Yazlık Sinemalar (TAMAMI)

GENİŞ AÇI

BURÇAK EVREN


Yazlık Sinemalar


Kimi alışıldık ve tanıdık olgular bir bir yaşamımızdan çıkarak nostaljinin kaçınılmaz malzemesi olmaya devam ediyor. Bayramlarda gönderdiğimiz küçük, yazamadıklarımızı üzerindeki gelişi-güzel yapılmış naif tarzlı resimlerle ifade eden tebrik kartları, duygularımızın somut verileri olan saklanası ya da yırtılası mektuplar, bin ya da iki bin kişilik devasa sinema salonları, kent içine serpilmiş halk plajları, vazgeçemediğimiz çilekeş daktilolar ve daha bunlar gibi ancak yitirdikten sonra farkına varabildiğimiz nice güzellikler.
Yaşamımızı kolaylaştıran, giderek anlamlaştırıp güzelleştiren teknolojiye karşı koymak elbette ki mümkün değil. Amacımız eskiyi aramak değil, yalnızca biraz nostalji yapmak.

Yazlık ya da bir diğer deyişle bahçe sinemaları da yaşamımızdan ansızın değil, farkına varmadan yavaş yavaş çıkan bu güzelliklerden biriydi. Gerçi şimdi kimi lüks otellerin bahçe ve teraslarında birer nostalji gösterisi duyarlılığında yaşatılmak isteniyor ama yine de eskisinden çok farklı.
Eski olguları günümüze taşımak elbette ki çok zor. Çünkü o yitirdiğimiz, ancak anılarımızda yer eden güzellikler, kendi dönemlerinin koşulları içinde önemli, işlevsel ve güzeldi. Onları dönemlerinden koparıp kendi başlarında bir değer olarak algılamak ve tanımlamak mümkün değil. Tıpkı bugün yaşatılmaya ya da uygulamaya sokulan örneklerimdeki yapaylık gibi.

Yazlık sinemalar, sinemanın toplumda tek ve en ucuz eğlence aracı olduğu ve alternatifi olmadığı dönemde önemli ve işlevseldi. Mahallecek ve ailecek, birkaç kuşağın birlikte film izleme olanağını sağladığı için de sevimli ve önemliydi. Ayrıca her semtte değil, neredeyse her mahallede yer alan yazlık sinemalar, yalnızca filmlerin gösterildiği yerler değil, onun da ötesinde tiyatro oyunları, konserler, sünnet düğünleri, gösteri ve toplantılarıyla, sosyal, kültürel, sanatsal tüm etkinlerin merkezi konumundaki bi eğlence kültür merkeziydi.

Ama yazlık sinemaların asıl önemi, halkın bir arada, farklı kültür ve kuşakların birlikte aynı etkinliği yaşamalarından, solumalarından geliyordu. Bu sinemalarda filmler yalnızca izlenmez, aynı zamanda mahallecek, ailecek birlikte olmanın, bir arada eğlenmenin o anlatılmaz keyfi de yaşanırdı. Belki de yazlık sinemalar; günümüzde en fazla gereksinimi duyulan bir araya gelmenin, dayanışmanın, perdedeki ya da sahnedeki etkinliklerle benzer duyguların içten ve cömertlikle yaşatıldığı, solunduğu bir araya getiren mekanlardı. Yazlık sinemalarda bir apartmanda bile bir araya gelemeyen komşuluğun, dostluğun, dayanışmanın mahalle ölçeğindeki son buluşma ve kaynaşma yerleriydi.

Yeni teknolojilerin reddedilmez davetkarlığı, kentsel değişim dönüşüm ve onun ardından gelen önlenemez rant ve betonlaşmanın önce yazlık sinemaların alanlarına göz dikip onları yok etmesi elbette ki kaçınılmazdı. Onun için hepsi birdenbire değil, teker teker yıkıldı..Ne yazlık sinemaların ne de arazi sahiplerinin direnmesi boşuna olurdu. Öyle de oldu.

Nostaljinin anılarla döşenmiş duygusal tutsaklığına kapılıp yitip gidenin ardından ağıt yakmanın da, bir kuşağın yaşadığını, yaşama olanağı olmayan bir başka kuşağa anlatıp sevdirmenin de bir anlamı yok. Her şey yaşanılan dönemlerin rengiyle örtüştüğünde daha güzel, işlevsel ve unutulmaz oluyor. Tıpkı nice söylenmiş ve söylenmemiş duyguların aktarıcısı olan o bize özgü, bizim olan mektuplar gibi.

burcakevren@aydinlikgazete.com