Yeni açılımın satır araları

Yeni açılım konusunda herkesin kafası fena halde karışık. Bahçeli bunun açılımla bir ilgisinin olmadığını ısrarla söylese de, tarafların pozisyonlarını bütünlüklü olarak değerlendirdiğimizde, ya anlamsız bir siyaset ya da açılıma dönüşmekten başka çaresi olmayan bir hamle karşısında olduğumuz görülüyor.

Anlamsızlık görüntüsünü veren, MHP’nin Meclis Grup Toplantılarında Bahçeli’nin yaptığı konuşmaların soyutluğu. Bunları dinleyenler, açık seçik ifade edilmiş bir yol haritası yerine PKK’ya kayıtsız şartsız silah bırakma çağrısı duyuyorlar. Silah bırakmazlarsa yok olacaklarmış. Herkes birbirine soruyor: Bu yeni bir söz mü şimdi? Türkiye Devleti, bundan önce teröristlere teslim olma çağrısı yapmıyor da başka bir şey mi söylüyordu?

ABD’YE İLİŞMEDEN SORUN ÇÖZMEK

Bahçeli’nin konuşmalarında PKK silah bıraktıktan sonra dağlarda çiçek açacak, böcekler gezecek, kış turizmi olacak falan diye yaptığı dolgular, gerçekte söyleyemediklerini gizliyor. İşin aslı şu: Suriye’de yeni bir durum ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler nezdinde meşru bir devlet olarak tanınan Beşar Esad Hükûmeti işbaşındayken, PYD ve diğer örgütler teröristti. Varlıkları meşru değildi, fiili bir durumun ürünüydüler. Fakat çeşitli uluslararası güçler tarafından himaye ediliyorlardı. PYD, ABD tarafından himaye edildiği için Türkiye bunların üzerine bazı sınırlı müdahalelerle gidebilmişti. Örneğin Fırat Kalkanı türünden sınır ötesi harekâtlarla, Akdeniz’e koridor açmasını engelleyip bırakmıştı.

Oysa şimdi durum kökten değişti. Bu örgütlerin terörist olduğunu iddia edebilecek, uluslararası meşruiyete sahip bir Suriye Devleti kalmadığı gibi eski teröristlerden bir tanesi olan HTŞ, artık iktidarda. Yeni durumda ABD himayesindeki PYD’nin nereye doğru evrileceği bizim açımızdan ciddi bir sorun. Peki, oluşan boşlukta Türkiye neden PYD’nin üzerine derhal topyekûn bir askeri harekâtla gitmedi, Kandil’i neden kuşatmadı? Çünkü arada ABD tamponu var. Onunla çatışmayı göze almadan veya bir biçimde onu devreden çıkmadan bu iş olmaz. O halde sormak durumundayız, ABD devreden hangi şartlarla çıkar?

Suriye federasyon olur, PYD yeni Suriye Devleti’nin bileşenlerinden birisine dönüşürse sorun kalmaz. Böyle bir durumda PYD’nin ayrı bir örgüt olarak kalmasına ve elinde silah tutmasına gerek kalmaz. Bu aşamada bizim açımızdan soru ve sorun şu noktaya evrilir: Devletin parçasına dönüşmüş bir PYD, Türkiye açısından tehdit olma niteliğini kayıp mı eder? Bu sorunun cevabı, Suriye’nin geleceğindeki dengeler kadar, Türkiye içinde PKK ve yasal partisinin nasıl bir çözüme ikna olacağı ile de ilişkili.

KARDEŞLİĞİN AHMET TÜRKÇESİ

2 Ocak günü Bahçeli ile görüştükten sonra açıklama yapan Ahmet Türk’ün sözlerine baktığımızda şunları görüyoruz: 1000 yıllık Türk-Kürt kardeşliği “yeniden” inşa edilmeliymiş. Yeniden diye ifade etmesinden anlıyoruz ki bir süredir birileri, bir şeyler yapmak suretiyle bu kardeşliği bozmuştur. Ahmet Türk’ün, Türkle Kürdü kimin ve nasıl kardeş olmaktan çıkardığını yuvarlamadan ortaya koyması iyi olurdu. Sorunun kaynağını bilmeden onu çözemeyiz, öyle değil mi? Ardından, şimdi geldiğimiz noktada ne yapılırsa yeniden kardeşe dönüşeceğimizi konuşabiliriz. Sakın o kardeşlik bozucu unsur, Cumhuriyet Devrimi ve yurttaşlık hukuku olmasın! O halde Osmanlı milletler sistemi gibi bir şey yapsak mesela, nasıl olur, kardeşliği yeniden tesis eder miyiz?

Ahmet Türk, açıklamasında devamla, yeni bir anayasa yapılması ve orada Kürtlere yer verilmesi gereğinden bahsediyor. Anayasalarımızda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk sayılmaktadır. Yani Türk sayılmak için etnik bir aidiyet aranmıyor. Bu siyasi bir birliğin, aramızdaki milliyet bağının ifadesi oluyor. Bunun yerine anayasada şu etnik gruplar vardır diye saymanın, tek bir mantığı olabilir: Kolektif haklar sistemini uygulamak! Yani Kürtler varsa, salt Kürt olmaktan doğan kolektif bazı haklara sahip olmalıdırlar. Diğer etnik gruplar, mezhepler, cinsel kimlikler vs. de öyle. O zaman millet olmaktan çıkıp, kalabalık haline dönüşerek kardeşçe yaşarız belki.

Ahmet Türk, sözlerinin devamında çok önemli bir şey daha söylemiş: Bunları bize siz vermezseniz emperyalizm verecek demeye getiriyor. İşinize gelirse... Bahçeli terörle mücadele yeni başlamış gibi, “ya silahlarınızı gömün ya da siz gömüleceksiniz” diyor ya, karşı taraftan aldığı cevap “ya istediklerimizi verin ya da zaten verecekler” şeklindedir. Nitekim Tülay Hatimoğulları’nın “Gazze’ye dönersiniz” tehdidi, bu bağlamda anlam kazanıyor. Özetle, Bahçeli, bu açılım falan değildir dese de, karşı taraf açılım yapmayacaksan boşuna konuşmayalım noktasında.

Bakalım, içinden geçmekte olduğumuz peşrev aşamasında herkesin mevzudan habersiz safdili oynadığı bu tiyatroda, işin aslını ne zaman konuşmaya başlayacağız.