Vergi reformu karbonlu mu karbonsuz mu yapılacak?
Biz istemesek de gözümüzü kapatsak da gün geldi çattı. Avrupa Birliği (AB) 1 Ekim 2023 itibarıyla Prof. Dr. Güven Sak'ın deyişiyle, “AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) test sürüşü başladı. Olurdu olmazdı derken, başlangıçta denildiği gibi oldu.”
Tam da şu günlerde İklim Masası'ndan arkadaşım Selin Uğurtaş bir akademik çalışmayı iletti. Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu'nun karbon vergisini ele aldığı çalışmasına göre, “Türkiye’de toplum, olası bir karbon vergisinden elde edilecek gelirin, çevre projeleri geliştirmek için kullanılmasını tercih ediyor. Araştırmaya katılanların en çok desteklediği projeler, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretilmesine yönelik. Nereye harcanacağı belli olmadan toplanacak bir vergi ise desteklenmiyor.”
İşte burası sıkıntılı. Herkes temiz enerjiden temiz çevreden yana ama kimse bunun maliyetine katlanmak istemiyor.
DESTEK ORANI YÜZDE 10
Küresel iklim değişikliğinin nedenlerinden biri olduğu öne sürülen sera gazı emisyonlarını fiyatlandırarak düşük karbon ekonomisine geçişi destekleyen ve iklim kriziyle mücadelede fayda sağlayacağı düşünülen karbon vergisi yukarıdaki araştırma bulgularının da kanıtladığı üzere toplumsal desteğin düşük olması nedeniyle, siyasi olarak güçlükle uygulamaya konabiliyor. Tüm dünyada, az sayıda ülke tarafından ve düşük seviyede uygulanıyor. Fakat Avrupa Birliği'nin ister “tarife dışı engel” diyelim ister “yeni dünya düzeninde yeşil badanalı duvarlar örülüyor” diyelim sınırda karbon uygulamasına geçmesi ağırlıklı dış ticaretimizin hem mal hem hizmet anlamında bu bölgeyle olması açısından bizi de etkileyecek.
Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu'nun çalışmasına göre, iklim değişikliğiyle mücadelede karbon vergisini destekleyenlerin oranı yüzde 10'da kalıyor. Öte yandan yapılan çalışmalar, karbon vergisi gelirinin nereye aktarılacağının baştan belirlenmesinin, toplumsal desteği artırabileceğine işaret ediyor. Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın da OVP hazırlıklarında ifade ettiği vergi reformu konusu gündeme geliyor ve “Yeni vergi sistemimiz karbonlu mu olacak yoksa karbonsuz mu olacak?” sormak gerekiyor.
VATANDAŞ DA HAKLI
Fakat Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu'nun çalışmasına göre, Türkiye’de yapılan bir saha araştırması, iklim değişikliği ile mücadele söz konusu olduğunda en az destek bulan ikinci politika aracının karbon vergisi olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü Türkiye’deki tüketim vergilerinden, yani dolaylı vergilerden sağlanan gelir toplam vergi gelirlerinin neredeyse yarısına denk. Bu vergiler, daha kolay toplanmaları nedeniyle hükümetler tarafından daha fazla tercih ediliyor. Diğer taraftan, tüketim vergilerinin olumsuz yanı gerileyici bir yapıya sahip olmaları. Bunun anlamı, vergi yükünün yoksullar üzerinde daha fazla olması. Uyduranoğlu'na göre, “Tam da bu nedenle, toplumların, yine bir tüketim vergisi olan karbon vergisine direnç gösterdiği söylenebilir. Ve aynı sebeple, elde edilen gelirin nasıl kullanıldığı, bu direnci kırmakta önemli rol oynayabilir.”
ZENGİNLERDEN ALALIM
Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, “Karbon vergisinden sağlanan gelir, doğru şekilde kullanıldığında, iklim adaletinin sağlanmasında önemli bir rol oynayabilir. Nitekim, her bireyin iklim krizine katkısı aynı değil. Dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesimi, toplam sera gazı emisyonlarının yarısından sorumluyken, en fakir yüzde 50’si emisyonların sadece yüzde 10’undan sorumlu. Buna karşın iklim krizi, yoksulları daha çok etkiliyor. Dünya Bankası verilerine göre, iklim krizi nedeni ile yoksulluğa itilen insan sayısı da artacak. Yoksullar, aşırı hava olaylarının neden olacağı su ve gıda güvensizliğinden, sel baskınlarından ve elektrik üretiminde kullanılan kömürün yol açtığı hava kirliliğinden daha fazla etkilenen kırılgan gruplar arasında yer alıyor. Bu olumsuz etkileri azaltmak için yeterli gelire sahip olmadıkları için, yoksullukları giderek derinleşerek süreklilik kazanıyor. Örneğin, aşırı hava olayları sonrası gıda fiyatlarında görülen artış, bu grubun satın alma gücünü daha da düşürerek, yetersiz beslenmeye dayalı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor.”
Prof. Dr. Uyduranoğlu'nun çalışmasında başkaca detaylar da var ancak köşemizde yer sınırı olduğundan kendimde çarpıcı gördüğüm bölümleri sizlere aktardım.