Yarbay Ali Tatar

Ali Tatar, 19 Aralık 2009 günü ardında bir mektup bırakarak evinde intihar etti.

Ali Tatar Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesinde lisans eğitimini tamamladıktan sonra yine Hacettepe Üniversitesinde yüksek lisans yaptı.

1989 yılında sınavlara girerek başarılı olan Ali Tatar, teğmen rütbesi ile Türk Deniz Kuvvetlerine katıldı.

Deniz Kuvvetleri bünyesinde amirlik ve şube müdürlüğü gibi görevlerde çalışan Ali Tatar bunların dışında Deniz Kuvvetlerinin eğitim kısmında da Karamürsel Eğitim Komutanlığında eğitim plan program şube müdürlüğü görevini üstlenmiştir. Heybeliada Deniz Lisesinde ve Deniz Harp Okulunda kısım amirliği ve şube müdürlüğü yapmıştır. Beylerbeyi Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığında okullar eğitim ve yönetim şube başkanı olarak çalıştı.

‘AMİRALLERE SUİKAST’

Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’in önüne bir dosya konulduğunda tarihler Ağustos 2009’u gösteriyordu. Dosyada “Amirallere suikast” yapılacağı iddia ediliyordu. Her şey yalandı. “Amirallere suikast” FETÖ’nün bir tertibiydi. Bu kumpas daha sonra başka dosyalarla birleştirilerek “Poyrazköy Davası”na dönüşecekti.

Poyrazköy davasının son tutuklu sanıkları Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Erme Onat, Hüseyin Hançer ve Eren Günay 27 Ocak 2014’te tahliye oldular. Haklarında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet cezası isteniyordu. 87 sanıklı davada herkes tahliye oldu. Sadece Deniz Yarbay Ali Tatar geri gelmedi!

TATAR’I ÖLÜME GÖNDEREN İSİM

Yarbay Ali Tatar tahliye edildikten sonra savcının yeni hiçbir delil sunmadan yaptığı tutuklama kararını kabul eden yargıçlardan biri Metin Özçelik’ti. Metin Özçelik FETÖ militanıydı. Daha sonra Metin Özçelik’e, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından "silahlı terör örgütü üyeliği" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 10 yıl hapis cezası verilecekti.

Ali Tatar’ın ölümüne neden olması Metin Özçelik’in en büyük suçuydu ama tek suçu bu değildi.

Balyoz davasında özellikle tutukluluk halinin devamına karşı yapılan itirazları değerlendiren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ydi. Metin Özçelik, o mahkemenin üyesi olarak bütün talepleri reddediyordu.

İstanbul Askeri Casusluk davasında ağır mahkûmiyetler veren 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanlığını Metin Özçelik yapıyordu. AKP iktidarı altında yargı FETÖ”nün eline bırakılmıştı.

GÖĞSÜ DARALAN YARGIÇ

Ergenekon tertibinde İşçi Partisi (Vatan Partisi) Genel Başkanı Doğu Perinçek, Avukat Nusret Senem, Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan ve Hikmet Çiçek hakkında tutuklama kararı veren de Özçelik’ti.

Doğu Perinçek, kendisini tutuklayan Metin Özçelik için 13 Nisan 2008 tarihinde şöyle yazmıştı:

“Beşiktaş’ta bir yargıç kürsüde, yüzüme bakamıyor, göğsü daralmış, derin derin soluklanıyor. Ona nasıl yardım edebilirim, vicdanına oksijen mi çekmek istiyor diye düşünüyorum. Hayır, tersine vicdanına oksijen gitmesin istediği için göğsü sıkışıyor. İnsanın vicdanına direnmesi zor iş!

“Düzen kurulmuş, Fethullahçı Gladyo tezgâhı çalıştırıyor. O tezgâhın tıkır tıkır işlemesi ile göğsü daralan yargıcın ve çocuklarının kurulu düzeni ister istemez aynı sistemde buluşuyor.”

DİĞER KATİL PEHLİVAN

FETÖ'cü savcı Süleyman Pehlivan, “Amirallere suikast” tertibinin soruşturmasını yürütürken Yarbay Ali Tatar'ı ikinci kez ifadeye çağırıp intiharına yol açan dönemin özel yetkili savcısıydı. Bunun ödülü olarak, AKP iktidarı tarafından 2011 yılında Yargıtay 19. Ceza Dairesi üyeliğine layık görülmüştü. Danıştay cinayeti katili Alparslan Aslan’ın silah aldığı Süleyman Esen’in tahliye kararını talep eden de Süleyman Pehlivan’dı.

Pehlivan hakkında, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gözaltı kararı çıkartıldı. Yakalanması istenen 140 Yargıtay üyesinden biri olan Süleyman Pehlivan, kararı duyduktan sonra firar etmiş, daha sonra Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gidip teslim olmuştu.

ALİ TATAR’IN SON MEKTUBU

'Sevgili Nilü ve canım aile üyelerim...

Tam her şeyden kurtulduk derken sizlerden bir ayrılık durumu daha yaşamak durumundayım.

Bu ayrılık ebedi ayrılıktır.

Eğer öbür dünya varsa... İleride orada buluşuruz.

Ben ailemden kimseye küskün değilim. Hepinizi çok seviyorum.

Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun.

Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim.

Dediğim gibi bana sakın kızmayın.

Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek.

Ancak benim buna dayanacak hâlim yok.

Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım.

Başınızı dimdik tutun!

Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam.

Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil...

O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim...

Belki benim ölümüm bu durumda olan başkalarının aydınlığa çıkışına bir ışık olur.

Boşu boşuna ölmemiş olurum.

Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim.

Buna en çok karşı çıkan bendim.

Şu anda çok duygusal değilim.

Ağlamıyorum.

Yalnız içim buruk ve kırgın.

Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım.

Beni rahmetli babamın yanına gömün. Karımı ve kızımı Gökçen'imi size emanet ediyorum.

Kızımı ve karımı asla yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum.

Tek tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte görmek oldu.

Gökçen'im, canım kızım derslerine çok iyi çalış.

İyi çalış ve önemli yerlere gel ki benim hesabımı sorabilesin!

Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez.

Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu ne yaşayacak bir cumhuriyet ne de bir ülke bulamayacaksınız.

Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek [adına] hayatıma son veriyorum.'