Yabancı devlet memuru Türkler
Hafta başındaki köşe yazım bazılarını yerinden hoplatmış. “MHP’yi savunmaya Gaffar Yakınca koşup geldi” diye zeka düzeylerine yakışır manşetler atıyorlar.
Birincisi MHP’nin benim savunmama ihtiyacı yok. İkincisi ben gazeteciyim, sadece hak ve adaleti savunurum. Bir de tabii mesleğimin onurunu.
Zaten yazının da asıl konusu MHP değil gazetecilik mesleği idi. Yabancı bir devletten maaşa bağlanmış adam ortalıkta gazeteciyim diye gezecek, elinde delil olmadan ispat olmadan kaynak olmadan, af buyurun mabadından sallayarak öteye beriye iftira atacak biz de “aferin” diyeceğiz öyle mi?
Hadi be oradan! Siz gazeteci iseniz biz neyiz? Müsaade edin de azıcık kendi haysiyetimizi koruma hakkımız olsun. Haysiyet kelimesinin anlamını biliyorsanız tabi!
X hesabımdan insanlara sordum, “Yabancı bir devletten maaş/ücret alarak teyit edilmemiş haberler üretip/yayan bir kişiye sizce ne denir” diye. Ankete katılan binlerce kişi, ezici bir çoğunlukla (%95 oranında) “yabancı devlet memuru” demiş. Ben ankette sadece iki seçecek sunmuştum (diğeri “gazeteci” idi); seçenekleri yeterli görmeyip anketin altına yabancı ajan, maşa hatta daha ağır ifadeler yazanlar da olmuş.
YABANCI ACENTELERİN KRİTİK GÖREVİ
Zannediliyor ki konu sadece Almanların maaşa bağlayarak MHP’ye saldırttığı bir kişidir. Sabah akşam Youtube kanallarından Türkiye’ye nefret kusan onlarcası var. Hepsi de mamalarını Avrupa’dan Amerika’dan alıyor. Ve konu sanıldığı kadar basit bir konu da değil.
En kritik zamanlarda devreye girip ülkeyi manipüle eden etki ajanları gibi çalışıyorlar. FETÖ’cü hücrelerin ellerine tutuşturduğu dosyaları “büyük haberler” gibi patlatıp ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın istediği gündemi yaratıyorlar.
İşte bakın Alman devlet kanalı DW Türkçe’nin son haberi ne diyor: Savaşta sivilleri öldürmek her zaman savaş suçu sayılmaz. Bunu ne zaman diyor? Tam da İsrail, fosfor bombaları ile Filistinli çocukları öldürürken! Bu haberi hazırlayıp Türk kamuoyuna sunan ve maaşını Alman devletinden alan kişi, gazeteci olabilir mi dersiniz?
MHP’NİN BİLE GÜCÜ YETMİYORSA!
MHP ile açtık, onunla devam edelim. Devlet Bahçeli grup konuşmasında HPD/YSP’yi kapatmamak için ipe un seren Anayasa Mahkemesini çok sert eleştirmiş.
“Anayasa Mahkemesi’nden davacı olacağız. HDP’nin kapatma davasının açılmasını takiben YSP adıyla seçimlere girmesi Türk adaletiyle alay etmektir. AYM başkanı ve üyeleri direkt size soruyorum olan biten rezaletleri ne zaman göreceksiniz?” dedi.
Bahçeli’nin sözlerinden şunu anlıyoruz: PKK’nın siyasi uzantısına Cumhur İttifakı’nın ikinci büyük bileşeninin bile gücü yetmiyor. E o zaman biz ne yapalım? PKK’nin siyasi ayağı ile mücadele bizler gibi üç beş gazeteciye kaldı ise vay halimize!
Bahçeli’nin feryadı, Türkiye’nin terör karşısında sanıldığı kadar da kuvvetli olmadığını, hatta acınası bir duruma düştüğünü gösteriyor. Maalesef can sıkıcı gerçek bu.
TÜRKİYE HANGİ TARAFTA DURACAK?
Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu “insani ateşkes karar tasarısı” reddedildi. Oylamanın ardından Rus temsilci, “Konseyin Batılı bencilliğin esiri olması ne büyük talihsizlik!” diye konuştu.
Tasarı kabul edilse idi şu an Gazze-Mısır sınırında bekleyen (aralarında Türkiye’den giden malzemenin de bulunduğu) insani yardım Gazze’ye girebilecekti. Gazze’ye şu ana kadar bir tek pet şişe suyun bile alınmadığını hatırlatalım. Ülkeler tasarıya nasıl oy vermişler diye bir bakayım dedim. Rusya, Çin, BAE, Gabon ve Mozambik “evet, insani yardımın geçişine izin verilsin” demişler. ABD, Fransa, İngiltere ve Japonya ise “hayır, Filistinliler su içmese, ekmek yemese de olur, şimdilik sadece ölmeleri yeterli” demiş. Dünyadaki saflaşmanın çok net olduğu bir kez daha görülüyor. Soru ise hala aynı: Türkiye hangi tarafta duracak?