Yabancı yatırımcı vurgununa dikkat!
Türkiye ekonomisinin ve ekonomi camiasının tipik takıntısı; ille de yabancı yatırımcı.
Ekonomi yönetiminin de çabaları, söylemler ile sabit, ülkeye yabancı sermaye çekmek üzerine.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil herkesin dilinde.
Yatırımcı deyince sıcak paranın yaptığı vurgunlar ortada.
Prof. Dr. Sumru Altuğ ile 2021'de yaptığımız söyleşide bu konuya dikkat çekmişti:
"97-98'deki Doğu Asya krizine bakalım; bir gecede 180 milyar dolarlık çıkış oldu. Böyle bir olay, tasarruf oranları yüksek, cari fazlası olan, ortalama yüzde 10 büyüyen ekonomilerde oldu. Bu çıkışı gerektirecek makro hiçbir gerekçe yoktu. New York Times yazarı ve Nobel ödüllü Paul Krugman 1997 Asya krizin konusunda diyor ki; finans piyasaları tamamen sürü zihniyeti (herd behavior) içinde hareket ettiler.. 90'larda peş peşe birçok yükselen piyasa ekonomisi krizi yaşandı: Rusya, Türkiye, Meksika, Doğu Asya krizi gibi. Melike Bildirici ile dünyadaki iş çevrimleri üzerine yazdığımız bir makalede biz 1990’lar için tek bir büyük 'yükselen piyasa ekonomileri krizi' tanımlaması yaptık. Bu para çıkışları hiç sebepsiz yere olabiliyor. G. Kore'de devlet maliye bölümünde çalışan biriyle buluştum; 2008 krizinde büyük çaplı para çıkışına uğradık. Bunun üzerine artık rezervleri daha da yüksek tutuyoruz yine de para çıkışı oluyor, demişti. G. Kore gibi uzun yıllar neredeyse hiç resesyon yasamayan güçlü bir piyasa ekonomisi 97-98 Doğu Asya krizinde öyle bir darbe yedi ki yüzde 9 oranında daralma yaşadı."
SWAP KÖPRÜSÜ DE KURULUR MU?
Nitekim müstafi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Londra ile SWAP köprülerini atarak, TL alım satımı ile finansal merkezlerde Türk piyasalarında spekülasyon yapılmasını önledi.
Şu günlerde yeterince sıcak para gelmeyince köprülerin yeniden açılmasını isteyen komisyoncuların sesi gür çıkmaya başladı. Çekilen operasyonlar unutulmuşa benziyor!
Hatta bir dönem siyasi ortamla uyumlu yüksek faize ve "carry trade" yani vurguncu para akışına karşı durur gibi görünen bazı medya organlarında "TL'ye dönüş" gibi aldatıcı başlıklar görür olduk.
Goldman Sachs'ın hafta içinde yayınladığı Türkiye raporunda TL'nin son politika söylemleri ile carry trade için yeniden cazip hale geldiğini yazdı. Bloomberg muhabirine Kerim Karakaya X hesabından paylaştığı mesajda rapora atıfla şu notu düştü: "TL'ye reel pozitif faiz verilmesi ve DTH/KKM sahiplerinin TL mevduata yönelmesi en önemli kriter; bunun gerçekleşmemesi ise 'carry'nin dönüşü için en büyük risk."
Geçen hafta TL mevduatların toplam içindeki oranının yüzde 61.4'e çıktığını gördük. Politika farklı olsa da Merkez Bankası yönetimi "Liralaşma"yı sürdürüyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Baş Ekonomisti Robin Brooks ise, "Türkiye Ortodoksluğa dönüş sinyali vermeye çalışıyor ama Türk lirası sabitken bu mümkün değil. Yabancı yatırımcıların şu anda gördüğü tek şey, mayıs seçimleri öncesindeki bir sabitlenme, ardından devalüasyon ve şimdi de, muhtemelen, Mart 2024 seçimleri öncesinde yeniden bir sabitlenme. Bu Ortodoksluk değildir." mesajı verdi. Görünen o ki Mehmet Şimşek ve Hafize Erkan yönetimi sıcak paranın analistleri tarafından yeterince Ortodoks görülmüyor.
TEZGAH Kİ NE TEZGAH
Tabi "carry trade" yani paranın faizinin düşük olduğu yerden yüksek olduğu yere akarak hem faizden hem de çıkarken kur farkından kazanan sıcak para bazı cehalet dolu manşetlerle "TL'ye dönüş" diye sunulurken, işin bir de "doğrudan yabancı yatırım" tekerlemesi var ki ona da çok dikkat etmek gerekiyor.
Yani yabancı yatırımcı vurgunu sadece sıcak para merkezlerinin çektiği operasyonlarla sınırlı değil. Madencilik sektöründen iki örnek vereceğim.
Örneğin altın madenciliği ile meşhur bir ülkenin firması geliyor. Ülkemizde maden işletmek için gerekli izinleri alıyor. Doğru düzgün rezerv olmayan bir alanda rezerv bulmuş gibi sahte sondajlar yapıyor. Yaptığı harcama 10 ise bunu ülkesindeki bağlı olduğu grup üzerinden çeşitli muhasebe dalavereleri ile 100 gösteriyor. Aldığı ruhsat karşılığında çıkarması gereken cevheri çıkarmayınca otorite tarafından yaptırım uygulandığında ana şirket vasıtasıyla ülkesindeki tahkime gidip ülkemizi şikayet ediyor. 10 liralık harcama için 10-20 kat tazminat talep ediyor.
Bitti mi hayır.
FON DOLANDIRICILARI
Bir de vurguncu fonlar var.
Bunlar dönem dönem gündeme gelirler.
Bazı gazeteciler de bunların yalan dolan hiçbir zaman yapılmayacak yatırımlarını yazarak iyi niyetle köşelerine taşırlar.
Mesela Amerikalı veya Avrupalı bir yabancı fon. Örneğin Hintli veya bir başka Avrupalı bir şirketi satın alır. O şirketin de Türkiye'de yatırımı vardır. Satın alınan şirketin Türkiye'de maden satın aldığı ve bir miktar borçlu bulunduğu firmaya gidilir. Borcun ödenmemesi karşılığında, kullanım bedeli dahil edilerek önceki yapılan ödeme ona sayılır ve iyi niyet anlaşması ile önceki satın alma iptal edilir. İş ise bundan sonra başlar. Satılan maden işletmesindeki bazı çalışanlar eliyle, ihracat yapan madende cevher yok gösterilir, sadece makine parkı milyonlarca dolar eden işletme içi boşmuş gibi gösterilir. Avrupa'da bir ülkenin tahkimine para yedirilerek Türk firma aleyhine karar çıkartılır. Türk tahlili olmasa kendi ülkesinde yabancıların katakullisi yüzünden hacze uğrayacak duruma gelir. Bunlar öyle küçük paralar da değil. Yüz milyonlarca dolardan söz ediyorum.
AMAN HA!
İster sıcak para ister doğrudan yatırım olsun. Kuralları net belirlemeden "para gelsin de nasıl, nereden gelirse gelsin" anlayışı ülkeyi yeniden kapitülasyonlara götürür. Halihazırda mevcut finansal sistemimiz yüzünden zaten dolarize olmuş durumdayız. Ve faiz düzeninde bereketsiz, gelir dağılımının gittikçe bozulduğu bir kapitalist modeldeyiz. Emperyalizm kancalarını ekonomimize bu şekilde atmışken bir de ille de yabancı yatırım diyerek yeni vurgunların önünü açmayalım.