Yeni Kaledonya’nın Fransız sömürgeciliğine isyanı

Hafta başında Fransa Yeni Kaledonya’dan gelen isyan haberiyle uyandı. Fransız istihbaratı yine çuvallamıştı. Aynı Mali, Burkina Faso ve Nijer’de yaşanan ordu-millet birlikteliğiyle yurtsever ve sosyalist askerlerin önderliğinde Fransız işbirlikçisi hükümetleri devirerek iktidara gelmelerinin Fransa’da yarattığı şaşkınlık gibi.

Fransa’nın denizaşırı sömürgelerinden Yeni Kaledonya’da, bir hafta süren ve iç savaş görüntülerinin yaşandığı isyanı askeriyle, sivil milisleriyle, sıkıyönetimle bastıramayınca, Cumhurbaşkanı Macron perşembe günü İçişleri, Savunma ve Denizaşırı ülkeler bakanlarını da yanına alarak soluğu başkent Nouméa'da aldı. Orada yaptığı açıklamada durumu "Kimse bu düzeyde bir örgütlenme ve şiddetle karşılaşacağını tahmin etmemişti" diye açıkladı.

Sözüm ona, Yeni Kaledonya’ya diyalog için geldiği söylenen sömürge şefi Macron, “Önümüzdeki birkaç saat ve gün içinde yeni büyük operasyonlar planlanacaktır. Cumhuriyet düzeni bütünüyle yeniden tesis edilecek, çünkü başka seçenek yok" diyerek tehditler savurdu. Bakanlar ve Yeni Kaledonya Yüksek Komiseriyle yaptığı toplantıda “Her şeyden önce düzen, sükûnet ve barış gelmelidir. Kısa süre içinde 3 bin iç güvenlik gücü göreve başlayacak. Bu sayı üçüncü referandum sırasında (2021) olduğundan daha fazladır. Bu güçler gerektiği sürece, hatta Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları sırasında bile görevde kalacaktır” dedi.

Adanın nüfusunun 270 bin olduğunun altını çizelim. Üstelik adanın yerli halkı Kanak’ların oranı yüzde 40. Geri kalanı Fransa’dan getirilen Fransızlar ve diğer sömürgelerden (buna Cezayir de dahil) getirilip yerleştirilen mahkumların torunlarından oluşan nüfus.

2 Nisan 2024'de Fransız Senatosu, seçmen listesinin değişimini amaçlayan yasa tasarısını ilk okumada onayladı. Şimdiye kadar sadece 1998 Noumea Anlaşması sırasında seçmen listesinde kayıtlı olan vatandaşlar (ve onların çocukları) oy kullanma hakkına sahipti.

Her şey Ulusal Meclis’in, 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece, seçmen listesi ve seçim sistemini yeniden düzenleyen anayasa değişikliğini kabul etmesiyle başladı. Fransa bu yasa ile Yeni Kaledonya seçmen kitlesini, on yıldan uzun süredir adada ikamet eden kişileri de kapsayacak şekilde genişleterek, yapılacak her türlü seçimde yerli halkın seçmen sayısını azınlığa düşürmek, bağımsızlık yanlılarının yönetime gelmesini engellemek ve böylece hegemonyasını sürdürmeyi amaçlıyordu.

'Atalarımızın hayalleri̇nden asla vazgeçmeyeceği̇z'

FRANSA’NIN DENİZAŞIRI SÖMÜRGE TOPRAKLARI

Fransa’nın Afrika’daki sömürgeleri çok konuşulur ve bilinir. Ama coğrafi olarak dünyanın dört bir yanına dağılmış ve Büyük Okyanus, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu’nda bulunan denizaşırı ülkeleri pek bilinmez. 16. yüzyıldan itibaren günümüze kadar gelen Fransız sömürge imparatorluğunun kalıntıları.

Fransa'nın sahip olduğu denizaşırı bölgeler dört farklı gruba ayrılmaktadır: Départements et Régions d’Outre-Mer (Denizaşırı il), Collectivité d’Outre-Mer (Denizaşırı kolektivite), Terres Australes et Antarctiques Françaises (Fransız Güney ve Antarktika Toprakları) ve Collectivité sui generis (Kendine özgü bölge). Sadece Yeni Kaledonya “Kendine özgü bölge” statüsüne sahiptir. Bu statü nedir ve nasıl oluşmuştur aşağıda geniş olarak ele alacağız.

Fransa'nın denizaşırı sömürgeleri...

Denizaşırı sömürge toprakları, 120 bin 369 km2 yüzölçümü ve 2019 yılında 2,2 milyonu aşan nüfusuyla Fransa'nın kara topraklarının yüzde 17,9'unu ve nüfusunun yüzde 4'ünü temsil etmektedir. Fransa anakarasına olan uzaklıklarıyla dikkat çekmektedirler: Fransız Batı Hint Adaları Paris'e 6 bin 800 km, Fransız Polinezyası 16 bin km ve Yeni Kaledonya 17 bin km uzaklıktadır.

Bu durum Fransa'ya 11 milyon km2'nin üzerinde bir Münhasır Ekonomik Bölge’ye (MEB) sahip olmayı sağlıyor ki bu ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci bölgesidir. Buna ek olarak, 2015'ten bu yana, 579.000 km2'lik bir kıta sahanlığı daha, birkaç ultra-deniz alanının MEB'inin bir uzantısı olarak Fransa tarafından münhasıran kullanılabiliyor.

YENİ KALEDONYA’NIN SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİ

4 Eylül 1774'te adayı ilk önce İngiliz denizci James Cook keşfetti ve buraya Yeni Kaledonya adını verdi (Yeni Kaledonya, 400 kilometre uzunluğunda bir ana ada olan Grande Terre ve doğudaki Loyalty Adaları'ndan oluşmaktadır). Bölgede sömürgeci güçler Fransa ve İngiltere rekabet halindeydi. Avrupalılar ve Kanaklar arasında gerçek temaslar özellikle 1846'dan 1853'e kadar sandal ağacı ticareti aracılığıyla kurulmuştur: Avrupalılar bu ağacı Kanak’lardan aletler, silahlar, kumaşlar ve cam eşyalar karşılığında ve balina avcılığı yoluyla elde etmişlerdir. Bölgeye ailesiyle ilk yerleşen İngiliz tüccar James Paddon oldu. Sonra İngiliz Protestan ve Fransız Katolik misyonerleri yerleşti. Fransa ceza kolonisi olarak kullandığı Fransız Guyanası’nın Cayenne bölgesinden daha ılıman bir yer arıyordu. Bu yer Yeni Kaledonya’ydı. Hikâye uzun. Bu yazıda fazla ayrıntıya girme olanağı yok. Sonunda Yeni Kaledonya 24 Eylül 1853 tarihinde Fransız kolonisi (sömürgesi) olarak ilan edildi.

Yeni Kaledonya'ya yerleştirilen mahkumlar madende

25 Haziran 1854'te Fransız ordusu adanın güney batısında koloninin başkenti olarak hizmet vermesi için “Fransa Limanı” anlamına gelen Port-de-France'ı kurdu, basit bir garnizon kısa sürede küçük bir kasaba haline geldi ve 2 Haziran 1866'da Noumea adını aldı. 1892’de ilk sömürge valisi olarak Tuğamiral Charles Guillain atandı. Görevi ceza kolonisinin kuruluşunu organize emekti.

Fransa’dan ve diğer sömürgelerden getirilen mahkumlar Beyaz Fransızlara verilen bereketli topraklarda çalışarak cezalarını çekmişler sonrada kendilerine işlemek üzere topraklar verilmiş ve zorla adaya yerleşmeleri sağlamıştır. Paris Komünü'nden sonra Yeni Kaledonya, Adolphe Thiers hükümetinin savaş konseyleri tarafından mahkûm edilen çok sayıda eski Komüncü için de bir sürgün yeri olarak kullanıldı. 1871'de Cezayir'de Şeyh El Mokrani'nin isyanına katılmış olan Kabileler de vardı.

KÖLELEŞTİRİLEN YERLİ KANAK HALKI

Adanın demografik yapısını değiştirme süreci 150 yıl önce başlamış oldu. Böylece, 3 bin yıldır bu topraklarda yaşayan, dışlanan ve köleleştirilen yerli Kanak halkının azınlık durumuna düşmesi sağlanmıştır. Amerika’nın keşfiyle Kızılderili yerlilere yapılanların aynısı Fransızlar tarafından Kanak’lara yapılmıştır.

20. yüzyılın başında toprakları ellerinden alınan Kanak’ların elinde ada topraklarının sadece yüzde 8’inin kaldığı tahmin ediliyor. Sömürgeciler kendilerini işgal ettikleri toprakların sahibi olarak görüyordu. Onlara göre Kanaklar, uygar toplumların sembolü olan özel mülkiyete erişemeyecek kadar ‘ilkeldi’. Tüm 'barbar' halklar gibi, toprak ve mülkün gerçek sahipleri olan sömürgecilere sıkı sıkıya itaat etmeleri gerekiyordu. Bunun için sömürge yönetimi tarafından kabile rezervleri oluşturuldu. Rezervler, parasal işlemlerin ve sömürge ekonomisinin dışında, Kanak’ların sadece misyonerlerin doğrudan kontrolü altında geleneklerine göre yaşayacakları bir alan olarak tasarlandı. Rezervlere hapsedilen Kanaklar özel izin olmadan bölgelerinin dışına çıkamıyorlardı. Silah taşımaları yasaktı, kapitülasyon vergisi ödemek zorundaydılar- diğer bir deyişle kişi başına- ve sömürgeciler ya da yetkililer için yılda birkaç gün ağır iş yapıyorlardı (Antropolog Michel Naepels, https: //lejournal. cnrs.fr/articlesnouvelle-caledonie-165-ans-dunehistoire-mouvementee) 1944 yılına kadar sürecek olan “Yerli kanunu” 18 Temmuz 1887 tarihinde uygulanmaya konuldu. Artık Kanak’ların hiçbir medeni hakkı yoktu, sadece dini haklara sahip “Fransa tebaası” haline getirdi.

KANAKLARIN MÜCADELESİ

Kanaklar, 1853-1878 yılları arasında özellikle 1878'de Büyük Şef Ataï liderliğinde büyük isyanlar gerçekleştirdiler. Diğer büyük isyanlar 1913'te ve özellikle 1917'de kuzeyde Şef Noël Doui de dahil olmak üzere çeşitli şeflerin önderliğinde gerçekleşmiştir. “Les sanglots de l'aigle pêcheur-Balık kartalının hıçkırıkları” adlı kitapta 1917 Kanak isyanı anlatılmaktadır (https :// editions-anacharsis .com/Les-Sanglots-de-l-aigle-pecheur).

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada sömürgeciliğe karşı yükselen mücadele Fransız sömürgelerini de etkilemiştir. 7 Mart 1944’de “Yerli kanunu” kaldırıldı, 1946 yılında teorik olarak oy kullanma hakkını elde ettiler. Savaş sonrası Fransa’da Fransız Komünist Partisi birinci parti durumuna gelmişti. Buna paralel olarak 1946 yılında Kaledonya Komünist Partisi kuruldu. Bu süreçte sömürge karşıtı birçok dernek kuruldu. 1956 yılında “Kaledonyalıların Birliği Partisi” (Union calédonienne) oluşturuldu. Ama Fransa sömürgelerini bırakma niyetinde değildi. Yeni Sömürgeci dönem başlamıştı. Yeni Kaledonya, Fransa’da Sosyal Demokratların iktidarda olduğu 1957 yılında “Defferre çerçeve yasası” ile Fransa’nın denizaşırı bölgesi durumuna getirildi. İktidarda Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nı kanla bastıran Sosyal Demokrat Sosyalist Parti vardı; Başbakanlık koltuğunda partinin Genel Sekreteri (Başkanı) Guy Mollet oturuyordu. Gaston Defferre Denizaşırı Ülkeler Bakanıydı. Aynı hükümette Cezayir bağımsızlıkçılarını giyotine gönderen François Mitterrand Adalet Bakanıydı. Yine Mitterrand’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Denizaşırı Bölgelerden Sorumlu Devlet Bakanı Georges Lemoine yasasına karşı (1984) başlayan isyan kanla bastırılmıştı. Sosyal demokratlar Fransız yeni sömürgeciliğinin en önemli aktörleri olmuştur.

François Mitterrand

HAFTAYA DEVAM EDECEK…

Adanın kaderini belirleyen maden: Nikel

Fransa açısından Yeni Kaledonya’yı önemli kılan en önemli nedenlerden, belki de en önemlisi dünya nikel rezervlerinim yüzde 25 ila 30’unu elinde bulundurmasıdır.

1864’de Yeni Kaledonya’da görev yapan bir Fransız maden mühendisi tarafından keşfedilen nikel, o zamandan beri adanın tarihini, siyasi ve ekonomik yapısını şekillendirmiştir. Silahlanma yarışının ortasında nikel çeliklerin geliştirilmesi sayesinde endüstri hızla büyüdü. Bu patlama, madenlerde çalışmak üzere hükümlülerin gönderilmesi ve ardından Asyalı işçilerin gelmesiyle mümkün olmuştur. 1923'te madenlerde mahkûmların yanında son derece ağır koşullarda yaşayan 14 bin 535 Asyalı vardı.

Yeni Kaledonya, esas olarak paslanmaz çeliklerde ve giderek artan bir şekilde elektrikli araç bataryalarında kullanılan bu gümüşi beyaz metalin Fransız otomotiv endüstrisinin egemenliği için stratejik bir kaynak olarak görüldü. 1964 ve 1972 yılları arasında Fransız şirketleri, sanayileşmiş ülkelerdeki güçlü ekonomik büyüme ve Vietnam Savaşı'nın neden olduğu nikel talebindeki patlama sayesinde olağanüstü bir kar elde etti.

Yeni Kaledonya'nın tarihi ile nikelin tarihi iç içe geçmiş durumda. Adanın tarihi bu kaynağın sömürülmesi üzerine inşa edilmişti. Bağımsızlık savaşçıları için de bu maden, Fransa'dan kurtulmanın ve sonunda refaha ulaşmanın tek yolu olarak görülmektedir. Yeni Kaledonya ve Fransa arasında yapılan "Matignon” ve ardından “Noumea” Anlaşmalarında en önemli pazarlık konusu olmuştur.

Pasifik’te stratejik bir üs

Yeni Kaledonya, dünyanın üç numaralı nikel üreticisi olmanın yanında Emmanuel Macron'un Pasifik'teki Fransız etkisini arttırma planının merkezinde yer alıyor. 2018'den bu yana, Pekin'in bölgedeki gelişmesine karşı koymaya ve Fransa'yı Çin ile ABD arasında giderek gerginleşen rekabette bir alternatif olarak sunmaya çalışan Emmanuel Macron'un diplomasisinin ana motiflerinden biri bu oldu.

Yeni Kaledonya’nın bölgede büyük güç oyununun ve küresel güç dengesinin yeniden şekillenmesinin merkezinde yer alması bu politikanın temel taşı olarak görülüyor. Emmanuel Macron 2018'de Yeni Kaledonya takım adalarına yaptığı ilk ziyarette burayı "bir Okyanus gücü" ve aynı zamanda "Fransa'nın uluslararası ve Hint-Pasifik etkisi için bir kaldıraç" haline getirmek istediğini belirtmişti.

Fransa denizaşırı sömürge topraklarıyla dünyanın en büyük ikinci Münhasır Ekonomik Bölgesine sahiptir. Dolayısıyla bu bölgeleri uygun gördükleri şekilde kullanma hakkına sahiptirler. Buna dayanarak, neredeyse tüm uluslararası bölgesel entegrasyon örgütlerinde yer alma olanağını sağlıyor. Örneğin birkaç yıl önce Fransa'nın Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ASEAN'da stratejik bir koltuk talebiyle ilgili bir tartışma yaşanmış ve bu talep reddedilmişti. Yani Macron, Fransa'nın Yeni Kaledonya'nın sahibi olması ve bölgede bulunması nedeniyle ASEAN'da yer almak istemiş. Fransa'nın ASEAN'da bu koltuğu talep etmesinin gerekçesi, Fransa'nın Yeni Kaledonya'yı Fransız toprağı olarak görmesiydi.