Yeni Anayasa'nın amacı-(TAMAMI)

Ekim ayı Türk siyasi yaşamının ve Anadolu Devriminin önemli ayıdır. Cumhuriyet bu ayın sonunda kurulmuştur. Atatürk’ün karşısındaki güçler bu ay içinde vaziyetlerini belli etmişler, Atatürk ve devrimlerine karşı çıkanlar bu ayda düşüncelerini açıklamaya başlamışlardır. 1921 Kurucu Anayasası 20 Ocakta “Esasiye Kanunu” adıyla hazırlanırken savaş sürüyordu. O nedenle 1924 Anayasası'na gereksinim vardır. Bu arada (1 Mart 1921 ) TBMM toplanmış 12 Mart günü yeni devletin İstiklal Marşı alkışlarla kabul edilmişti. Henüz devletin şekli belli bile değildir. (23-26 ) Ağustos arası Sakarya’da savaş vardı. 14 Eylül’de savaşın kazanıldığı ulusa duyuruldu. Bir yandan ulusal güçler iç isyanları bastırıyor, öte yandan Gazi Mustafa Kemal Büyük zafere hazırlanıyordu. Nitekim 26 Ağustos 1922'de Kocatepe’den başlayan top atışlarıyla Büyük Taarruz başladı. Ve 30 Ağustos da Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Savaşı zaferle sonuçlandı.

20 Kasım günü Lozan Barış görüşmeleri başladı. Mustafa Kemal 16-17 Ocak günü ilan etti ki: “Bu devletin Halifeyle alaka ve münasebeti yoktur… Devrimin yasası tüm yasaların üstündedir”
Artık sıra devletin şeklini ilan etmeye gelmişti.

Cumhuriyetin Anayasası ve Devrimler

Rejimin adı Gazi'nin daha 1919’da Erzurum Kongresi'nde aldığı karara uygun Cumhuriyet olacaktır. Doğal olarak da Saltanat kaldırılacak, din ile siyaset birbirinden ayrılacak laik bir Cumhuriyet kurulacaktır.

29 Ekim 1923'den önce Mustafa Kemal, eski silah arkadaşlarının nabızlarını yoklamış, ziyaret etmiş ve çoğu kendisine: "Bizim boğazımızda Padişahımızın ekmek hakkı vardır. Bunu kabul edemeyiz demişler ve sonradan da siyasalaşarak Atatürk’e ve devrimlere karşı parti de kurmuşlardır” O nedenle 28 Ekim'i 29 Ekim'e bağlayan gece İsmet Paşa ile Gazi Çankaya’da baş başa vererek Cumhuriyet'in ilanını kararlaştırmışlardır. Cumhuriyet 29 günü Meclis'te alkışlarla ve top sesleriyle ilan edilmişti.

Aradan 87 yıl geçti ve ve yine Ekim ayında partiler uzlaşma komisyonları kurarak işte o ihtilafın son noktasını koymak hazırlığındalar. İşin garip olan tarafı 87 yıl sonra dış güçlerin bir şiddet ve dehşet havasını pompalayarak 87 yılın hesabını sorması için parlamentodaki partilerin el ele vererek Yeni bir Anayasa'yı, çıkarmak için aceleci bir gayret içinde olmalarıdır.

1922'lerdeki, 1924 ve 1961'deki Anayasal düzenlemelerin usul ve teamüllerine uymadan değiştirilmesi, 12 Eylül örnek gösterilerek hızlandırılıyor. Atatürk artık yok. İsmet Paşa yok. Savaş koşulları yakındadır ama henüz terör dışında vatan tehlikeye düşmüş değil. Türk vatanını Sevr’in koşullarına dayata, dayata, askerlerimizi şehit ede, ede götürüyorlar. Medya yok, TSK hizaya getirilmiş ve aydınlar bu marifetin “ileri demokrasi” olduğuna inanıyorlar. Kimileri de Türkiye’yi gerçekten süper devletler arasında sanıyor ve savaş tamtamlarını çalıyorlar. Neredeyse Anadolu topraklarını Darül- harp ilan edecekler!

Bilmiyor, ya da anlamıyorlar ki, bu büyük oyun, 87 yıllık huzur ve çağdaşlaşma yerine bozgun ve bölünme getirebilir. Eğer öyle olmasa TV ekranlarına çıkıp ayırımcı, bölgesel özerlik adına, nutuk atanlar demokrasi kılıfında düşmanın ekmeğine yağ sürerler mi? Bizi bir kültür ve uygarlık mozayiği haline getiren “Türklükte birleşmek” varken 87 yıl bize hiç zararı olmamış o kurucu felsefe yerine, çok uluslu bir yapı için kandırmaya devam ediyorlar. Bizi aptal mı sanıyorlar?

Tek ülke, tek millet olmak için Anayasamızdaki ilk üç Kurucu iradeyi “İdeolojik” ilan edip, tüm tarihi gerçekleri yadsırlar ve yabancılarla işbirliği içinde 87 yıllık Cumhuriyet'in yıkım taşeronluğunda bu denli aceleci olurlar mıydı?

Buna bal gibi” Bir tarafın oy kaygısıyla, diğer tarafın okyanus ötesinden gelen ılımlı İslam’ı ihya telkinleriyle maceraya koşmaktır” denir.

Nerededir bu rejimi korumak ve kollamakla görevli toplumsal güçler, aydınlar, yazarlar vatansever hukuk kurumları, barolar... Sokaklar, anıtkabir ne güne durmakta?