyarlılığı ise diğer sektörlere kıyasla daha sınırlı kalmaktadır. Bu durum, tüketicilerin beklenti oluşumunda günlük olarak gözlemledikleri döviz kuruna karşı daha duyarlı olduklarını göstermektedir...

Öte yandan, gıda enflasyonu, Brent petrol ve dolar kurunun tüketicilerin tahmin güncellemeleri üzerinde daha etkili olduğu, profesyonellerin tahminleri üzerinde ise etkisinin sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, tüketici enflasyon beklentilerinin oynaklığı yüksek ve görece para politikası etki alanının dışında kalan gıda ve akaryakıt fiyatlarına hassasiyetinin yüksek olması beklenti kanalı üzerinden parasal aktarımın zayıflamasına neden olmaktadır.”

ORTODOKSLAR BURADA MI?

Özetle vatandaş Ortodoks politikaya değil döviz fiyatına ve kamu zamlarına bakıyor. Bu bakımdan ihracatçının gözünün yaşına bakıp döviz tarafında bir artışa yol vermek son derece hatalı olur. Kur artışı yüzünden yine bir enflasyon dalgası yaşarız. Bu kez ihracatçı yine kur artışı ister. Bunun sonu yok. Nasıl ki asgari ücrete ara zam yapılmadı, kur tarafında da politikada değişimine gitmemek lazım.

Öte yandan kamunun enerji zamları ve akaryakıt fiyatlarının anlamsız bir fiyatlandırmaya tabi tutulması da enflasyon beklentilerini olumsuz etkiliyor. Böyle dezenflasyon programı olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayat pahalılığı ile topyekün mücadele derken; kamunun uyduruk tasarruflardan ziyade piyasada denetimi sıkılaştıran ve yönetilen yönlendirilen fiyatlarda enflasyonist etki yaratacak adımlardan kaçınması şart. Yoksa yaz ortasında biz pahalı sebze meyve yemeye devam eder, kışı nasıl geçireceğimizi düşünürüz.

Diğer yandan şu kiralar ayrı bir olay. Restoranlarda yemeğe para ödüyoruz sanıyoruz ama kiraya ödeme yapıyoruz. Marketten aldığımız ürün için de bu geçerli. Sanayicinin kiracı olduğu bir ülkede fabrikadan çıkan ürünün yüzde kaçı kira diye bir araştırma da yapmak lazım. Sonra işte vatandaş Temu'ya talim eder biz de vergi üstüne vergi koymak zorunda kalırız. Nokta!