Yalan haberlerle kendimizi daha fazla kandıramayız

Eski bir Balkan atasözü vardır: “Kardeşine kardeş demeyen elin gavuruna patron der”

İşte Türkiye’nin NATO geçmişinin özeti.

Bu gerçek değişir diye hep ümitlendik ama nafile.

Teröre karşı bir vatan savaşı veren Türkiye’nin düşmanı belli: ABD ve İsrail.

PKK ve IŞİD, Nusra terörünün ardında bunlar var.

ABD ve İsrail’in karşısında Suriye, İran ve Rusya var.

Ancak gelin görün ki, Suriye hala Türkiye’nin can düşmanı!

Özellikle Davutoğlu’nun yeniden sahneye çıkmasıyla FETÖ uygulamaları yine başladı.

Önce yeniden bir Rus uçağı düşürüldü.

Ardından yalan furyası.

Devletin televizyonunda hala "Esed rejimi, terör örgütü PKK/PYD ile Afrin'de işbirliği yapıyor", “Esed’in Guta’da sivil katliamı” diye haberler yapılıyor.

Davutoğlu ve Gül’e yakın Karar gazetesi de İran ve Suriye’yi hedef alan bir yayın politikası izliyor.

Oysa gerçekler tam tersi.

Esad’ın, Amerikan uşaklığı yüzünden hain olarak nitelediği PKK/PYD’ye yardım konvoylarına Suriye ordusu kesinlikle geçiş izni vermiyor.

Suriye ordusu, Fırat’ın doğusunda PKK/PYD karargahını vuruyor, karşılığında ABD’nin hava saldırısında yüze yakın askerini şehit veriyor.

Suriye’nin meşru lideri Cumhurbaşkanı Beşar Esad, ilk kez bir İsrail savaş uçağını düşürdü.

IŞİD ve PKK’nın bir diğer hamisi İsrail yeniden saldırdı.

Bölgenin uzmanı Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli, İsrail’in derdinin Guta’daki “askerlerini” kurtarmak olduğunu belirtiyor. Tıpkı ABD’nin Deyrizor’da IŞİD’i kurtarmak için Suriye ordusuna saldırması gibi.

Ancak Türkiye’de bir atanmış ve seçilmiş gizli/açık Amerikan-İsrail muhipleri kadrosu var.

Bunların kimi eski, kimi yeni.

Kimi dinci, kimi laik.

Kimi iktidar partisinden, kimi muhalefetten.

Kimi kürtçü, kimi kafatasçı.

Kimi cüppe giyiyor, kimi modern takılıyor.

FETÖ bunların şahikasıydı, devrildi.

Davutoğlu yeniden sahneye çıktı.

TRT World’de röportaj verip, “Suriye’de yaptıklarından en ufak pişmanlık duymadığını” söyledi.

ABD’den de buna paralel ziyaretçiler geliyor.

Trump’un Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster ve ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Ankara’ya çıkartma yapıyor.

Anlaşıldığı üzere, ABD ve İsrail ile muhiplerinin derdi, Türkiye ile İran ve Suriye’yi düşman cephelerde tutmak.

Bunun için ne kadar aparatları varsa devrede.

Yine görülen o ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP de bu sinyallere kapıyı kapatmıyor.

Ama sahadaki durum da giderek çetrefilleşiyor.

ABD’nin verdiği gelişmiş silahları kullanan PKK hainleri, canımızı acıtmayı beceriyor.

Tüm ülkede ABD’ye olan tepki yükseliyor.

ABD ve İsrail’in hizmetindeki İncirlik, Kürecik ve diğer üslerin kapatılması için kampanya başlarsa destek yağacak belli.

ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Dışişleri Müsteşarı ve CHP milletvekili Büyükelçi Faruk Loğoğlu bile tehlikeyi görüyor ve acilen Ankara ile Şam’ın bir araya gelmesini öneriyor.

Zaten konuya hakim olan yerli ve milli hiç kimsenin aksini söylemesi söz konusu bile değil.

Ama gelin görün ki yönetim anlayışında 2011’deki kafa yapısı hala geçerli.

Ancak bu kez halktaki tavır farklı.

Çocuklarımız Afrin’de sadece PKK ile değil, Amerika ve İsrail ile savaşıyor.

Bakın, Şam’da ve İstanbul’da esnaf Suriye ordusunun İsrail rejimine ait savaş uçağını düşürmesini lokum dağıtarak kutluyor.

ABD’ye Türk milletindeki nefret yüzde 95’lere ulaşmış durumda. Bu anketlerle görülüyor.

Türkiye’nin karşısındaki düşman öyle böyle bir devlet değil.

Dünyanın askeri gücü en yüksek ülkesi ABD.

O yüzden, Rusya ile ABD, İsrail ile Suriye arasında hacıyatmaz gibi gidip gelmenin bir manası yok.

Geciktikçe risk artıyor.

Türkiye’nin acilen Suriye, İran ve Rusya ile sağlam bir cephe kurması gerekiyor.

Afrin’de ve tüm sınırımızda tek çözüm budur.

Usta gazeteci yazar Hüsnü Mahalli ile noktalayalım yazımızı:

“Şu anda Suriye’de Türkiye’nin TEK bir düşmanı var o da ABD. ABD’den kurtulmanın TEK bir yolu var o da Şam ve Bağdat ile ittifak kurmaktır. Bu olmadığı sürece Ankara HİÇ bir planını gerçekleştiremez ve iç ve dış risklerden kurtulamaz. Türkiye’ye yazık olacak. Yapmayın.”