Venezuela’yı savunmak dünyayı savunmaktır

Venezuela’da muhalefetin bir bölümünün boykot ettiği Başkanlık Seçimi 20 Mayıs 2018’de yapıldı. Maduro, 10 Ocak 2019’da yemin ederek yeni başkanlık dönemine başladı. Aralık ayında Ulusal Meclis başkanlığına getirilmiş olan Guaido, kendini hemen “Geçici Başkan” ilan etti. Guaido’yu “iyi bildiği” anlaşılan Trump, ABD’nin Guaido’yu tanıdığını anında “twitter”dan ilan etti. Yardımcısı Pence, Venezuelalıları sokağa dökülüp Guaido’ya destek olmaya çağırdı. Dışişleri Bakanı Pompeo da dünyadaki bütün uluslara, “ya özgürlük güçlerinin yanında yer alırsınız, ya da Maduro’nun” diyerek “taraflarını belli etme” çağrısında bulundu. Lima Grubu ülkeleri ve birçok Avrupa ülkesi, Guaido’yu hemen tanıdı. Çin, Rusya, Türkiye, İran ve Suriye, Amerikan müdahalesine karşı çıkarak taraflarını zaten en baştan belli etmişlerdi.

ÖRTÜSÜZ DARBE GİRİŞİMİ
Müdahale girişiminin Başkanlık Seçimi’nin boykotuyla sahneye konmaya başlandığı açıkça görülmektedir. Arada geçen sürenin Amerika’ya “bağlılık yemini” edecek uygun bir “geçici başkan” bulmak için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Durum, Ergenekon-Balyoz kumpaslarında sahte delillerinin düzülmesinden sonra “uygun savcı” aranmaya başlanmış olmasını andırmaktadır.
Bu darbe girişiminde ABD herhangi bir kozmetik gölgelendirme olmaksızın bütün gövdesiyle en ön plandadır. Guaido, “yardımcı oyuncu” konumundadır. Dünyanın her tarafında gerilemekte olan Amerika, çıkışı var gücüyle Venezuela’da aramaktadır. Venezuela’nın önce Chavez’in, sonra Maduro’nun önderliğinde yeniden Bolivar Devrimi yoluna girmesi ve bu devrimi çağdaşlığın bir gereği olarak sosyalizme açılımla birleştirmesi, Latin Amerika’yı ABD’nin “arka bahçesi” olmaktan çıkarmıştır. ABD’nin gerileyişini frenlemek için her tarafa kılıç sallayan Trump, en azından Latin Amerika’yı yeniden “arka bahçe” yapmaya çabalamaktadır. Venezuela’nın doğal kaynaklar alanındaki zenginliği bile adeta Amerikan müdahalesini “meşrulaştırma”nın bir vesilesi olarak kullanılmaktadır.

ABD’NİN ACELESİ VAR
Amerika’nın zamanı dardır. Çünkü Guaido’yu tanıyan cephe, kısa sürede sonuç alınamazsa dağılmaya mahkûmdur. ABD’nin Venezuela’ya bütün gövdesiyle yüklenmesi bu nedenledir. Yakın gelecekte bu ülkeye dış müdahale zemini sağlamayı amaçlayan yeni provokasyonların gündeme gelmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Maduro iktidarının sergilediği kendine güvenen ve serinkanlı tutum, bu tür provokasyonlara meydan vermeme amacını taşımaktadır.

GÜNÜN YAKICI GEREKSİNİMİ
Onun için bugün Maduro’yu savunmak, Venezuela’yı; Venezuela’yı savunmak da dünyayı savunmak demektir. Amerika’nın Venezuela’da kendi kazdığı çukura düşmesi, en başta Türkiye olmak üzere, bütün Gelişen Dünya’nın önünü açacaktır. Günün yakıcı gereksinimi, Amerika’ya ve onun Venezuela’daki uşaklarına karşı bütün dünyayı seferber etmektir.
“Amerika haksız, ama Maduro da kaybetmeye mahkum” doğrultusundaki söylemler, Amerikan propaganda makinesinin ağızlara yerleştirmeye çalıştığı repliklerdir. Bu replikler, 15 Temmuz gecesi, ben “her türlü” darbeye karşıyım diyerek kendini “temize çıkarırken”, millete sokağa çıkmama çağrısı yaparak darbeye hizmet eden tutumun izdüşümünden başka bir şey değildir.