Yeni hükümetin kaderi milliyetçilerin elinde

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisinin Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aldığı yenilgi, Macron’un Ulusal Meclis’i feshetmesiyle sonuçlanmıştı. İkinci tur seçim sonuçlarının açıklanmasından bu yana iki ay gibi bir süre geçti. Ve nihayet Cumhurbaşkanı Macron, hükümeti kurmak üzere yeni başbakanı atadı.

Hükümeti kurmakla görevlendirilen Michel Barnier, de Gaulle geleneğinden gelen eski bir siyasetçi. 73 yaşında. Genç yaşta siyasete atılan Barnier, 1978’de Jacques Chirac’ın partisi Cumhuriyet için Birlik’ten (RPR) milletvekili seçildi ve dört dönem Meclis’te bulundu. Cumhurbaşkanları François Mitterrand, Jacques Chirac ve Nicolas Sarkozy dönemlerinde Çevre Bakanlığı, Avrupa Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı görevlerinde bulundu. Bir dönem Senatörlük ve bir dönem de AP milletvekilliği yaptı.

Kamuoyu bugün Barnier’i daha çok Avrupa Birliği kurumlarında yaptığı görevlerden hatırlıyor: AB’de Bölgesel Politikadan Sorumlu Komiser, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in savunma ve güvenlik politikası özel danışmanı görevlerinde bulundu. Daha sonra İngiltere’nin AB’den ayrılmasına (BREXIT) ilişkin müzakerelerin hazırlanması ve yürütülmesinden sorumlu Komisyon Başkanı ve Baş Müzakereci görevine getirildi.

2019 yılında Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü’ne yanaştı ve Macron’un önerisiyle Ursula von der Leyen'nin karşısında Avrupa Komisyonu Başkanlığına aday gösterildi ama kaybetti. Tekrar partisi Cumhuriyetçilere dönerek 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday adayı oldu.

BARNIER BİR AZINLIK HÜKÜMETİ KURACAK

Genel seçimlere üç cephe (ittifak) katılmış fakat hiçbir cephe hükümet kurma çoğunluğunu bulamamıştı. Sosyalistlerin, Komünistlerin, Yeşillerin ve Boyun Eğmeyen Fransa’nın oluşturduğu emperyalizmin sol ayağı Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi 7 milyon oy ile 182 milletvekili ile birinci, Atlantik cephesinin sağ ayağı Cumhurbaşkanı Macron’un Merkez sağ cephesi 6 milyon oy ile 168 milletvekilliğiyle ikinci ve Marine Le Pen’in Milliyetçi Ulusal Birlik (RN) Cephesi 11 milyon oy ile 143 milletvekili çıkarmıştı.

Atlantik cephesinin bu sağ ve sol ayakları siyasi açıdan ahlaki olmayan pazarlıklarla RN’e karşı seçim ittifakları yaparak birbirlerinin adayına destek oldu ve milletvekili sayısı bakımından RN’i üçüncü sıraya ötelediler. Ama Meclis’te parti bazında oluşturulan gruplara baktığımızda RN Meclis’in en çok milletvekiline sahip birinci parti durumuna geldi.

Bırakalım tek tek partileri, bir çok partiden oluşan bu cephelerin hiçbiri mutlak çoğunluğu bulamadı. 1958’den bu yana ilk defa yaşanan bu olay Fransa’yı bir hükümet krizine sürükledi. Macron Paris Olimpiyatlarını bahane ederek hükümet kuruluşunu iki ay erteledi.

Halk Cephesi ikinci turda birinci çıktıklarını dolayısıyla hükümeti kurma görevinin kendilerine verilmesini istedi. Fakat 182 milletvekili alan Halk Cephesi 289 olan mutlak çoğunluktan çok uzaktaydı. Diğer taraftan Macron, Melenchon ve Le Pen’in partisini dışlayarak sağ sosyal demokratları ve Yeşilleri de içine alacak bir “Büyük koalisyon” oluşturmayı hedefledi. Ama bunu başaramadı.

Kurulacak her hükümet azınlık hükümeti olacağı için Macron gensoru ile düşürülemeyecek bir hükümet formülüne yöneldi. Sosyal Demokratlar Sağ Cephenin kuracağı her hükümete gensoru vereceklerini peşinen açıklamıştı. Bu durumda Meclis'te birinci durumda olan Ulusal Birlik grubunun tutumu yeni hükümet açısından belirleyici bir duruma geldi.

ULUSAL BİRLİK PARTİSİ İLE UYUMLU BİR BAŞBAKAN

O halde Macron, Meclis’te Ulusal Birlik Partisi Grup Başkanı Marine Le Pen’in karşı çıkamayacağı bir başbakan atamalıydı. Böylece Ulusal Birlik ile birkaç konuda uyumlu politikalara sahip Michel Barnier’i tercih etti.

Bu uyumu şuradan anlıyoruz: Barnier 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adaylığı öncesi “Patriotes et Européens” (Vatanseverler ve Avrupalılar) adlı bir düşünce kuruluşu kurmuş ve başkanlığını yapmıştı. Barnier, “ulusal egemenlik, özellikle de ekonomik egemenlik konularını gündeme getiriyor, stratejik sektörleri desteklemek için bir egemen varlık fonu ve araştırma kredilerinin iki katına çıkarılmasını” öneriyordu.

Diğer taraftan AB’ye meydan okuyor, Avrupa Adalet Divanı veya İnsan Hakları Sözleşmesi kararlarıyla Fransızlara verilen cezalara karşı çıkıyor ve Fransa’nın “yasal egemenliğini” yani Fransız yasalarının önceliğini savunuyordu.

Ulusal Birlik açısından daha da önemlisi Barnier’nin Göçmenler ile ilgili tutumuydu. Öğrenciler ve sığınmacılar hariç olmak üzere, Avrupa Birliği'ne göç konusunda üç ila beş yıllık bir moratoryum istiyordu. Göçmenlerin aile birleşiminin titizlikle sınırlandırılmasını, yabancı öğrenci sayısının azaltılmasını, kamusal alanlarda ve üniversitelerde başörtüsünün yasaklanmasını savunuyordu.

Diğer taraftan Le Pen’in karşı olduğu ve Macron’un programı olan “yasal emeklilik yaşının 62'den 65'e yükseltilmesini, çalışma haftasının artırılmasını ve sosyal yardımların yerini alacak tek bir sosyal yardım programının getirilmesi” gibi siyasetleri savunuyordu. Barnier Macron ve Le Pen karışımı bir politik çizgide gibi görünüyor.

LE PEN: MACRON RN'NİN KRİTERLERİNİ DİKKATE ALDI

Marine Le Pen yaptığı açıklamada Macron'un başbakanını seçerken RN'nin kriterlerini dikkate aldığını ifade etti. Özellikle de “Michel Barnier göç konusunda bizimle aynı gözlemi yaptığı görülüyor” dedi. Marine Le Pen, La Tribune Dimanche gazetesine verdiği röportajda “Sistematik sansür RN'in ruh hali değil” dedi. Ama “bu hükümetin gözetim altında olacağını” ifade etti.

RN Genel Başkanı Jordan Bardella cumartesi akşamı TF1 kanalında yaptığı açıklamada yeni hükümet “Macronizmin yeni paravanı olur ve Emmanuel Macron tarafından yönetilen ve geçen temmuz ayında sandıkta çok ağır bir şekilde cezalandırılan politikayı sürdürürse, o zaman bu hükümet düşecektir” diye tehdit etti.

Sosyal demokratlar yeni atamaya karşı eylem çağırıları yaparken, Ulusal Birlik’in gensoru tehdidi Macron’un yeni hükümetinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanacak gibi görünüyor.