Yaşlılık ve gelecek üzerine

Jonathan Swift “Herkes uzun yaşamak ister ama, kimse yaşlanmak istemez…” der…. Rahmetli Fikret Hakan da her görüştüğümüzde “biz yaşlanıyoruz ama ihtiyarlamıyoruz” derdi…Sanırım ilk sözde yaman bir çelişki, ikincisinde ise; gerçeği ıskalamaya yardımcı olan iyimser bir teselli var…

İçinde yaşadığımız bu olağanüstü günlerde neredeyse koronavirüsle eş anlamlı olarak kullanılan bir sözcük de “yaşlılık”….

Herkes yaşlılardan söz ediyor… Bilinen olaya ilişkin sayıların en kötü, en irkici, en acımasız sonuçlar toplamında, hep onlar, yani 60 ile 80 üstü bandındakiler yer alıyor.

Bu banda girenlerin üstüne bir de kronik hastalıklar tanımlaması eklenince iş daha da tedirgin, daha da sevimsiz –hadi açıkça itiraf edelim daha da korkutucu- oluyor.

Yaşlılığın, virüse ilişkin istenmeyen korkutucu gelişmeleri içinde yer alışı ise, bir başka tedirgin edici durum: Kimi ülkelerde gözden çıkarılan yaşlılar, yoğun bakımdaki tercihler ya da bunlara benzer bir başka şeyler…

Her şey 60 ile 80 yaş üzerine kurgulanmış gibi… Sanki yaşamayı yaşlılara, Montaigne’nun dediği gibi, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar…

Oysaki biz de (60 ile 80 üzeri bandında yer alanlar) biliyoruz, Firdevsi’nin sözünü ettiği gibi gençliğin ilkbahar, yaşlılığın ise arkasından baharın gelmeyeceği, beklenmediği bir kış olduğunu.

Yine de enseyi asla karartmamalı, dik durmalı, yaşlılık dediğimiz, birileri tarafından değil de, o birilerinin çok ama çok üstündeki tarafından sınırlandırılmış o önceden belirlenmiş bilinen bandı üzerinde inatla yürünmelidir… Publilus Cyrus’un buyurduğu gibi, hayat bizlere bağışlanmamış, aksine ödünç verilmiş değil midir ?

Biz yine de içinde yaşadığımız olağan dışı koşulların oluşturduğu tedirginlik, karamsarlık, ve de korkuya rağmen yaşama sarılmalıyız. Çünkü umutsuzluktan, geleceğe kuşkulu bakmaktan daha korkutucu ne olabilir ki?

Bakınız yaşlılık için neler demişler neler…

En önemli şeyin yaşamak değil, iyi ve doğru yaşamaktır. (Scrotes). Birileri size “yaşamım bitmiş derse de inanmayın. Doğrusu yaşam onun için bitmiştir. (Oscar Wilde). Victor Hugo da “Yaşamın büyük kaderleri için cesaret, küçük kaderleri için ise sabır gereklidir” demez mi?

Toprağı bol olsun Ara Güler de her daim mesleğine gönderme yaparak “ Yaşam size verilmiş boş bir film. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışınız.” derdi. Ama asla unutulmamalıdır: Eğer gelecek hakkında düşünmezseniz, asla bir geleceğiniz olmaz (Aguste Comte). Mevlana’nın dediği gibi “Gözyaşının bile bir görevi varmış, ardından gülümseme için temizlik yaparmış”.

Geleceğe ve de yaşlılığa ilişkin son sözü Martin Luther King’e bırakalım: Uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, eğer yürüyemiyorsan sürün ama hareket etmeye devam et. Geleceğe yürümeyi sürdür…