Yalaka iş insanı devri bitiyor!

Nisan referandumu sonrası; ha bu cumaydı, Ramazan'dan sonraydı, G20'nin hemen ardındandı, 15 Temmuz geçsindi derken kabinede revizyon nihayet yapıldı. Beklenti 2019'a kadar kapsamlı bir kabine değişikliğinin olmaması. Oluru olmazı başka bir yazının konusu...

Şüphesiz kabine revizyonun bizi ilgilendiren tarafı ekonomi bakanlıklarıydı. Talihsiz çıkışlarıyla dikkat çeken Nurettin Canikli, savunmaya kayınca ekonominin tek kaptanı Mehmet Şimşek oldu. Ekonomi Bakanı Zeybekci, Maliye Bakanı Ağbal, Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenci, Sanayi Bakanı Özlü koltuklarını korudu. Diğer yandan ekonomi politikalarıyla ilintili olan Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı değişti.

SORUNLAR DAHA DA ARTTI

İş dünyasından duyduğumuz ve bizlerin de izlenimlerine göre, 16 Nisan referandumu ve sonrasında kabine değişikliği beklentisi yüzünden birçok bakan iş yapmaz hale gelmişti. Ekonomiden sorumlu bazı bakanlar dahi, Beştepe'nin gözüne girebilmek için, aslında parti sorumlularının görevi olan, siyasi propagandaya sarıldılar. İş dünyasının sorunlarına yeterince eğilmediler. Geçiş sürecinde; Kredi Garanti Fonu'ndan sağlanan geçici destekler, geçici vergi indirimleri, maliye politikasında genişleme gibi bir takım önlemlerle yazın ortasına gelindi. Gelindi ama yapısal sorunların üstüne bir de bu kredi genişlemesi ve dış borçlanmayla sağlanan büyümenin getirdiği kırılganlık eklendi.

AĞBAL'IN O SÖZÜ BİR MESAJ

Yeni kabine sonrası iş dünyasının beklentisi ağırlaşan sorunlara geçici değil kalıcı çözümler üretilmesi ve uygulanması. Ancak Hükümet'in de iş dünyasından beklentisi var. Bunu en veciz şekilde Perşembe günü Türkiye İhracatçılar Meclisi toplantısına katılan Maliye Bakanı Naci Ağbal ifade etti. Toplantının basına açık kısmındaki konuşmasında Ağbal, kendisinin ihracatçıları çok rahat arayabildiğini belirterek, "Siz de beni arayın. Ne zaman başınız sıkışsa, bir yanlışı görünce beni arayın. Methetmek için değil şikayet etmek için arayın. 'Sayın bakanım şurada şu işler yanlış gidiyor' deyin" dedi.

Bakan Ağbal'ın bu sözü son dönemde sektörlerin ve ekonominin sorunlarını anlatmak yerine Hükümet'e yaranmak için yağcılık yapan, ekonomi ile ilgili gerçekleri söylemeyen ve ekonomi kulislerinde "Ortam torbacılara kaldı" yorumlarına neden olan bazı iş insanlarına "Artık yağcılığı bırakın, sorunlara eğilin" mesajı olarak yorumlandı.

Bence de, Ağbal'ın bu sözü iş dünyasına "Artık çekinmeden sorunlarınızı dile getirin" mesajıydı. Toplantının basına kapalı kısmıyla ilgili toplantıda bulunanlardan edindiğim bilgiye göre, ihracatçılar tek tek söz alıp yüksek sesle sorunları dile getirmişler.

DERT YANAN FIRÇA YEDİ

Oysa geçen yıl Kasım ayında yapılan Başbakan Binali Yıldırım'ın da katıldığı İhracat Zirvesi'nde ihracatçılara sadece 3'er dakika konuşma hakkı tanınması eleştirilere neden olmuştu. Daha sonra zaten referandum sürecine girildiğinden iş dünyası sorun belirtmeye korkar hale geldi.

Ancak iş dünyasında gerçekleri açık yüreklilikle dile getirememe sorunu sadece son bir yılla yani 15 Temmuz sonrasından ibaret değil. Bundan 2.5-3 yıl önce o zaman önemli bir STK'nın başındaki bir iş insanı ile sohbet ediyoruz. Sorunları anlatıyor. Ben de "Zaman zaman bir araya geliyorsunuz. Bunları Erdoğan'a iletmiyor musunuz?" diye sorunca, şu anısını anlattı: "Recep Bey, Erdoğan çok sinirli. Ben son yapılan toplantıda Anadolu'daki iş insanlarından görüşler aldım. Birinci elden iletmek için. Toplantıda herkes malumunuz üzere 'her şey güllük gülistanlık lafları etti.' Ben sorunları anlatınca Erdoğan sinirlendi: 'Veriyoruz ya daha ne verelim' diye bana çıkıştı. Ben de üzüldüm. Sağ olsun o zaman Ali Babacan toplantı sonrası 'Sorunların farkındayız' diyerek beni teskin etti."

NERDE ESKİ SANAYİCİLER?

Şimdi buradan yola çıkınca "İş dünyamız herhalde bir süre sonra konuşmayı bıraktı" dedim. Ancak Ağbal'ın katıldığı toplantıda sigara molasında denk geldiğim bir iş adamına "KDV'leri alamıyor muşsunuz" diye laf attım, "Alıyoruz Recep Bey, sorun yok" deyince, "Yahu başkanım az önce Bakan söyledi. 140 milyar TL borçluyuz, diye" şeklinde hatırlattım. İş dünyasının dertlerini yüksek sesle dile getirmesi gereken temsilcilerin durumu böyle.

Bizim nesil yetişemedi ama bir kuşak önceki gazeteci büyüklerimiz bu tür konular gündeme geldiğinde anlatırlar: "İbrahim Bodur'u, Sakıp Ağa'yı, Koç'u o zaman görecektiniz. Çatır çatır sözlerini kimseden esirgemezlerdi" diye. Biz ise TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi toplantılarında sarf edilen ölçülü sözlerden başkasını bilmeyiz.

Bir örnek daha verip esas meseleye geleyim. Geçenlerde sektöründe tanınan, Cumhurbaşkanı'nın son seyahatlerinde bulunmuş, siyasi görüş olarak AKP'yi destekleyen bir iş insanı ile sohbet ediyoruz. Dedi ki; "Recep kardeşim. Biz eskiden Ankara'ya gittiğimizde ihracat genel müdürü bile ayakta karşılardı. Şimdi bir yazı yazıyoruz, haftalar geçiyor cevap gelmiyor. İtibarı düşünün."

GÜCÜN KADAR KONUŞ!

2016'da devlet yaklaşık 43 milyar TL Kurumlar Vergisi toplamış. Türkiye'nin en güçlü iş dünyası kuruluşu olan TÜSİAD'ın sitesinde yer alan bilgilere göre, 4 bine yakın şirketi temsil eden kuruluş, toplam Kurumlar Vergisi'nin yüzde 80'ini ödüyor. Kamu ve tarım hariç toplam istihdamın yüzde 50'sini sağlıyor. Enerji ithalatı hariç toplam dış ticaretin de yüzde 85'ini gerçekleştirerek, kamu dışı toplam milli gelirin yüzde 50'sini oluşturuyor. Böyle olduğundan dolayı geçen Perşembe günü Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin katıldığı basına kapalı toplantıda TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, diğer birçok iş dünyası örgütü temsilcisinin kayıtsız alkışladığı; OHAL süreci, KGF'nin getirdiği riskler, teşviklerin kağıt üstünde kalması, AB ile gerginlik konularında eleştirilerini sıraladı.

Umuyorum ki yukarıda değindiğimiz üzere Bakan Ağbal'ın da talep ettiği gibi, yeni dönemde iş dünyası temsilcileri "Aman benden çıkmış olmasın" diyerek, sorunları dile getirmekten geri durmazlar da sıkıntıları açık yüreklilikle ifade ederler. Çünkü hem TOBB oda ve borsa seçimleri olsun, hem TİM ihracatçı birlik seçimleri olsun süreç sonbaharda başlıyor. Benim şimdiden edindiğim izlenim iş düyasında kıran kırana bir seçim maratonu bizleri bekliyor. Ona da sonra değiniriz.