Yaşamak görevimiz Nejat!

Güzel insan, sıkı oyuncu Nejat İşler ciddi şekilde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

Sonradan durumunun iyiye gittiğine dair haberlerle rahatladık ama korkuttu bizi.

Tam da memleketin fantastik bir iktidar savaşı yüzünden altüst olduğu günlerde.

Tam da iyi insanların "ne olacak bu memleketin hali?" diye sormaktan bıktığı günlerde.

Tam da fakir-fukara açken ayakkabı kutularından paraların çıktığı günlerde.

Tam da devletin içindeki bir paralel devletten falan bahsedildiği günlerde.

Tam da gerçeklerin bulandığı, doğruları söylemeye cüret eden bir avuç insanın kaldığı günlerde.

Tam da Gezi eylemlerine destek veren sanatçıların mahkemelerde itibarsızlaştırıldığı günlerde.

Tam da vatanseverlerin türlü kumpaslar yüzünden hapislerde yattığı günlerde.

Tam da çok sevdiği Fenerbahçe'nin şike davalarıyla sarsıldığı günlerde.

Nejat, hayatla ölümün sınırındaki o çizgiye anlamlı bir ziyarette bulundu.

Aslan gibi adam, daha yapacağı çok iş varken "aman abi, nereye?" dedirtti sevenlerine.

Dileriz sağlığına kavuşur dostumuz, başına bir daha böyle şeyler gelmez.

Ama moda tabirle söylersek, zamanlamasının son derece manidar olduğu da bir gerçek.

Belki de sanatçı bünyesi daha fazla dayanamadı bütün bu acayipliklere.

Belki de olanlar yüzünden, dünya eskisi kadar yaşanılır bir yer gibi gözükmemeye başladı.

Bugünlerde her duyarlı insana, özgürlük tutkunu her ruha bazen olduğu üzere.

Can Yücel'in dilimize çevirdiği o Shakespeare sonesini hatırladı belki.

Hani "Vazgeçtim bu dünyadan" diye başlayıp "değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez" diye süren.

"Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, yoksullar mutluluktan habersiz" diyen.

"Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, çılgınlık sahip çıkmış düzene" diyen.

"Değil mi ki doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, kötüler kadı olmuş Yemen'e" diyen.

"Ben dünyadan vazgeçtim ama, seni yalnız komak var, o koyuyor adama!" diye biten sonra da.

Nejat'ın bu soneyi de Ezginin Günlüğü'nün ona yaptığı besteyi de sevdiğini biliyorum.

Ama biz de Nejat'ı seviyoruz işte. Onun dünyadan vazgeçmesini falan istemiyoruz.

Zamanında Teşvikiye'deki kaldırım tezgâhında kitap satan o uzun saçlı çocuğun kaygısız gülüşünü istiyoruz.

Yani halk bunu istiyor Nejat. Sana da ayağa kalkıp inadına yaşamak düşüyor.

Yaşayarak ve üreterek direnmek; düzene sahip çıkmış çılgınlığa, kadı olmuş kötülere...

Çünkü Behramoğlu'nun Shakespeare'e cevaben söylediği gibi, "Yaşamak görevdir bu yangın yerinde."