‘Yeni açılım’ın arkasındaki asıl irade

Türkiye’de Bahçeli’nin “yeni açılım”ı tartışılırken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek G 20 toplantıları için ABD’de temaslarını sürdürüyordu. Şimşek’in, ABD Hazine Bakanı ile görüşmesinin yanısıra aralarında BBVA, JP Morgan, BoFA, HSBC, Deutcshe Bank, Standard Chartered, Barclays gibi önde gelen yatırım bankalarının da olduğu finans kuruluşlarının temsilcileriyle toplantıları da önem taşıyor. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Şimşek ile görüşmesinde “Türkiye’nin ekonomisinde belirgin bir iyileşme sağlayan ve enflasyonu aşağı yönlü bir yola sokmaya yardımcı olan güçlü ve öngörülebilir ekonomik politikalara bağlılığını” övmüş.

Daha dikkat çekici olan, Şimşek’in Brookings adlı kuruluşta yaptığı sunumdaki söyledikleri oldu. Ankara’da TUSAŞ tesislerine terör saldırısının zamanlamasının tesadüf olduğunu düşünmediğini söyleyen Şimşek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin önce Abdullah Öcalan’a PKK’yı tek taraflı olarak tasfiye etmesi, bir hafta sonra ise TBMM’de konuşma yapması çağrısını hatırlatarak, “hemen, 24 saatten kısa bir süre sonra bu terör eyleminin gerçekleşmesinin tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Ancak bunun yolumuza çıkmasına izin vermeyeceğiz çünkü ülke için doğru olanı yapmaya devam edeceğiz” demiş (Amerika’nın Sesi, 25 Ekim 2024).

‘KABULLENDİK’ İLE BENİMSENEN PROGRAM

Şimşek’in bu değerlendirmesinin, bu yazının hazırlandığı ana kadar Erdoğan “kabinesi”nden gelen Bahçeli’nin “Öcalan çağrısı” ile ilgili tek açıklama olduğunu belirtelim. Üstelik Bahçeli ile aynı doğrultuda. Oysa biliyoruz ki, Erdoğan bu konuyla ilgili kendisi de herhangi bir açıklama yapmadığı gibi partisine konuşma yasağı getirmiş durumda. Buna karşın, Washington’dan yaptığı bu açıklamayla Şimşek, dışarıdan dayatılan bir programın temsilcisi olarak “Kabine”ye monte edildiğini bir kez daha kanıtlamış oluyor. Hatırlayalım Erdoğan Şimşek’in planlarıyla ilgili şöyle demişti: “Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik” (Anadolu Ajansı, 14 Haziran 203). Buradaki “kabullendik” ifadesi dikkat çekiciydi.

Şimşek programının “kabullenilmesi” ile Türkiye ekonomisi, uluslararası finans baronlarının direktifleri ile yönetilmektedir. Türkiye IMF ile bir anlaşma imzalamamıştır ama IMF Türkiye Masası Şefi’nin son yaptığı “Asgari ücrete geçen yıl olduğu gibi zam yapmayın” (Bloomberg HT, 23 Ekim 2024) açıklaması, Şimşek’in yol haritasının, Aydınlık yazarı İsmet Özçelik’in deyimiyle “IMF’siz IMF programı” niteliğinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.

VE GELİNEN YER

Bahçeli’nin Öcalan’ı TBMM kürsüsüne davet ettiği grup konuşmasında, “Ekonomi yönetimine güveniyoruz, doğru yolda olduklarını ve doğru politikalarla Türkiye ekonomisinin önüne koyulan takozları teker teker kaldırdıklarını müsterih bir vicdan eşliğinde görüyoruz” sözleriyle Şimşek programına desteğini kuvvetli ifadelerle vurguladığını da geçerken belirtelim.

Özellikle Türkiye gibi gelişen dünya ülkelerinde ekonomide uygulanacak program, aynı zamanda bir dış siyaset konusudur. Ekonomide bir numaralı önceliği enflasyonu düşürmek olan Şimşek programında ana beklenti dışarıdan gelecek sıcak parayı artırmaktır. Sıcak para siyaseti, kaçınılmaz olarak dış siyasette ABD ve NATO ile uyum paketi ile bir bütünlük oluşturmaktadır. ABD ve NATO ile uyum ise, içeride ve dışarıda ulusal güvenlik zaaflarının artmasına yol açmıştır. Atlantik dayatmalarını savuşturacak kararlı siyasetler izlenmemesi sonucunda PKK’nın yasal siyasi uzantısına karşı zorunlu hukuki yaptırımların uygulanmaması, bugün Öcalan’ın “muhatap” kabul edildiği bir noktaya gelinmesine yol açmıştır.