Yeni bir sol anlayış gerekli -(TAMAMI)

Ekonomisi İMF ve Dünya Bankasına, enerjisi büyük ölçüde Rusya’ya ve yönetim anlayışı AB’ye endeksli Türkiye, AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından bu yana ekonomik ve siyasal bağımsızlığını yitirmiş, ulus devlet anlayışını reddetme sürecini yaşayan bir ülke görünümündedir. 400 milyar doları aşan iç ve dış borcu ile Türkiye, göbeğinden İMF ile dünya Bankasına, dolayısıyla Amerika’ya bağlıdır. Onların katkısı olmadan memur maaşlarını ödemede zorlanacak durumdadır. Öte yandan dış ticaretinde, turizm girdilerinde ve enerji sağlamada Rusya Türkiye için yaşamsal önem taşımaktadır. Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir ülkenin siyaseten de bağımsız olması olanaksızdır. Türkiye, AKP hükümetinin yanlış politikaları yüzünden hem ekonomik ve siyasal bağımsızlığını yitirmiş hem de sanayi ve hizmetlerinin sahipliğini, Arap sermayesinin gölgesi altında, yabancı güçlerin eline teslim etmiştir.

AKP’nin bu teslimiyetinin altında yatan gerçek, ülkenin sosyal yaşamını önce ılımlı sonra radikal islamın yaşam biçimine dönüştürmek olduğu bir sır olmaktan çıkmıştır. Cemaatlerin böylesine korunduğu ve devlette kadrolaşmasına izin verildiği bir ortamda böyle bir sonucun kaçınılmaz olduğu artık bilinmektedir.

Laik, demokratik Cumhuriyetten hızlı bir kaçış yaşanmaktadır.Cemaatlerin çok etkili olduğu bir ortam, seçmene sağlanan çıkar karşılığı alınmış oyların demokrasinin temel ilkeleri ile bağdaşmayacağı ve seçimlerin seçmenin özgür iradesini yansıtmayacağı ortadadır. Seçim sistemimiz artık bir cemaatler demokrasisine dönüşmüştür.AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesinin kararı ile ortaya konulmuştur. Bundan böyle ülkeyi özgür iradeli seçmenler değil seçmenleri parası ile medyası ile yönlendiren cemaatler yönetecektir.

Emperyalizmin güçlü temsilcilerine karşı mazlum bir ulus tarafından verilmiş ve kazanılmış Kurtuluş Savaşı’nın hiçbir ülküsü ve ilkesi ile bağdaşmayan günümüzün bu kaygı verici gelişmesinin bir alternatifi yok mu? Bu ülkeye Atatürk döneminin bağımsızlığını ve çağdaşlaşma sürecini yaşatacak bir siyasal iktidarın işbaşına geçme olasılığı hiç yok mu? Bu ulus, AKP’nin teslimiyetçi ve dinci politikalarını yaşamaya tutsak mı olacak? Namık Kemal’in ünlü dizesi olan,”Düşman dayamış sırtına hançerini/yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” dizesine Atatürk’ün verdiği yanıtı unutmamak gerek: “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”

Sorunun çözümü siyasetten geçmektedir. AKP’nin karşısına tutarlı politikalar üretebilecek, seçmen ile bütünleşebilecek, seçmeni cemaatlerin pençesinden kurtarabilecek, sivil toplum örgütleri ile aynı çatı altında birleşecek, ulusal girişimcilerle bütünleşebilecek, ülkesinin değerlerine sahip çıkacak ve yabancılara karşı dik duracak bir siyasal topluluk, AKP’nin sonunu hazırlayabilir. Bu siyasal direniş gücünün CHP olması için çok şey söylendi ve yazıldı. Atatürk’ün kurduğu partinin Atatürk ilke ve ülküsünü yaşama geçirebilmek için yeterli çaba gösteremedi. Yanlış kadrolarla siyaset yapmayı denedi. İnandırıcı alternatif sosyo-ekonomik politikalar hazırlayamadı. Politikayı toplumun örgütlü kesimi ile birlikte kucaklayamadı.

Ülkenin içine sokulmak istendiği orta çağ karanlığından kurtarılması için çağdaş sol bir düşünce tek seçenektir ve bunun sağlanması için de solda bugüne kadar yaşanmamış, ciddi bir diyalog dönemi başlamalıdır. Bunu sağlayacak olan ve bu konuda tarihsel bir sorumluluk taşıyan CHP’ye bu konuda bir öncülük görevi düşmektedir. CHP bu konuda laik, demokratik cumhuriyete ve ülkenin bütünlüğüne inanmış tüm sol kuruluşları, Solda Birlik Kurultayı adı altında bir kurultayda toplamalı ve değişik siyasal ve toplumsal kuruluşların katkıları ile yeni bir oluşumun, yeni bir anlayışın gergefini işlemelidir. CHP’nin yöneticileri Gülen cemaatinden medet ummak yerine Türkiye’nin içine itilmek istendiği karanlığı, sol kesime ısrarla anlatmaya devam etmeli ve yurtsever tüm aydınların desteğini almalıdır.

Ülkenin gidişinden, gelecekten kaygılı olanların, solun bu ülkede iktidar olmasını isteyenlerin ellerini taşın altına sokma zamanıdır.