Yeni anayasanın ‘olgunlaşması’

Ahmet Davutoğlu kendi anayasalarını yazmaya başladıklarını, bu yaz meclise getireceklerini, Eylül’de referanduma gideceklerini söyledi. Çok ama çok hızlıydı. Davutoğlu, AKP’nin 2007 seçim bildirgelerinde özenle vurgulanan “uzlaşma sağlanmasına özen gösterilerek yeni-anayasa” hedefini çöpe atmıştı. Demek ki, kendileri 316 milletvekiline sahip olmalarına karşın, referanduma gitmek için gerekli 330 oyu bulacaklarını düşünüyordu. Bunun nasıl olacağını açıklamadı ve milletvekili pazarı mı kuruluyor merakının doğmasına neden oldu.*Gerçekten çok hızlıydı. 23 Mart 2016 günlü bu açıklamadan iki gün sonra, AKP Anayasası Yazım Kurulu oluşturulduğu açıklandı.
AKP kurulunda Cumhurbaşkanı danışmanları Burhan Kuzu, Şeref Malkoç, Mehmet Uçum ile Davutoğlu danışmanları Taha Özhan, Hayati Yazıcı, Ali İhsan (Mücahit) Arslan yer aldı. Diğer üyelerin ortak özelliği, 2011 ve 2016’da TBMM’de kurulmuş anayasa komisyonlarında görev almış olmaları: Cemil Çiçek, Ahmet İyimaya, Abdülhamit Gül, Mehmet Ali Şahin. AKP’nin komisyonuna, halihazırda TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan Mustafa Şentop herhalde eşgüdüm gereğince eklenirken, başkanlık görevi belki de ‘istikşaf’ becerisinin yüksek olduğunu kanıtlamış olan AKP genel başkan yardımcısı Ömer Çelik’e verildi. Bu kimselerin kim olduklarını incelemek, nasıl bir “metin” ile karşılaşacağımız hakkında sağlam ipuçları verebilir.*Ne var ki, daha bir ay dolmadan, 14 Nisan 2016 günü, iki gazeteciye verilmiş görünen bir haber yayıldı. Haberlere bakılırsa, Davutoğlu’nun telaşı Erdoğan tarafından yatıştırılmış denebilir. Ortak bir karara varmışlar.
Milliyet Gazetesi’nden Serpil Çevikcan şunu yazdı: “Başkanlık meselesinin önce vatandaş tarafından içselleştirilmesinden yana olan Cumhurbaşkanı... başkanlık konusunun yeni anayasadan ayrı bir konuymuş gibi tartışılmasının yarattığı kafa karışıklığının farkında.... İşin aceleye getirilmemesini istemesinin temel nedeni de bu.” Ek olarak şu bilgiyi verdi: “Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın başkanlık konusunun millet nezdinde ‘olgunlaşması’ konusunda hemfikir.”
Aynı gün Hürriyet Gazetesi’nden Abdülkadir Selvi biraz farklı yazdı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, millet ikna edilmeden Meclis’e sunulacak bir anayasa teklifine sıcak bakmadı. Milletin içine sinmeyen bir anayasa istemediğini belirtti.” Selvi’ye göre (başkanlık konusu değil) “yeni anayasa olgunlaşma sürecine bırakılacak”.
İki gazetecinin “olgunlaşması” istenen şey hakkında verdiği bilgiler farklı olmakla birlikte, Davutoğlu’nun akademisyenlerle, aydınlarla, sanatçılarla, STK’larla bir araya geleceği haberi aynıydı.*Davutoğlu’nun yeni-anayasa işini adeta atarlanarak ele alışı, umutsuz bir durumda olduklarını gösteriyordu. Havada uçuşan “birkaç yıl anayasasız kalabiliriz” gibi sözler, telaşa ve bir kendini yitirme haline işaret ediyordu.
Şimdi biraz kendilerine gelmiş görünüyorlar. Tek-partilik ve aritmetik hesaba dayalı işlemlerle yeni-anayasa yapmaya kalkışmanın anlamsız olduğunu gördüler.
Bir diğer gerçeği daha görecekler: Olağan ve üstelik yüzde 10 barajla sakat bir meclise yeni-anayasa yaptırılamaz. Buna kalkışmak, uymakla yükümlü oldukları Anayasa’yı ortadan kaldırma suçu işlemek demektir.
Son gerçeği görmeleri için ise, bizim mücadeleyi yükseltmemiz gerekir. Türk Milletinin egemenlik hukukunu ortadan kaldırmak; din ve etnisite temelli topluluklara statü biçmek; çok-etnisiteli bir ahali temelinde laikliği ortadan kaldırmak; ülkeyi özerk bölgelere ya da eyaletlere bölmek... Bütün bunların yapılabilmesi için meclis aritmetiği bir yana, küresel anayasacıların istek ve desteklerinin de beş para etmeyeceğini deneyimleyerek anlayacaklar.
Yeni-Anayasaya Geçit Yok!