Yangına körükle gidiyorlar!

Ekonomideki derin ve ağır çöküş tablosu giderek daha vahim bir hal alıyor ne yazık ki.

TC Merkez Bankası’nın yönetimini değiştirerek, emir-komuta ile faizleri indirmeye teşebbüs eden zihniyet, ekonomi literatüründe eşine rastlanmayan bir inatla faizlerin enflasyonun ve ekonomideki birçok parametrelerin sonucu olduğunu bir türlü kabul etmiyor, edemiyor.
Emir-komuta ile faizleri indirerek, gırtlağa kadar borca batmış, işsizlik ve yoksullukla boğuşan hane halkının, yandaş müteahhitlerin satamadıkları, ellerinde patlayan 800.000’ü aşkın gayrimenkullerinin ve apartman dairelerinin kapış kapış satılacağını zannediyorlar.
Bununla eş zamanlı olarak, Kamusal Sermayeli Bankalara büyük kur zararları ve görev zararları yükleme pahasına popülist kararları da ardı ardına almaya çalışıyorlar.

Kamusal Sermayeli Bankalar vasıtasıyla piyasaya büyük miktarda döviz satarak, kur farkı zararlarını göze alıyorlar.
Böylece kurları baskılayıp, psikolojik olarak düşüş algısı yaratmaya çalışıyorlar.
Bu ekonomik akla aykırı ve ekonomik krize çare olması mümkün olmayan adımları gerçekleştirmek için, TC Merkez Bankası’nın bünyesinde 20 yılı aşkın süreyle görev yapan, deneyimli, birikimli, uzman birçok üst ve orta düzey yöneticiyi de bir gecede görevden alarak, Merkez Bankası tarihinde rastlanmayan türden bir kadrolaşmaya kalkışıyorlar.

Yeni yönetim, Bankaları batık ve donuk aktiflerini adeta göz ardı ederek, kredi vermeye teşvik etmeye hatta zorlamaya yönelik kararlar alıyor.

Ama bu kararlar, ekonomik gidişatı yakından izleyen iç ve dış ekonomi çevrelerinde, fon ve bankalarda tedirginlikle ve ihtiyatla karşılanıyor.
Nitekim yaz mevsimi nedeniyle, işçi ve turist döviz gelirlerinin en yüksekte seyrettiği, karpuzun-domatesin bol ve nispeten ucuz olduğu, giyim-ısınma masraflarının ve yakıt tüketiminin ise en düşük seviyede olduğu bugünlerde, yine-yeniden kur ataklarına neden oldular. Döviz kurlarında doların 5.85 TL’yi, avronun 6.45 TL’yi görmesi nedeniyle Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 52’sine erişen Döviz Tevdiat hesaplarında beklenen ve istenen çözülme de gerçekleşemiyor doğal olarak.
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’nın yeni yönetimi, karar ve politikaları ile dolarizasyon yangınına adeta körükle gittiklerinin herhalde farkında bile değiller maalesef.

Türkiye’de, özelde finansal dolarizasyon, genelde ise dolarizasyon artarak sürüyor. Toplam mevduatların yüzde 52’si, toplam kredilerin yaklaşık %40’ının döviz cinsinden olması bunun kanıtı.
Bu gelişmeler bankaların aktif kalitesinin bozulması, döviz borçlarının geri ödemesinde sorunlar yaşanması riskini beraberinde getireceği için kredi arzını da olumsuz etkileyebilecektir.
Ekonomi yönetiminin aldığı hatalı kararlar, ehliyetsiz ve liyakatsiz kadrolar, ağır yolsuzluk iddiaları ve eş-dost-akraba kayırmacılığının sebebiyet verdiği ekonomideki yangının, bu kafa ve kadrolarla sürdürülmesi de mümkün görünmüyor.
Hele muhalefetin, ekonomideki yangını çıkartan bu iktidardan, ekonomiyi düzeltmesini yani yangını söndürmesini bekliyor olması ise tam bir garabet.
Yangını çıkartan, yani kundaklayana, itfaiye görevi verilmesini istemek, ekonominin giderek daha da kötüleşmesini istemek anlamına gelir.
“Ekonomi daha da kötüleşsin, bu durum da muhalefete yarasın” diye düşünülüyorsa, bu çok yanlış ve çok ucuz bir “kasaba kurnazlığından”
öteye gidemeyecek bir beklentidir.
Ne iktidarın, ne de muhalefetin bu anlayışla ekonomideki yangını söndürmeye ne niyetlerinin ne de kabiliyetlerinin olmadığından endişe ediyoruz doğrusu.
Yaz aylarında, milyarlarca dolar döviz satarak D.T.H’lerde çözülmeyi teşvik ederek, kur düşüşü veya istikrarı ne yazık ki bu yaşananlar nedeniyle sağlanamadı.
Sonbahar’da bu tablodaki bozulmanın daha da artmasından endişe ediyoruz doğrusu.