Yağmur çiçekleri

Seçim yardımı olarak devletten aldıkları milyonları yoktu. Medyanın en büyük puntoları rakiplerine tahsis edilmişti. İmza toplamaya ilk başlayan onlardı, ilçe seçim kurullarına verilecek dilekçeleri vatandaşlara, evlerinde, iş yerlerinde, meydanlara kurdukları imza masalarında imzalattılar. Seçime hazırlardı.

Ama...

Hükümet, elindeki bütün olanakları kullandı aday olmayı zorlaştırmak için, orman kanunları uyguladı, “Hayır” dedi “Vatandaşın imzalarını bizzat ilçe seçim kurullarına atması gerek...” Bu yeni bir mücadele demekti... Hemen başladılar, tek tek arandı imzacılar, uzakta olana araba tahsis edildi, hasta olana tekerlekli sandalye bulundu. Her bir imzacıya kılavuz oldular seçim kurullarında...

İyi Parti, “Biz imzaları tamamladık, artık imza atmak için üyelerimizin gitmesine gerek yok” açıklaması yaptıktan sonra... Bir anda imza potansiyeli an kalabalık illerde Telekom kaynaklı sistem arızaları başladı. Kuyruk oldu seçim kurullarının önü, bir teki bile ayrılmadı oradan. Ameliyattan çıkıp gelen vardı, üzerinde pijaması ve karnında sondası hala takılı halde yürüdü geçti önümden. Başının nasıl dik olduğunu gördüm. Bir teyze vardı, yürüyemiyordu, iki kişi koltuk altlarına girmişti, akıyordu kalabalığın içinde, yüzündeki azmi gördüm. Okuma yazma bilmediği halde bir gün önce “Doğu Perinçek” yazmayı öğrenip, yürüteçle imza atmaya gelen vardı, yüzündeki sevinci gördüm.

Ve bütün bunlar, altı gündür neredeyse hiç durmayan yağmur altında yaşanıyordu...

Ama... Vatan Partisi kadroları, gençliği, üyesi, sempatizanı...

Yağmur altında güzelleşen, rengarenk ortancalar gibiydiler. Ne yağmur durdu, ne de onların çiçek açması. Yağdıkça açıldı yaprakları, açıldıkça güzelleştiler ve güzelleştirdiler her yanı. Son gün 9 Mayıs’tı ve Saatli Maarif Takvimi’nde şöyle yazıyordu: “Doğu rüzgârlarının esmesi.”

ATEŞ ÇEMBERİ

Irak bölündü, Suriye bölünmeye çalışılıyor. Türkiye bir ateş çemberinin ortasında. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı sayesinde memleketin bölünmesine engel olundu. Bitti mi? Bu erken seçimin en büyük yararlananı ABD oldu. Çünkü Münbiç’i ve sonrasında Fırat’ın doğusunu hedef alan harekat durdu, bizimkiler kırıtmaya başladı, “Suriye’de ABD ile birlikte olalım” diye...

ABD Suriye’de (Fırat’ın doğusunda) oluşturduğu kanserli PKK tümörünü korumak için habire Suriye’yi vuruyor geçen ay kimyasal silah yalanına sarıldı. Daha birkaç gün önce İsrail vurdu. Bizim saflar alkış tutarken kardeşim, aynı İsrail yanına Kıbrıslı Rumları ve Yunanistan’ı da alarak Kıbrıs etrafında çıkan gazlara çöküverdiğini açıkladı. KKTC’nin başında Akıncı adında bir güvenlik sorunu var, herif sarılmış Guterres Planı diye bir saçmalığa Türkiye’nin garantörlüğünü, adadaki askeri varlığını Rumlardan daha Rum bir hevesle tartışıyor. Bu arada Ege’deki adalarımız Yunan Ordusu’nun işgali altında...

PKK’ya karşı ittifak yaptığımız diğer komşumuz İran, hemen nükleer bahanelerin hedefi yapıldı. Çünkü Irak’taki ABD/Barzani/PKK varlığı da İran destekli Haşid Şaabi’nin tehdidi altında. Bizimkiler henüz laftan öteye gidebilmiş değil.

Ekonomi desen, acil toplantılarla toparlanmaya çalışılıyor. Çünkü, hep gelişine bir düzen vardı. Erbabı Mustafa Pamukoğlu’dur, “Hocam bir fetva ver de aydınlanalım” dedim. Yazdı gönderdi, bir yandan mali disiplin derken diğer yandan vergi barışı ilan etme tuhaflığını ve nasıl bir duvara dayandığını memleketin.

Bu noktaya nasıl gelindi derseniz, daha en başından millete yutturulan AB yalanlarıyla, cumhuriyetin milli ekonomi ve güvenlik doktrini terk edilerek. AKP’nin 17 yıllık iktidarının sonunda enkazı kaldırmaya gönüllü olan “Millet ittifakına” bakalım desek... Aynı demokrasi fetişizmi, aynı AB kuyrukçuluğu, aynı hayalperestlik devam ediyor. AKP’nin tutuşturduğu ateş çemberini, benzinle söndürmeyi vaad ediyorlar...

Şimdi ben bunu görüp te yazmayayım mı?

BİR KHK SORUNU


Eskiden subay-astsubay olmak kolay değildi, ince elenir sık dokunurdu, iyi eğitilirdi, sadece sorumlulukları değil hakları ve hukukları da vardı. Bu iktidar ile birlikte diğer her şey gibi bunlar da yozlaştı.

Dış kaynaktan astsubay alımı hep yapılırdı, ama sayıları çok az olurdu. Bu hükümet ile değişti, sayıları arttı, eğitim süreleri kısaldı. Bunlar öğrenci de sayılmıyorlar, kursiyer statüsündeler. Üç ayda rütbe sahibi olup astsubay statüsünü kazanıyorlar (aynı uygulama subay alımı için de var). Yaklaşık sekiz ay da sınıf/branş eğitimi gördüler mi tamam işte.

2016 yılında Hava Kuvvetleri dış kaynaktan alım yoluyla astsubay istihdamı için sınav açtı. Üniversite mezunu üçyüz genç sınavı kazandı, fakat İzmir Gaziemir’de üç aylık eğitim için yeterli yatak olmadığından ikiye bölündüler. İlk grup Nisan-Haziran arasında, ikinci grup ise Haziran-Ağustos arasında tamamlayacaktı. İlk grup, eğitimini tamamladı, ama ikinci grubun eğitimi sırasında 15 Temmuz ihaneti gerçekleşti. İlk grup bu sırada sekiz aylık branş eğitimine başlamıştı, devam ettiler ve mezun olup göreve başladılar. Vay geldi ikinci grubun başına. 30 Ağustos’a kadar eğitimlerini tamamladıktan sonra, rütbe nasıpları onaylanmadan izne gönderildiler. 29 Ekim tarihli 675 sayılı KHK ile de ilişikleri kesildi.

Peki, ‘yazının başında anlattığımız birinci gruba ne oldu’ derseniz, onlar mezun oldu görev yapıyor şu anda. Aynı sınav komisyonu tarafından alınan öğrencilerin yarısı yatak bulduğu için şimdi görevde, diğer yarısı atıldı. Fıkra gibi...

Kara Kuvvetleri için alınan astsubay kursiyerler konusunda da benzer bir durum var. Seslerini duyurmaya çalışıyorlar. “Biz FETÖ’cü değiliz, araştırsınlar, varsa şüphe atsınlar, ama hakkımızı yemesinler” diyorlar...

Yahu birisi el atsın şu işe, eğer bu adamları alan komisyonda ya da bu çocuklarda bir şüphe varsa ilk grup niye görevde, yoksa ikinci grup niye atıldı? Hükümet FETÖ ile mücadelenin zarar görmesini istemiyorsa, bu tip hataları hemen düzeltmelidir...

İTTİFAK

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için partilerin kurduğu ittifakların hiç biri Türkiye’nin önündeki büyük sorunları çözme amacını taşımıyor. Cumhur ittifakı, AKP için iktidarda kalmak demek. Bu uğurda Suriye’de yürütülen Zeytin Dalı Harekâtı bile durduruldu. Eskiden “Fırat’ın doğusunu PKK’dan temizleyeceğiz” diyen iktidar, şimdi PKK’ya 5 bin TIR silah veren ve ortaklık yapan ABD ile bu harekatı ortak yürüteceğini söylüyor. Bunun adı PKK ile ittifak değil de nedir?

Cumhur ittifakı MHP için ise baraj altından kurtulmak demek. Sırf bunun için AKP’nin, PKK’nın Fırat’ın doğusunda kalması pahasına ABD ile ittifak kurmasına onay veriyor. Bahçeli başkanlığında MHP’nin milliyetçilikten vazgeçtiği yeni değildir, ama bu da tüy dikmiştir...

Diğer ittifakta ise Temel Karamollaoğlu, “Anadilde eğitim “diyor; Muharrem İnce Demirtaş’ı ziyaret ediyor; Meral Akşener “Kürt sorunu” diyor...

AKP’nin önceden girdiği çıkmaz sokaktır, anlamıyorlar...

SATIR ARASI SÖZLÜĞÜ

Eşit vatandaşlık: Küfredenlere aynı küfürle karşılık verme hakkı.

İttifak: Kapağı Meclis’e atma telaşının siyasal tanımlaması.

Ana dilde eğitim: Yabancı ülkede yaşayan yabancıların talebi.

Siyaset dili: Bazen pisliğe, bazen çöplüğe bulaşan ıslak ve kıvrak bir organ.

Prompter: Düşünce yorgunluğuna son veren, beyni yormadan dili çalıştıran mucize alet.