Yabancı ‘yardımları’ Türk ulusunun bilincini teslim alamaz
1 Kasım 2020 günü bu köşede yayımlanan yazımızda “Joe Biden’in Davetlileri”nden söz etmiş; ülkemize hayalî hükümet modelleri biçen şu andaki ABD Başkanı Biden’ın, kendi davet ettiği bazı “sivil toplum” kuruluşlarıyla 22.11.2014 günü İstanbul’da Grand Tarabya Otelinde basına kapalı bir toplantı yaptığını; birbuçuk saat süren bu toplantıya katılan kuruluş temsilcilerinin, birlikte özçekim de yaptıkları Biden’la “Türkiye’deki sivil toplumun çalışmalarını konuştuğu; (...) çoğulcu bir Türkiye’de bir arada yaşamak istiyoruz” dediklerini anlatmıştık. Mahçûp olmasınlar diye bu kuruluşların adını yazmamıştık (1).
Çok geçmeden, ABD Türkiye Büyükelçiliğinin internet sayfasında ABD’nin bu yıl da “sivil toplum kuruluşları”na dağıtacağı fonların duyurusu yapıldı. Yardım yapılacak alanlar arasında sözde “insan hakları” normlarına saygıyı güçlendirme, LGBTİ haklarını destekleme, Türk ve ABD bağlarını güçlendirme, belirli marjinal toplulukların temsilini teşvik eden İngilizce öğretimi, öğrenimini geliştirmeye yönelik programlar vb. “proje”ler yer aldı(2).
SATIN ALINACAK BEYİNLER ARANIYOR
Açıkça Türk gençleri ve aydınları içinden satın alınacak beyinler arayan; bölücülüğü, çürümeyi besleyerekülkemizi zayıflatmayı, “kolay lokma” hâline getirmeyi hedefleyen bu sözde “proje yardımı” önerileri, ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği’nden de çeşitli yollarla kitle örgütlerimize, sendikalarımıza, gençlerimize ulaşmaktadır(3).
Yaşadığımız“tek dişi kalmış canavar”ın çıkar dünyasında kim kime karşılıksız para verir? Asya’nın, Afrika’nın, Latin Amerika’nın yoksul halklarının kanını emerek, katliamlarla, faşist darbelerle onların zenginlik kaynaklarını yağmalayan Atlantik dünyası, kuzu postunda, kesenin ağzını hangi amaçlarla açmaktadır? Ülkemizde 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 faşist darbelerini ve en son 15 Temmuz 2016 emperyalist işgal girişimini tezgâhlayan; bölücü terör örgütü PKK’yı eğitip, onbinlerce TIR silah ile donatan, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Dedağaçta ülkemize karşı askerî yığınak yapan ABD, Türk sendikalarına, kitle örgütlerine sözde “proje yardımı” önerme cüretini nereden bulabilmektedir?
Kuşkusuz ki “alan razı, satan razı” ise çürük, çarık her malın satıcısı olduğu gibi alıcısı da olabilmektedir. Yetmiş yılı aşkın süredir yaşadığımız ve artık sonu görünmeye başlamış olan Atlantik sisteminin teslim aldığı veya uyuşturduğu bir kesim, başka ülkelerde olduğu gibi ne yazık ki ülkemizde de bulunabilmektedir. Bu kesimin ABD ve Avrupa reklâmlarına, binbir kılıf altında siyaset dünyasından kitle iletişim araçlarına, sendikalara ve demokratik kitle örgütlerine kadar birbirinden farklı alanlarda rastlayabilmekteyiz.
‘YARDIM’ TUZAĞINA DÜŞENLER
1950’lili ve 1960’lı yıllarda binlerce Türk aydınını, eğitimcisini, siyasetçisini, sendikacısını kendi ülkesine taşıyan, “eğitim” veren, fonlayan ve bir beyin yıkama operasyonunu gerçekleştiren ABD Emperyalizminin maskesi, Türk Ulusunun bağımsızlık mücadelesiyle düştü. İşçi sendikaları, 1990’lı yıllardan itibaren ABD’nin “yardım” tuzağından kurtulmaya çalışırken, aynı yıllarda çok önemli emek ve hukuk savaşımıyla kamu emekçilerinin sendikal haklarını yaşama geçiren yöneticilerden bazıları “sendikalar arası işbirliği” adı altında kısmen bu tuzağa düşmekten kaçamadı. 1990 Mayısında sendikal örgütlenmeyi eylemli olarak yaşama geçiren, kamu emekçilerinin örgütlenmesinin yolunu açan, yurtseverliğinden asla kuşku duymadığımız Eğitim-İş’in Sayın Genel Başkanı ve yönetim kurulu da 1993 Martına gelindiğinde (sendika içindeki muhalefetin bütün uyarılarına rağmen) ABD Öğretmenler Federasyonundan (American Federation of Teachers-AFT) “ortak eğitim etkinliği programı” adı altında 12.000 (on iki bin) USD “yardım”ı kabul edebildi(4). Hiç kuşkusuz ki bu “yardım”, başka sendikaların, “sivil toplum” kuruluşlarının aldıkları yanında devede kulak örneği sembolik kalmaKtaydı. Ancak burada önemli olan ulusa bağımsızlık onurundan ödün vermemekti.
Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) ile yakından bağlantılı olduğu konusunda ciddi eleştiriler yapılmış olan AAFLI (Asya Amerika Hür Çalışma Enstitüsü), ile birlikte çalışan AFT’nin,AFL-CIO adlı üst örgütünün de ABD Devletinden aldığı paralarla ABD adına Asya ülkelerindeki sendikacılık hareketini biçimlendirmeye çalışan bir araç olduğu konusunda yayımlar yapılmıştı.
Yapılan bu vahim yanlışı ilgili yöneticiler hiçbir yerde açıklamadı, bu konuda üye kitlesine bilgi vermedi, AFT’den (ABD’den) “yardım” almayı savunamadı. 2-4 Temmuz 1993 tarihlerinde yapılan Eğitim-İş 2. Olağan Genel Kurulu Çalışma Raporunda bu “yardım”dan söz edilmedi; kaynağı açıklanmayan 244.000.000 TL bağış alındığı bilgisi verildi(5). Eğitim-İş Genel Başkanı Niyazi Altunya, 1996’da yayımladığı “Eğitim-İş” deneyimi kitabının “Uluslararası Dayanışma” bölümünde Avrupa Sendikalarının (Almanya-GEW, İsveç-SFL ve Fransa-SNES) ilk bir yıl içerisinde ekonomik, teknik ve moral yardımlarını belirtti; AFT’nin para “yardımı”nı ise yazmadı(6).
KIBRIS’I ‘AVRUPACILIK’ TEMELİNDE BİRLEŞTİRMEYE ÇALIŞAN SENDİKACILAR
Daha sonraki yıllarda bir kısım kamu çalışanı ve işçi sendikası yöneticisinin Avrupa Birliği parasıyla Avrupa kentlerine taşındığı ve “sendikal eğitim” aldığı, bu yöneticilerin yaşadığı olaydan duyduğu memnuniyeti yansıtan fotoğraflarıyla birlikte basın organlarında yer aldı. Eğitim-İş ve Eğit-Sen’in birliğinden doğan Eğitim-Sen’in 1-3 Mart 2002 tarihlerinde Ankara’da yapılan Genel Kurulunda “Emeğin Avrupası” adı altında ne yazık ki açıkça Avrupa Birliği yanlısı bir tutum savunuldu. “Yabancı ülkelerden ve sendikalardan yardım alınmaması” önergesi reddedildi. Çalışma Raporunda “AB Sürecinin Türkiye’de bir turnusol kâğıdı işlevi gördüğü, Kıbrıs Sorununun Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bıraktığı” söylenebildi. Kıbrıs Rum Kesimi eğitim sendikasının ve Kıbrıs Türk Öğretmen Sendikasının o dönemdeki yöneticileri el ele sahneye çıkarılarak, Kıbrıs’ın Avrupacılık temelinde birleştirilmesi savunuldu(7).
SÖZDE ‘YARDIM’LAR
Emperyalist ülkelerin sözde “proje yardımları” bir kısım sendikacının, siyasetçinin beynini uyuşturabilir. Ancak Türk Ulusunun bağımsızlık bilincini teslim alabilir mi?
Yakın tarihimizden iki örnekle bu soruyla yanıt arayalım. İlki Kurtuluş Savaşımız sonrası başlayan Lozan görüşmelerinden; 23 Kasım 1922 tarihli The New York TimesGazetesinden:
“Lozan’daki konferans salonunun kapısında asılı bulunan bir yaftada iri harflerle, ‘AMERİKALILARI İSTEMİYORUZ’ yazıyordu. Yaftayı okuyan Amerikalı gözlemciler gerçek bir şok geçirdiler. Yaftanın altında ise İsmet Paşa’nın imzasına rastlanıyordu. (...) Amerika Birleşik Devletleri, konferans masasına gözlemci olarak değil de delege olarak oturmuş olsaydı Türkleri bir hayli uğraştırabilecekti herhalde.”(8)
İkinci örnek de daha yakın tarihimizden:
1960 yılların ilk yarısında Amerikan AID temsilcileri TÖDMF’nin (Türk Öğretmen Dernekleri Millî Federasyonu) Ankara’daki mütevazı binasını ziyaret eder. Bu binanın arsası üzerine “modern bir eğitim sarayı” yapmayı önerirler. Böylece dernek rahat olanaklara kavuşacak; ABD’liler teknik, maddî “yardım”larını sürdürecektir. Bağımsızlığına düşkün Öğretmen Federasyonunun temsilcileri Dursun Kut ve Hürrem Arman, “konukları” çok dikkatli dinledikten sonra onları kapıya kadar yolcu eder ve bir daha ABD’lilerin randevu taleplerine olumlu yanıt verilmez(9).
Özverili, çalışkan sağlık emekçilerimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutlarım.
(1) Dileyen okurumuz, https://www.milliyet.com.tr/siyaset/sivil-toplum-biden-le-bulustu-1973584 bağlantı adresinden haberin ayrıntısına ulaşabilir.
(2) https://tr.usembassy.gov/education-culture/grant-opportunities/grants_program_november2020/
(3) https://sivildusun.net/hakkimizda/
(4) “Eğitim-İş – AFT Yazışmaları”, Eğitim-İş Muhalefeti Yenilenmeye ve Birliğe Doğru Bülteni, 2(Temmuz 1993) s. 4-5
(5) Öğretmen Dünyası Dergisi, 164(Ağustos 1993), s. 4-14
(6) Dr. Niyazi Altunya, Eğitim-İş Deneyimi, Ürün Yayınları, Ankara 1996, s. 212-214
(7) Refik Saydam, “Tam Bağımsızlıkçı TÖS’den Avrupa Birliği Yanlısı Eğitim-Sen’e”, Öğretmen Dünyası Dergisi, 268(Nisan 2002), s.37-41
(8)Osman Ulagay, Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, İstanbul 1974, s. 210-211
(9) M. Şükrü Koç, Emperyalizm ve Eğitimde Yabancılaşma, Ankara 1970, s.139-140