XIII. Ağıt, Deyr Yasin Şehitlerinin Kıyamı
(Başları Keffiyeh örtülü Filistinli kadınlar korosu,
Yakılan Ulu Caminin alevleri arasından belirir.
Ellerini kefenlerinden çıkarmış, kırık parmaklarla tuttukları İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini okurlar.
Üflenen savaş borusu Nefirlerin gümbürtüsü
Birleşmiş Milletlerin pencerelerine çarpıp
Müesses Nizam’ın damını sarsar,
pencerelerini kırıp içeri dalarlar.)
Topraktan halk olanları görmediysen, hakka döndür yüzünü:
Burası Deyr Yasin, Ademin yaratıldığı büyülü bahçedesin.
Dirilen o şirin köyde körpelerin saçları hurma lifiyle örülüdür.
Firavun fitilleriyle gökyüzü patlatıldı, döküldü yıldızlar:
Kıyamla ayaklanır şehitler, dirilir evren, yediveren gülüdür.
Dinamit lokumları mutfaklara daldı, çıldırdı havan toplarınız,
Parçaladı yatağında uyuyan Arap anaları, zulüm dinmedi…
Dolar şeyhleri petrol havuzunda yüzüyor, seccadeleri Sterlin:
Size, “Ey Sin! Şeytana tapanlardan olmayın!” denmedi mi?
Devlet surunu cesetle mi kuruyorsun, Musa’nın yüzü kara,
Siyonistya mimarı Amerika, kendi mezarına dalıyor.
Ey İbrahim oğulları gelin görün, ey İshak, ya İsmail torunu,
Gelin, soyunuzu soysuzluğa gömenleri Tur’a çıkarın:
Deyr Yasin kurbanlarının dirilişini kendi gözlerinizle görün.
Kutsal Cuma çalıştın, kırdın Cennet gülünün sürgünlerini,
Cumartesi günü dinlendin öyle mi, elinin kanıyla defter tut:
Riyal ağaları çölde deve adımlarıyla Aksa’ya yürüyordu,
Ariel derler bir gayya kasabı, bebek etine doymuyordu,
Kudurmuş soykırımcı, vuruyordu hayat ağacının boynunu:
Gel ey ehli Musevi, gel ehli beşer, tutuşan ayeti kerimeyi oku.
Yeşil Hatta gel de kıyamın yükselişini kanlı gözünle gör,
Batı Şeria hattından aşarak Ankara, Bağdat, Şam’a ulaşır.
Washington, Londra, Paris, Berlin hattında sarsar gövdeni,
Ey kanlı makam, ayaklandı şehit orduları, ey muktedir:
Hazırlan gününe, hem vallahi, kıyamet günün gelmektedir!