Yaşar Nuri Öztürk (TAMAMI)

Katı bir Cumhuriyetçi ve laik düzene bağlı bir vatandaş olduğum için dinlerin dünyaya yansımaları ile kaçınılmaz olarak ilgileniyorum, dini özel çıkarları için kullananlara zorunlu olarak karşı karşıya geliyorum. Ne Tanrı ile ne de başta İslam ve Hz. Muhammed olmak üzere dinlerle, peygamberlerle herhangi bir sorunum var. Ama bu duruşumdan tedirgin olan İslam mafyası, beni Allah, İslam, Müslüman ve dindar karşıtı olarak göstermek için birbirleriyle yarışmaktalar. Yıllarca hedef gösterildim, yüzlerce ölüm tehditi aldım ama zamane yanaşmaları gibi ağlaşmadım.

Benim konum ve durumumu en iyi anlayan insan, büyük dinler bilgini ve İslam ilahiyatçısı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’tür. Kendisine büyük bir sevgi ve saygı duyuyorum. Elbette başta imam-hatipler ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmak üzere sapkın din adamları ve İslamcılar hakkında yazdıklarımı iyi anladığı için değil, kendi yaptıkları, yazdıkları için. Öğretici yazılar yazdığı için. Mahallî ilahiyatçı olmadığı için. Evet, gerçekten dünya çap ve düzeyinde olmak çok önemlidir.

Yaşar Nuri ne yapıyor?

Türkçe yazan İslam ilahiyatçılarının işi çok zor, çünkü dünya İslam ilahiyatçıları arasında Türkçe bilen belki hiç yoktur, varsa pek azdır. Arapça yazanların önü açık. Bu nedenle dünya dillerine kolayca çevrilirler. Dil engeline karşın Yaşar Nuri Öztürk’ün kitapları dünyanın en önemli kültür dillerine çevrildi. Türkçede 50’den fazla kitabı var.

O, bir “öğretici”dir demiştim: 9 Ağustos 2012 günü Yurt Gazetesi’nin “Ramazan Sohbetleri” sayfasında müthiş bir kuyruklu yalanı bozuyor. Bilim ve yazı dünyasında, “Yalan bozmak” benim hayran olduğum en önemli özelliktir.

Derler ki Atatürk, Kur’an tercümesini Mehmet Akif’e ısmarladı. Şair bu işi yapmayı önce kabul etti ama bu işte kötü niyetleri fark etti ve yaptığı tercümeyi Kahire’de yaktı ya da yaktırdı. Ben bu tevatüre hiç inanmadım ama bir dayanağım yoktu. Şimdi var. Y. N. Öztürk yazıyor:

“Akif, ilahiyatçı değildi. Din ilimlerini bilen bir bilgin değildi. Birkaç ayeti çok güzel yapabilirdi ama bütün Kur’an’ı tercüme ve tefsir Akif’in işi değildi. Tercüme ve tefsiri yapmak üzere Kur’an’ın içine girince bu işi yapamayacağını anladı. Yapsaydı ismini lekelerdi, büyük hata olurdu. Çünkü ilmi ve birikimi bu işe yetmezdi. Akif haysiyetli bir mümin sıfatıyla bunu gördü ve yaptığı bir kısım tercümeleri de işte bu yüzden imha etti.”

Ve bu açıklama sayesinde bir büyük yalan bozulmuş oldu.

Deizm konusunda üç müthiş yazı

17, 19 ve 22 Temmuz 2012 tarihlerinde Deizm konusunda üç devrimci yazı yazdı: “Tek çare, Deizm olacak gibi”, “İnsanlık deizme sığınmak zorunda kalacaktır” ve “Kur’an deizme niçin ve nasıl kapı aralıyor”.

Y. N. Öztürk, Deizmi şöyle tanımlıyor: “Allah’a imanını korumak ama dinciliğin insan haysiyetiyle bağdaşmayan dayatmalarını yaşamak istemeyen insanlar, Yaratıcı’ya imanlarını tehlikeye atmamak için bir çıkış yolu aramamışlar ve deizmi bulmuşlardır. Deizm, Allah’a imanda samimi olan ve bu samimiyeti tahrip ettiği için dincilik zihniyetine savaş açan insanların yoludur. Deizm, dinci riyakarlığa karşı bir sığınaktır. Eğer Allah’a imanda samimiyete bir anlam veriyor ve o anlamı korumak istiyorsak, gelecek zamanların da en güvenli ve mutlu inanç kurumu Deizm olacaktır.

Kilise ve papaz dayatmalarından bunalanlar tarafından ilk olarak 16. yüzyılda İngiltere’de kullanılan Deizm tabir ve kavramı, meşhur olan tanımıyla, ‘Allah’a iman eden ama dinlere inanmayan’ bir felsefi mekteptir. ‘Cenabı hakkın vücut ve vahdetine iman itikadı’ olarak da tanımlanır. (Orhan Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü).

Ancak, bu tanımlar, Deist felsefenin nüanslarını tam olarak ifade etmiyor. Deist felsefenin temsilcileri içinde Allah ile peygamberlere inananlar da vardır.

Bu felsefenin dışlamak istediği olumsuzluk bellidir: İnsanlığın tepesine bir zorba balyozuyla dikilen ve hayatı cehenneme çeviren sahte din ve onun karanlık temsilcileri. Deist felsefenin bir kurtuluş yolu olarak öne çıkmasına yol açan işte bunlardır.”

Sıra Türkiye İslamı’nda mı?

16. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan bir felsefi görüşü Yaşar Nuri Öztürk durup dururken gündeme neden getirsin? Demek ki ülkemizde de 16.yüzyıl İngiltere’sine benzer bir durum söz konusu. Deizmin ortaya çıkmasına neden olan “şeyler” bütün Avrupa’da Ortaçağ’da mevcuttu, bunun sonucu Luther ve Calvin’in din reformları oldu. Demek ki bu da yetmemiş ki insanlar deizme sığınmışlar. İçi ve kafası aydınlanmışların gereksinim duyduğu bir felsefe.

Türkiye’de de Deizmin bir sığınak olacağı günlerin geldiğini, gelmiş olacağını sezinleten Prof. Dr. Öztürk şöyle yazıyor: “Deizm, ateizme ve en tehlikeli dinsizlik türü olan dinli dinsizliğe karşı çıkanların yoludur. Dinci dinsizliği insanlığa, Deistlerden önce Mâûn suresi tanıtmıştır. Onun içindir ki biz, Deistlerin metafizik dayanaklarının başına Mâûn suresinin yazılması gerektiğine inanmaktayız. Demek oluyor ki, deizmi bize ilham edip tanıtan Kur’an’dır.”

‘Deizm’ adlı kitap

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, “Deizm” konusunda bir kitap hazırlamakta olduğunu haber veriyor. Demek ki İslam mafyasının zulmünden, iki yüzlülüğünden, yiyiciliğinden bunalan Müslümanlar için Deizmin bir kurtuluş kapısı olabileceğini düşünüyor.

AKP iktidarı ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından programlı bir şekilde yürütülen Sünni zorbalık sadece Deizme değil aynı zamanda ateizme, İslam’dan dönmelere de yol açacaktır. Bunun zaten somut örnekleri var.