’Yaşadığım dönemi belgelemekten sorumluyum’
Ercan Arslan ülkemizin en önemli foto muhabirlerinden birisi sayılır. Benim için ise çok iyi bir fotoğrafçıdır. Bütün yaşamını bu alana vermiş, kendini geliştirmiş ve çok özel fotoğraflar çekmiştir, Ercan Arslan. Gazetede çıkan onun fotoğrafını hemen tanırsınız her şey yerli yerindedir ve bir duygusu vardır. Basında çok önemli fotoğrafçılarımız var ama fotoğraf editörü yok. İyi fotoğraflar seçilmiyor, yazıyla bütünleşmiyor. Foto muhabirlerini editör geliştirir.
Aynı zamanda üniversitede dersler veriyor. Ve bir süre önce fotoğrafla ilgili çok derinlikli televizyon programları da yaptı... Değerli Ercan’a ben sordum o anlattı.
Ercan Eraslan
FOTOĞRAFIN SINIRLARINI ZORLUYORUM
- Değerli Ercan Arslan Iğdır doğumlusun çocukluğunun kaç yılı orada geçti, o mekanları, oradaki yaşamı anımsayabildiğin kadarıyla anlatabilir misin?
1970 doğumluyum, ilk-orta ve liseyi Iğdır’da bitirdim daha sonra üniversite sınavları için 1988 yılında İstanbul’a geldim. 18 yılım Ağrı Dağı’na sırtını dayamış bir köyde, Ağrı Dağı’nın dibinden çıkan ve evimizin iki yanından geçen sularda yüzerek, balık tutarak geçti.
- İsteyerek Mimar Sinan Üniversitesi fotoğraf bölümüne girmişsiniz, ısrarla foto muhabiri olmak istiyorsunuz nedenleri var mı?
Bir yandan üniversiteye hazırlanırken diğer bir yanda da Milliyet gazetesinin fotoğraf servisinde çalışmaya başladım. Gazetecilerin hayatın her alanında var olma ayrıcalıklarından, özellikle de haberin en heyecanlı yerinde olan foto muhbirlerinin yaptıklarından çok etkilenmiştim. Ben de foto muhabiri olmaya karar verdim. Hedefimi bir yandan gazetedeki işlerimi yapmak, daha iyisi olmak için de üniversiteye gitmek olarak belirledim.
Ekmekçi, Eminönü, 2018
Ve tüm konsantrasyonumu Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’ne girmek hedefine topladım. Gazetede tam bir yıl sonra hiç beklemediğim bir şey oldu, tasarruf tedbirleri çerçevesinde Milliyet’ten ayrılmak zorunda kaldım. Ben de cemiyet hayatının önemli dergilerinden olan VİP ve Parantez için foto muhabirliği yapmaya başladım. Gündüzleri dergiler için röportajlar, çekiyordum. Akşamları da cemiyet davetlerinde gidip fotoğraflar çektim. Röportajları fotoğraflamak tamamdı ancak cemiyet hayatı ile ilgili gece davetlere katılıp fotoğraf çekmek hayal ettiğim bir şey değildi.
1992 yılında Güzel Sanatlar alanında Türkiye’nin en gözde ve öncü üniversitesi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf bölümüne girmeye hak kazandım. Hayalini kurduğum okuldaydım ve hayatımda yeni bir dönem böylece başlamış oldu.
1997 yılında okuldan üçüncülükle mezun oldum, 2019 yılında MSGSÜ’de yüksek lisans eğitimimi tamamlamayı da ihmal etmedim.
Kıtalararası Boğaziçi yüzme yarışları, 2012
FAVORİ FOTOĞRAFLARI DAHA ÇEKMEDİM
- Gazeteciliğe foto muhabirliğine nasıl başladınız? En favori üç ya da bir çalışmanızı anlatır mısınız?
Okulda devam zorunluluğu vardı, dergideki iş akışının derslerle çakışması beni zorlamaya başlamıştı. 1992’nin sonuna doğru Milliyet’in fotoğraf servisinden geri dönmem için teklif aldım. Ben de gece çalışmak koşuluyla teklifi kabul ettim. Böylece ikinci Milliyet serüvenim başlamış oldu. Foto muhabirliği hayallerime ulaşmak için Milliyet iyi adresti. Öğrenciliğim sırasında, gazetede ara ara fotoğraflarım kullanılmaya başlamıştı. 1995 sonrası gazetede kadrom yapıldı ve sorumluluk almaya önemli röportajlara gitmeye başladım. Gazetenin aranan foto muhabiri olmuştum. İyi fotoğraf çekmem ve yol arkadaşlığım dolayısıyla herkes benimle işe gitmek istiyordu. Bugün itibariyle Milliyet ile olan yolculuğumuz kader birliğimiz 27 yıl oldu. Bu süre zarfında sayısız fotoğraf ödülleri aldım, fotoğraf sergileri açtım. Milliyet’in 70 yıllık tarihinde tüm zamanların en iyi foto muhabirleri arasında yerimi aldığımı düşünüyorum. Bu uzun soluklu yol arkadaşlığı bugün de devam ediyor.
- Ülkemizde fotoğraf sürecinin bir değerlendirmesini istesem gelişmeleri nasıl değerlendirirsiniz?
Türk fotoğrafı hak ettiği değeri görmediği için maalesef hiçbir zaman istenilen seviyede bir kaliteye ulaşmamıştır. Bireysel çıkışların dışında, uluslararası düzeyde fotoğrafçılardan ve organizasyonlardan bahsetmek neredeyse imkansızdır. Ülkedeki fotoğraf müzesi sayısı, fotoğraf galerisi sayısı, okullarda verilen fotoğraf eğitimlerinin kalitesi, basılan fotoğraf kitapları ve yayımlanan fotoğraf dergisi adetine bakarsanız ülkede fotoğrafa verilen değeri rahatlıkla görebilirsiniz. Memleketi turist gibi gezen sözüm ona usta fotoğrafçılar, Uzakdoğu ekolü etkisinde fotoğrafçı gurupları, fotoğrafı masabaşında yeniden üreten usta fotoğrafçılar sayesinde kanaatimce Türk fotoğrafının şimdilik iyi bir yöne gitme şansı yoktur.
- Çok sayıda ödül kazanmışsınız, sizi en çok hangi ödüller heyecanlandırmıştı?
2011 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yılın Fotoğrafçısı ödülü, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Avrupa Birliği ödülü, Getty İmages Fotoğraf Başarı ödülü.
Türk Yıldızları ve Gaziler, Çanakkale, 2015