WhatsApp tamam ama ya daha tehlikeli olanlar

Sayıları azalmakla birlikte “ya ne yapacak WhatsApp senin babaannenle mesajlaşmanı” diyenler hâlâ ortalıkta dolanıyor. Öyle ya, milyarı aşkın kullanıcının ne kıymeti harbiyesi var. WhatsApp bizim konumumuzu, nerede döner yediğimizi, ses kaydımızı, fotoğrafımızı, anneler gününde ne hediye aldığımızı, nasıl fanatik bir taraftar olduğumuzu, hangi camide ibadet ettiğimizi, ne tür filmlerden hoşlandığımızı, hangi köşeleri okuduğumuzu, haberleri nereden takip ettiğimizi, neleri eleştirip, neleri beğendiğimizi, veli gruplarında öğretmenlerin hangi kitapları tavsiye ettiğini, ‘hangisini alayım’ diye attığımız pantolon görsellerini, takip ettiğimiz siyasi fikirleri, liderleri, partileri ve nicesini Facebook’la, Instagram’la paylaşsa ne olacak?

KOMPLO TEORİSİNDEN GERÇEĞE

Çok mu önemli yani? Birçok insanın vaktinin önemli bir kısmını geçirdiği sosyal medya platformları (ne demekse sosyal medya) bizi sürekli manipüle eder, o kadar! Tek başımıza çok da önemli değiliz belki ama milyarlarca insanın davranış ve beğenilerini tespit etmenin bir önemi olsa gerek. Ve artık biliyoruz ki, bu hesapsız büyüklükteki veri, insan gruplarını hatta koca koca milletleri yönlendirmek için pekâlâ kullanılabiliyor. Emperyalist merkezler, neyin doğru neyin yanlış olduğunu kafamıza vura vura değil ama beynimize vura vura bize bir güzel öğretiyorlar. Facebook’un bu verileri fahiş fiyatlarla çeşitli reklam analiz şirketlerine, siyasi danışmanlık şirketlerine sattığını, istihbarat örgütleriyle paylaştığını duymayan kalmadı herhalde. Bu artık bir komplo teorisi olmaktan çoktan çıktı, yargılanıyorlar, ceza alıyorlar. Demek ki babaannemizle mesajlaşmamızın içeriği kimileri için epey para ediyor.

AB’Lİ DEĞİLSEK İNSAN DA MI DEĞİLİZ

Avrupa Birliği gibi baştan aşağı norm üzerine kurulu bir yapı da bunları bildiği için olsa gerek WhatsApp’ın “verilerinizi Facebook’la paylaşacağım” güncellemesini kabul etmedi. “Eğer kişisel verilerin güvenliğini sağlamayacaksanız güle güle” dedi. WhatsApp bizlerle dalga geçer gibi “AB üye ülkelerin vatandaşları kabul etmeseler de olur ama AB üyesi olmayanlar seve seve kabul edeceksiniz yoksa silerim” bildirimi gönderdi. Dostlar, bir özeleştiri vereyim. Böyle bir bildirim geldi mi, geldiyse onayladım mı hatırlamıyorum bile. Nasıl kölesi olduysak, ne derse onaylıyoruz. Allahtan birileri bize anlattı da durumdan haberdar olduk.

Kişisel verilerimizin pazarlanmasını falan geçtik. Sadece “AB - AB dışı” biçimindeki küstahlıkları bile bu uygulamadan vazgeçmemiz için devasa bir neden. Bütün dünya sağlam bir tepki gösterdi, ülkemiz hızla bu uygulamanın defterini dürmeye başladı. Tamam, hemen bitmeyecek ama “WhatsApp’tan kolay çıkamam” diyen Ahmet Hakan da zamanla WhatsApp’ın rehberinde çöle döndüğünü görecektir.

DİJİTAL HUKUKSUZLUK

WhatsApp’a gösterilen tepki, kesinlikle millî bir bilinç sıçramasına işaret ediyor. Ancak çok daha büyük bir tehlikeyi henüz yeterince görebilmiş değiliz. O da Twitter başta olmak üzere sosyal medya şirketlerinin artık ayyuka çıkan kendilerini kanun yerine koyan kanunsuzlukları.

ABD Başkanını kendi ülkesinde herhangi bir meclis ya da mahkeme kararına dayanmadan silebilen bir iradeden bahsediyoruz. Bu irade elbette Twitter editörlerinin sahip olduğu bir irade değil. Çoktandır yenilgi üzerine yenilgi yaşayan ABD’nin “geri dönmesini” isteyen, kanun nizam tanımayan emperyalist tekellerin iradesi bu. Şaşırtıcı değil, gerçek dünyanın haydutları, sanal dünyanın da haydutları.

Türkiye, İran, Suriye, Çin, Rusya ve benzeri hedef ülkeler bu mecralarda sınırsızca sansürlenebiliyor ya da bu ülkelerin medyaları “state - affiliated media” (devlet bağlantılı medya) olarak damgalanabiliyor. Bu ülkeler lehine propaganda yapanlar siliniyor. Doğu Perinçek AİHM’de Ermeni Soykırımı yalanını bitiriyor, ancak Youtube mahkemede kabul edilen ve karara esas olan mahkeme konuşmasını kaldırıyor. Niye? Çünkü işlerine gelmiyor. Neye dayanıyor? Hukuk, yasa, tüzük, yayın ilkeleri? Doğru cevap, e) Hiçbiri.

Elbette bunlardan adil davranmalarını beklemek safdillik olur. Onlar için Kongre binasının silahsız biçimde basılması ve barışçıl gösteriler yapılması dünyanın sonu. Ama PKK-FETÖ ve bilumum terör örgütünün her gün şiddet ve darbe çağrısı yapması demokrasi. Bush – Clinton – Jr. Bush – Obama sürecinin ABD’nin en kanlı dönemleri olduğunu, onların Trump’la kıyaslanamayacak saldırganlığını biz biliyoruz. Ama ABD tekellerinin gözünden bakınca, Trump asılacak adam. Zaten sosyal medya bunun için var. En vahşileri en demokrat ve hukukun üstünlüğünden yana göstermek için…

SEÇENEK ÜRETMEK ŞART

Daha âdil ve mümkünse millî seçeneklerini yaratana kadar, bu mecralarda bilinçli bir şekilde yer almak, onun da ötesinde mücadele etmek, bıktırana kadar propaganda yapmak çok önemli. Türkiye hedef ülke. Twitter propagandası 15 Temmuz gecesinde hatırı sayılır bir kitleye ülkeye demokrasinin geldiğini söyletti. Sokağa çıkanları eve davet etti. Ama bizlerin karşı propagandası onları susturdu. Millet olarak darbeye direndik.

O zaman güçleri yetmedi ama yarın benzer bir kalkışma olduğunda Türk devletini yönetenlerin ya da bu kalkışmalara direneceklerin seslerinin kısılmayacağının hiçbir garantisi yok. Yakın zamana kadar PKK’nın 6-8 Ekim 2014 kalkışmasının masum bir demokratik eylem olduğunu zanneden çok ahmak vardı. Çünkü sosyal medya böyle söylemişti. Bu yüzden buralarda mücadeleyi yürütmekle birlikte seçenek üretmek de çok çok önemli. Belki hedef durumdaki ülkelerin kamu ya da özel sermayelerinin ortaklıklarıyla, teknoloji paylaşımlarıyla da bu mümkün olabilir. Hazır Trump sansürü, Trump sevmeyenlerde bile sosyal medya şirketlerine karşı büyük bir şüphe yaratmışken bu işlere girişmenin tam sırası.