Yaban hayatın dostu Tansu Gürpınar

Tansu Gürpınar’la bu röportajı yaptığım için çok mutluyum. Ülkemin en önemli insanlarından birisidir Tansu Gürpınar. Milli Parklar bünyesinde yaptığı çalışmalar, fotoğrafları yazdıkları kitapları insanımız için önemli kaynaklardır. Bazen kum zambakları onun derdi olur bazen kartallar... Doğanın üstündeki her bir şey için çaba vermiştir ter akıtmıştır. Son sözlerini lütfen iyi okuyun, ülkemizin doğasını, florasını yaban hayatının değerlerini sizlere emanet ediyor. İşte sorularım ve Tansu Gürpınar’ın cevapları…

DOĞAYLA İÇİÇE GEÇEN ÇOCUKLUK YILLARI

  • Tansu Hocam çocukluğunuzu merak ediyorum. Nerede geçti çocukluğunuz, nelere meraklıydınız, neler okurdunuz, mahalleniz, kentinizin yaşamı nasıldı?

Memur çocuğuydum. Annem ilkokul öğretmeni, babam ilköğretim müfettişi idi. Üç yaşıma kadar doğduğum yer olan Van'da, on yaşıma kadar Ordu'da, sonrası da Samsun'da geçti. Ordu’da bulunduğumuz yıllar İkinci Dünya Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği zamanlardı. Babam ikinci askerliğini Trakya'da yapıyordu. Deniz kenarındaki evimizin penceresinden babamı getirecek gemiyi görmeyi umarak ufuklara bakardım. Karadeniz’in, yağmur bulutlarının karanlığıyla koyulaşan suları üzerindeki esintiler deniz yüzeyini ürpertirken yunusların atlayışları beni kaygılı bekleyişimden çekip çıkarırdı. Yunuslar hep vardı. Denize bakıp da onları görmediğim bir an hatırlamıyorum. Denizin bir parçasıydılar. Harp yılları yokluk yıllarıydı. Temel ihtiyaç maddeleri karneyle veriliyordu. Komşunuz aç ise siz tok yatamazdınız. Lokmalar boğazınızdan geçmezdi. Herkes birbirini kollar, kıt malzemeyle üretilen yiyecekleri paylaşırdı. Okul öncesi başlıca oyun alanımız Ordu'nun geniş kumsalıydı. O yıllarda kentlerin yapıları henüz değişmemişti. Genellikle bahçe içinde, kırmızı kiremitli, beyaz badanalı evlerin bulunduğu beldeler, kuşatıldıkları fındık bahçeleri ve denizle dostça bütünleşir, uzaktan bakıldığında güzel bir tablo görünümü sergilerlerdi. Ordu'da başlamış olan doğaya ilgi ve merakım Samsun’da kafadar bir arkadaş topluluğu ile gelişerek devam etti. Lise yıllarında hepimizin bisikletleri vardı. Samsun çevresine yaptığımız gezilerde kum zambaklarından kartallara varıncaya dek gördüklerimizle ilgilenir sonra okulun kütüphanesine giderek bilgimizi artırmaya çalışırdık.

Sultansalığı
  • Milli Parklarda müthiş bilinçle o kadar değerli işler yapmışsınız ki, o kadar değerli görüşleriniz var ki, önce ülkemizin florasını nasıl yorumlarsınız?

Ülkemizde Milli Parklar doğayı koruma sisteminin kuruluş aşamasında görev aldım. Daire Başkanım sistemin kurucusu olan M. Zekai Bayer'di. Bireylerin uzmanlığına saygılı, müşfik ve sevecen, yönetsel sorunları beceriyle çözme yeteneğinde olan bir insandı. Görevlendirildiğim Milli Park adayı olan bölgelerde yabani bitki ve hayvan incelemelerinin yanı sıra jeolojik formasyonları da etüt ediyordum. Çok zevkli ve mesleki doyumu yüksek bir görevdi. Fakülte sıralarında öğrendiklerimin üzerine yaşamdan yeni bilgiler ekliyordum. Ancak benim için en önemli olan şey yaptığım işin amacı ve anlamıydı. Çevre sorunlarının baskısıyla yaşama alanları bozulan, daralan yabani bitki ve hayvanların yaşamlarını bir doğa koruma sistemiyle güven altına almanın, çok doğru ve insanca bir hareket olduğunu düşünüyordum. Bir canlının yaşamasına olumlu bir katkı yapmak için çalışmak benim için bir çeşit ibadetti. Ülkemizin doğal bitki varlığının büyük bir çeşitlilik gösterdiği bilinmektedir. Ülkemizde saptanan 12 bini aşkın bitki türünün üç bininden fazlası endemiktir, yani doğal olarak sadece Türkiye'de yetişmektedir. Türkiye doğal bitki türlerinin zenginliği açısından Avrupa kıtası ile yarışmaktadır. Yüzölçümü olarak Avrupa’nın yüzde 8’i kadar bir alan kaplamasına karşın endemik bitki türü açısından daha zengindir. Avrupa kıtasının tamamındaki bitki türü sayısı 12 binden fazla iken endemik türlerinin sayısı 2 bin 500 kadardır. Ülkemizin bu floristik zenginliğinin nedeni, Türkiye'nin bitki coğrafyası bakımından üç ayrı bölgenin kesiştiği yerde bulunmasıdır ki bu bölgeler Avrupa-Sibirya; Akdeniz ve İran-Turan bölgeleridir. Diğer neden ise jeomorfolojik yapısı ve iklim özellikleridir.

Küre Dağları, Ersizler Dere, Kastamonu

MÜTEAHHİT VAZGEÇTİ

  • Yıllarca yaban hayatı için çaba vermişsiniz, onların ömürlerine ömür katmışsınız. Yaban hayatından ve koruma çalışmalarından bir anektod anlatır mısınız?

1970’li yılların başında Sultansazlığı'nın öneminin anlaşılmasından sonra DSİ'ni bu alan için birkaç yıl öncesinde hazırlamış olduğu drenaj projesinden haberimiz olmuş ve canımız fena halde sıkılmıştı. Sultansazlığı’ndaki ekosistemlerin yaşatılması için gereken su seviyelerini belirterek projede revizyon yapmalarını isteyen bir yazıyı DSİ’ye gönderdik. Sonuç olumsuzdu. Sonraki yıllar Sultansazlığı’ndaki yeni bulgularımı içeren raporlarımı da ekleyerek isteklerimizi tekrarladık. Yine sonuç alamadık. Dördüncü sene (1977) DSİ bizi toplantıya çağırdı. Toplantıda drenaj projesinin ihalesini kazanmış olan müteahhit firmanın temsilcileri de vardı. Raporumu okuduktan sonra DSİ temsilcilerinin itirazları kesildi. Müteahhit firma temsilcileri raporumu istediler. Birkaç ay sonra dünyanın hiçbir yerinde olmayacak bir şey oldu. Müteahhit firma Sultansazlığı ekosistemlerinin korunması yolunda DSİ’ye görüş bildirdi. Bunun üzerine DSİ projedeki derin drenaj kanalını iptal etti ve belirttiğimiz su seviyelerinin korunacağını yazılı olarak bize bildirdi.

Flamigolar, Bolluk Gölü, Konya

KUŞLARLA HAVA TAHMİNİ

  • Kuşların yaşamı konusunda da çok önemli görüşleriniz var. Onlara bakıp hava tahmini bile yapabiliyorsunuz. Bu konuda ve Anadolu üstüne söyleyecekleriniz baş tacımızdır.

Kuşlara bakarak hava tahmini yapmak henüz ilkokula başlamadan öğrendiğim bir şeydi. "Serçeler yere indi, kar yağacak!" Ordu'daki çocukluk günlerimde arkadaş grubumuzdan bu olayı ilk fark eden hemen duyuru yapardı. Akşama kalmaz kar taneleri uçuşmaya başlar, bütün gece yağan kar ortalığı bir rüya alemine çevirirdi. Yaz günleri kırlangıçların alçaktan uçmaları yağmur habercisi olur ve oyunumuza son vermemiz için yeterli bir uyarı sayılırdı. Sonbaharda bıldırcın kılavuzlarının ötüşleri de yağmur mevsiminin başladığına dair işaret olarak algılanırdı. Ancak bunlar Karadeniz illerinde hemen herkes tarafından bilinirdi. Hava tahminlerinde bulunurdum ama bunu ışık yoğunluğuna bakarak yapardım. Sulak alanlardaki çalışmalarımı genellikle tek başıma ve geceyi arazide uyku tulumunda geçirerek yaptığım için özellikle yağış durumunu bilmek önemliydi. İki üç güne kadar olan tahminlerim yarıdan fazla tutarlı oluyordu. Ülkemiz doğal yapısı ve üzerinde yaşayan canlılar açısından sıradışı özelliklere sahiptir. Ne var ki tarih boyunca savaşlar, doğal felaketler görmüş olan bu topraklar zenginliklerinden bir kısmını kaybetmiştir. Elimizdekilerin önemini kavrayarak doğru bir şekilde değerlendirmek bizlere düşen ciddi bir görev ve sorumluluktur.

Tepeli Pelikanlar, Kuşcenneti Milli Parkı, Bandırma / Balıkesir