WashIngton’un hesabı: Ankara’nın Batı’ya yönelişinden faydalanmak

Hükümet’in, “Batı’ya göz kırpan” politikaları üzerine, Atlantik başkentlerinde çantada bekleyen Türkiye planları masanın üstüne çıkarılmaya başlandı. Washington merkezli, Londra ve Brüksel ile eşgüdüm halindeki politika planlamalarında, Türkiye’ye biçilen roller tartışılıyor. Washington’daki Türkiye uzmanları harıl harıl çalışıyor, Değerlendirmelerde, Ankara’nın ekonomideki çıkmaz içinde oluşu vurgulanıyor, İsveç’e NATO vizesi ve NATO’nun Rusya’ya karşı hazırlıklarına Ankara’nın onayı alkışlanıyor, Kiev-Ankara arasındaki özellike savunma sanayi alanındaki işbirliğine atıf yapılıyor. Ankara’nın mevcut politika yöneliminin ABD açısından nasıl fırsata çevrileceği üzerinde duruluyor. Bu kapsamda odak noktasında bulunan alanlardan ikisi dikkat çekiyor: ABD’nin giderek etkinliğini kaybettiği Ortadoğu ve uzun süredir devredışı kaldığı Orta Asya.

BATI ASYA’DA ABD HESABINA KATALİZÖRLÜK

Ortadoğu’da Ankara için öngörülen rol ile ilgili dikkat çekici bir yazı, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında mekik dokuyan etkili bir Yahudi kökenli işadamı olan Jerry Finkelstein’in kurduğu The Hill’de yer aldı. “Şahin” görüşleriyle tanınan ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e yakınlığıyla bilinen ve neo-con karargâhlarından biri olan Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi’nden (Center for a New American Security: CNAS) Deniz Binbaşı Stewart Latwin imzalı yazının başlığı, “Türkiye, Ortadoğu’daki Amerikan etkisinin gerçek anahtarıdır”. Latwin şöyle yazıyor: “Türkiye’nin son zamanlarda Batı’ya doğru kayması ve Ortadoğu’daki ortaklarıyla ilişkilerini yeniden kurma çabası ile stratejik önemi artıyor. ABD, bölgedeki siyasi ve askeri gücünü sürdürmek istiyorsa bu yükselişten faydalanmalı ve Türkiye ile daha yakın ilişkiler geliştirmelidir” (The Hill, 21 Ağustos 2023).
CNAS uzmanı mealen Washington yönetimine, ABD açısından getirisi daha fazla olan Ankara’nın, isteklerini kısmen karşılamasını öneriyor. Türkiye’nin İsrail, Suudi Arabistan ve İran ile ilişkilerine atıf yaparak, Batı Asya bölgesinde ABD çıkarları için “katalizör” rolüyle kullanılması gerektiğini savunuyor.

TDT’YE SIZMA HEDEFİ

Fakat daha ilginç ve önemli bir değerlendirme ise Atlantik Konseyi adlı kuruluşun internet sitesinde yer aldı. “ABD, Orta Asya’daki rakiplerini tek başına dengeleyemez, Türkiye yardım edebilir” başlıklı Ali Mammadov imzalı yazıda ABD’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) vasıtasıyla bölgeye girebileceği ileri sürülüyor. Yazının anafikri şu cümlelerde: “ABD, Orta Asya’daki çıkarlarını paylaşan ortaklarla çalışarak bölgedeki angajmanını artırabilir. Böyle bir ortak, bölgeyle güçlü kültürel, tarihi ve ekonomik bağları olan Türkiye’dir. ABD, Ankara’nın birincil ticaret, enerji ve güvenlik ortağı olarak ortaya çıkmasına yardım ederek, Türkiye’nin Orta Asya’daki varlığını teşvik etmek için çalışmalıdır. Türkiye-Orta Asya bağlarının derinleştirilmesi, ABD’nin bölgede Çin, İran ve Rusya’ya karşı stratejik avantaj elde etmesine yardımcı olabilir ve Orta Asya cumhuriyetlerinin ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirerek ABD’nin düşmanlarına aşırı bağımlı hale gelmelerini önleyebilir.” (Atlantik Konseyi, 14 Ağustos 2023)

HAYAL VE GERÇEKLİK

Biliyoruz, Ankara’da bazı kesimler, sayıları son dönemde artan bu yöndeki değerlendirmeler üzerine avuçlarını ovalıyor. ABD’deki bu tür “Türkiye ile işbirliğini artıralım” temalı görüşleri “Bakın dememiş miydik, ABD bizimle anlaşma yapmak zorunda, değerimiz anlaşılıyor” diye pazarlıyor. Sanırsınız, ABD “gelin işbirliği yapalım” diye Ankara’nın kapısına dayanmış.
Oysa Batı başkentlerinde yapılan bu değerlendirmelerin hepsinde şu ana fikir var: “Ankara’nın Batı’ya yönelişinden faydalanalım, fırsatı değerlendirelim”. Gerçek durum da, Türkiye’nin başına yeni çoraplar örmekle meşgul olan bu mahfillerde saptandığı gibi. Yani, ABD’nin değerini anlayarak, Türkiye’ye yönelmesi diye bir durum söz konusu değil. Tam tersine, Ankara’nın Atlantik karşısındaki kararlı tavırlar almaması, Washington’un Türkiye’ye karşı yeniden mevzi kazanmasına yol açıyor. Yukarıda ele aldığımız her iki alanda da Türkiye’nin menfaati, ABD’den bağımsız adımlar atmasını gerektiriyor. Özellikle, Türk Devletleri Teşkilatı çalışmalarına ABD’nin şu ya da bu şekilde müdahil olmasına izin vermek, Türkiye’nin Rusya, Çin ve İran ile ilişkilerinin bozulmasına yol açmakla kalmaz. Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’yle olan bağlarına da kalıcı zararlar verir. Böylece Türkiye’nin ABD’ye daha mahkum ve mecbur hale gelmesine neden olur.