Yargıya nasıl başvursun

Görevinden ayrılmaya zorlanan Balıkesir Belediye Başkanı Edip Uğur gözyaşları arasında yaptığı konuşmasında, ayrılmasının istenmesinden sonra geçen dönemde ailesine yönelik tehditlerden söz etti.
Bunun üzerine de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada dolaylı şekilde yargıya başvurmasını önerdi.
Bir hukuk devletinde bir Belediye Başkanı, hatta sıradan bir vatandaş bile tehdit edildiğini söylediği anda Cumhuriyet Savcısı’nın resen harekete geçip olayı üstüne gitmesi gerekirdi.
Elbette böyle bir şeyi bugünkü yargı düzeni içinde beklemek saflık olur.
Bir an için düşünün savcı olaya el koydu ve soruşturmayı başlattı ve iktidar mensuplarından birilerinin bu işi yaptığını tespit etti, dava açması mümkün değildir.
Açtığı anda başına neler gelebileceğini kestiremez bile, en iyi şartlarda kışın ortasında kendisini bir başka yere atanmış bulur. Bu onun için en iyisi olur.
Belediye başkanları Cumhurbaşkanı tarafından istifaya zorlandılar. Bu zorlama yapılırken, bu insanların ne gibi kusurları olduğu kamuoyu ile paylaşılmadı.
Bir kamu görevlisi hakkında ciddi suç şüphesi yoksa nasıl istifasını istenir. İstifaları istendiğine göre haklarında ciddi suç şüphesi var demektir. O zaman da niye yasal işlemleri başlatmıyor.
Bu insanların kendilerini savunma, aklanma hakları ellerinden alındı. Zira bu insanlar istifaya zorlanırken, “eğer istifa etmemekte direnirlerse, sonuçlarına katlanırlar” dendi.
Nedir bu insanların katlanacakları sonuç, belediyelere müfettişler gönderip soruşturma açmak mıydı? Ya da FETÖ terör örgütüyle bir bağlantıları var da bu mu ortaya konulacaktı?
Eğer bu insanların istifası yolsuzluğa, hukuksuzluğa karıştıkları için ya da FETÖ terör örgütüyle herhangi bir bağlantıları olduğu için ise, bu insanların suçlarını bilip de gereğini yapmayan kamu görevlileri de suçludur. Zira bizim Ceza Kanunumuza göre suçu ve suçluyu saklamak suçtur.
Bu insanlar hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmayarak, bu insanların aklanma hakları ellerinden alınmış oluyor. Yani bir anlamda bu insanlar hep bu lekeyle yaşamaya mahkûm ediliyorlar.
Şimdi de iktidar, muhalefet belediye başkanları içinde muhalefet partilerinin aynı şeyi yapmasını istiyor. Yani diyor ki sizde kendi belediye başkanlarınızı kamu vicdanında mahkûm edin, bir ömür bu zilletle yaşasınlar.
Bir hukuk devletinde bunun yaşanmasının mümkün olmaması gerekir. Aslında bu ithamla yaşamaya mecbur edilen insanlar, korkacakları bir şeyleri yok ise kendilerini istifaya zorlayan Cumhurbaşkanı dahi olsa onun hakkında dava açabilirler ama tabii bu dediğimiz ancak bağımsız bir yargının olduğu bir ülkede olabilir. Yani demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla çalıştığı bir ülkede olur.
Bir ülkenin dış düşmanlara karşı ana koruyucusu nasıl ordu ise, demokratik rejiminde ilk savunucusu hâkimler ve gazetecilerdir.
İstifası istenen Balıkesir Belediye Başkanı istifası yönünde tehditlerin evine kadar geldiğini söylemesine rağmen savcılar harekete geçmediler, yukarılardan da işaret almadıkları için de geçemediler.
Gazeteciler de Cumhurbaşkanına, istifası istenen belediye başkanlarının, istifalarını gerektirecek nedenleri ısrarlı bir şekilde sormadılar. Sadece istifası istenen belediye başkanlarının isimlerini saymayı gazetecilik kabul ettiler. Sormaları gereken soruyu, yani bu istifaya zorlamanın sebebini açıkça sormuyorlar.
Böyle davranarak gazeteciler görevlerinin gereğini yerine getirmiyorlar. Basın belediye başkanlarının istifalarının istenmesini kamuoyuna mal edememiştir. İstifası istendiği için istifa eden başkanlarla ilgili olarak bütün basın tek vücut olarak bunların sebeplerini sorsa idi, belediye başkanlarının muhatap olduğu muameleyi bütün genişliğiyle ve hatta yorumsuz olarak bile verseydi, iktidar bu nevi olaylara yani sadece istifaya davet edip “istifa etmeyenler sonuçlarına katlanır” gibi bir tehditte bulunmaya bir daha cesaret edemezdi.
Bu töhmet altında bırakılan belediye başkanları neyle suçlandıklarını bilmedikleri için gelin beni yargılayın demek hakları da yok.
Bu nedenle belediye başkanları kendilerini aklamak için yargıya nasıl başvuracaklar ki.