Yaptırımlarda yeni hedef Çin ve bağımsız devletler
Ukrayna Krizi’nin başlamasıyla birlikte Rusya’ya uygulanan yaptırımlar dünya ekonomisini tehdit eden bir boyuta ulaşmış bulunuyor. Atlantik Cephesinin önemli ‘yayın kuruluş’larından biri olan FP (Foreign Policy) dergisinde bu hafta başında yayınlanan bir makale yaptırım tehditlerinin Çin başta olmak üzere Atlantik Cephesine karşı olan tüm ülkelere yayılabileceğinin işaretini veriyor. Makalede ifade edilen görüşler, özellikle Çin’e yatırım yapan Batılı büyük yatırımcıları hedefliyor.
RUSYA’DA KAYBA UĞRAYAN ABD FİNANS KURUMLARININ BİLANÇOSU
FP’ye göre Rusya’da bulunan Batılı yatırımcıların toplam portföy varlıkları 8.7 milyar doları buluyor. Rusya için kurulan 38 adet ETF (yatırım fonu) ve yatırım fonları, ağırlıklı olarak Rus enerji şirketleri, altın madeni ve silah şirketlerine yatırım yapmış bulunuyor. Önde gelen Amerikan bankaları JPMorgan Chase, Goldman Sachs, Citibank, Morgan Stanley ve Bank of America, Rus hisse senetlerinde işlem yapmayı durdurdu ve MSCI, Rusya'yı gelişmekte olan piyasalar endekslerinden çıkardı. ABD Hazine Bakanlığı, BlackRock ve Vanguard da dahil olmak üzere fon yöneticilerine yatırımlarından çıkmalarını ve VTB Bank, PJSC ve VEB dahil olmak üzere beş Rus kuruluşundaki sermaye yatırımlarını ABD dışındaki alıcılara devretmeleri için 25 Mayıs'a kadar süre verdi.
Rus iş insanlarına yönelik yaptırımların artması, Rus şirketlerinin Batı borsalarından çıkarılması ve Rusya Merkez Bankası'nın yurtdışındaki varlıklarının dondurulması ABD finans kurumlarının Rusya’da maruz kaldığı mevcut kayıpları hesaplamayı zorlaştırıyor. Bununla birlikte, Londra ve New York'ta işlem gören Rus hisse senetlerini izleyen MSCI endeksi bu yıl yüzde 95'ten fazla düştü ve BlackRock, Rusya'da bulunan menkul kıymetlerinde (doğrudan yatırımlar dahil) 17 milyar dolar zarar açıkladı.
FOREIGN POLICY EKONOMİK TETİKÇİLİĞE SOYUNDU
Makale yazarı bu aşamada ABD istihbaratının Ukrayna operasyonu ile ilgili verdiği istihbaratın ABD’li yatırımcılar tarafından ciddiye alınmadığını iddia ediyor. Ve bunu örnek göstererek bu defa Çin-Tayvan çatışmasının olacağı iddiasını öne sürerek konuyu Çin’de yatırımları olan ABD’li finansal kuruluşlara getiriyor. 2020’de başlayan salgın, Hong Kong’da yaşanan ayaklanma girişimi, Avustralya ve Hindistan ile yaşanan gerginliklere rağmen Çin tahvillerine olan yabancı yatırım talebi yüzde 50 artış göstererek 500 milyar dolara ulaştı. En büyük ABD bankalarından beşi — Bank of America, JPMorgan Chase, Citibank, Morgan Stanley ve Goldman Sachs — Mart 2021'de Çin hisse senetlerine ve tahvillerine toplam 77,8 milyar dolar yatırım yaptı. Belli ki ABD’li yatırımcıların Çin sermaye piyasalarına gösterdiği bu yoğun ilgi, FP ve arkasında bulunan odakları çok rahatsız etmiş.
Makalede son birkaç ayda piyasalarda yaşanan dalgalanmalardan ötürü ABD’li şirketlerin bazı yatırımlarda uğradığı zararların dökümü yapılmış. Makale yazarı bu zararları Çin hükümetinin ‘kaprislerine’ bağlamış. Oysa konu ile aşina olan uzmanlar çok iyi bilir ki her portföy yatırımında kısa vadeli değerleme yapmak ve pozisyonlar kapanmadan kesin bir kayıptan bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca her yatırım kendi içinde değerlendirilmelidir. Bazı yatırımlarda yüksek kazanç beklentisi vardır fakat bu yatırımların riski de yüksektir. FP yazarı bilinçli olarak bu yatırımları birbirine karıştırarak Çin piyasasının kötülenmesini amaçlıyor. Bununla birlikte yabancılar tarafından manipüle edilmeye çalışılan Çin borsalarının düşük performansının faturasını Çin hükümetine çıkarmaya çalışan zorlama bir yaklaşım görülüyor. Burada amaç şu; Çin’e ve diğer bağımsız ülkelere yatırım yapan bazı ABD yatırım bankalarına ve fonlara ‘aba altından sopa göstermek’.
YENİ BİR KRİZ VE YENİ BİR YAPTIRIM DALGASININ İŞARETLERİ
Makalenin yazarı ilerleyen satırlarda ‘baklayı ağzından çıkarıyor’. Bir süreden beri ABD ve Atlantik Cephesinin kışkırttığı Tayvan ve diğer Uzakdoğu bölgesel sorunlarının kışkırtılacağının işareti veriliyor. Böyle bir durumda Çin’e yatırım yapan ABD yatırım bankaları ve fonlarının ne yapacağı soruluyor, yapılan yatırımların büyüklüğü ve Çin’e gösterilen güven sorgulanıyor. Yazar sadece bununla yetinmiyor ve ABD’li resmi kurumları Çin’e yatırım yapmaya karşı ‘önlem almaya’ davet ediyor. Çin’in Ukrayna krizinin çözümünde oynayacağı muhtemel role karşı yatırımcı bankalar ve fonlar uyarılıyor, ‘tuzağa düşülmemesi’ gerektiği söyleniyor. Çin’in ‘Rusya gibi saldırgan’ olduğunu ve yatırım bankalarının ve fonların Çin’de kalmaya devam etmesi halinde Rusya’daki gibi büyük zararlarla karşılaşacakları iddia ediliyor. Bilindiği gibi Çin 2021 yılında 120 milyar dolar civarında doğrudan yatırım alarak dünyanın en çok doğrudan yatırım çeken ülkesi olmuştu. Atlantikçilerin içi boş tehditleri bize şunu gösteriyor; Ukrayna krizinde uyguladıkları yaptırımların verdiği ekonomik zararların bumerang gibi kendilerine dönmeye başlamasından, Çin ve Atlantik karşısında konumlanan diğer bağımsız devletlere yaptırımları yaymanın sonuçlarının ne olacağını belli ki iyi hesaplamamışlar.
UKRAYNA KRİZİNDE TÜRK EKONOMİ YÖNETİMİ İÇİN DERSLER
Rusya Merkez Bankası’nın rezervlerinin dondurulması, SWFIT sisteminden çıkarılması, yabancı şirketlerin hızla pazardan çekilerek bir panik havasının yaratılması gibi uygulamalar Türkiye için önemli dersler içeriyor. Atlantik Cephesinin Ukrayna’da uğradığı son yenilgiden sonra Türkiye’ye yönelmesi ve baskılarını artırması sürpriz olmayacaktır. Türkiye’ye ABD tarafından ‘hasım ülke’ tanımlaması yapıldığı ve CAATSA yaptırımları altında olduğu unutulmamalıdır. Halen uygulanan neoliberal politikalar ve 1980 model ‘serbest piyasa’ yaklaşımı ile Batıdan gelecek muhtemel finansal ve ekonomik saldırılara karşı hazırlıklı olmak mümkün değildir. Türk ekonomisinin neoliberalizmden kaynaklanan zaafları bir ‘milli güvenlik’ sorunudur. Türk Hükümeti bir yandan kamucu planlı ekonomi modeline yönelirken diğer yandan Rusya ve Çin tarafından geliştirilen alternatif finansal sisteme adapte olmalı ve Avrasya ekonomileri ile daha sıkı ekonomik işbirliği geliştirmenin adımlarını acilen atmalıdır. Atılacak adımlarla Türkiye’nin ekonomik güvenliği sağlanacak ve Türkiye yükselen Avrasya’nın önemli bir parçası olacaktır.
Kaynakça;
https://foreignpolicy.com/2022/03/22/ukraine-russia-china-investors-banks-finance/