Yaşlandıkça değeri artanlar

Bir ara, kendisi gibi ünlü olan arkeolog Sir Max Mollowan (1904-1978) ile evli olan ünlü polisiye yazarı Agatha Christie (!890-1976), “ insan evlenince der “arkeologla evlenmeli” nedeni sorulduğunda ise “ Çünkü...”der, “yaşlandıkça kıymeti artar”

Arkeologla evli olmanın avantajını taşıyan Christie’nin bu evlilik sonucu değerinin artıp artamadığını bilmiyorum ama, mutluluğu bir ömür boyu sürmez. Sonrasında ayrılırlar.. Demek ki kıymeti bilinenlerin de değeri bir yere kadarmış...

Günümüzde değer kazanan olguların başında da “geçmişe duyulan özlem” ya da daha yaygın bir söyleyişle nostalji geliyor. İnsanoğlu kimi dönemlerde, -nedendir bilinmez ama- bir an olsun soluk almak, durup düşünmek, ya da yaşadığı veya bundan böyle yaşayacağı gelecek günlerin tedirginliğinden, umutsuzluğundan -hadi açıkça söyleyelim kimi korkularından- geriye bakma, gereksinimini duyuyor. Buna ister, kimi gerçeklerden kaçıp kurtulma dürtüsü ya da kolaylığı deyin, ister, günümüzün şamatacı kalabalığından kaçıp kurtulmak, geçmişin yetirilen özlemleri içinde kaybolup gitmek isteği deyin. İnanın hiç fark etmez.

Geçmişe duyulan özlem, bir açıdan, yalnızlıkla suçlanıp, yalnızlığa tutsak olmak gibi bir şeydir. Ya da öyle bir şey olmalı... Buna, günümüzün yaşanılan kimi gerçeklerine çelme takmak isterken, geçmişin kimi yitirilen özlemlerin içine düşmek de diyebilirsiniz,. Bu da pek etmez...

Günümüz gençliğinde -daha geniş kapsamlı olarak insanında da diyebiliriz- inanılmaz derecede geçmişe yönelme, dönme isteği var. Sanki, eski deyimle bir şeylerin üzerine nur yağmış gibi bir şey. Eski olan her şey-ister antika olsun, ister, ephemera olarak adlandırdığımız basit bir kağıt parçası- değer kazanıp kabul görmeye, aranmaya ve sahip olma isteğini inanılmaz derecede körüklemeye başladı.

Günümüzde değer gören eski olguların başında da, belki inanmayacaksın ama, eski kitaplar geliyor. Eski kitap borsası inanılmayacak oranda bir artış göstermeye başladı. Neredeyse iki ayda bir, çeşitli yörelerde, yerel yönetimler tarafından desteklenip sahaflar pazarlar, festivalleri oluşturulmaya başlandı. Bu pazar -festivaller, iğne atsanız yere düşmeyecek denli ilgi görmeye, özellikle de gençlerden oluşan yeni kitap toplayıcıları, koleksiyonerleri oluşturmaya başladı. Yalnızca, mevcudu giderek tükenen ilk baskı kitaplar, el yazmaları, ciltleri değerli, ya da geçmişte ıskalanıp da, gününüzde kült haline gelen-getirilen kimi yazarların kitapları olmuyor, aksine daha dünün raflarda olup okur bekleyen kimi kitaplarıyla süreli yayınları da, aranan, değer gören, günümüzün ephemeralarıyla, geleceğin koleksiyonlarını ve de değerlerini oluşturuyor.

Yine nedendir bilinmez- özellikle de gençler- 70’li, 80’li yılların- kimi yazarlarıyla onların yeni kitaplarına ilgi göstererek, piyasa değerlerinin çok üstlerinde ona sahip olma isteğini duyuyorlar. Bu yazarların hangileri olduğunu, piyasadaki var olan rekabeti körüklemek için söylemeyeceğim. Ama, yakınınızdaki her hangi bir saha girip, onların kim olduğunu öğrenmek, kitaplarını satın alma gereksinimini duymuyorsanız bile pek zor bir şey değil.

Yine başa dönelim. Kimi kitapların da insanlar gibi yaşlandıkça değerleri, kıymetleri artıyor. Üstelik bu kitaplara sahip olmanın sonu da inanın, her zaman Agatha Christie’nin ki de gibi olmuyor.