Yerel seçimler, film festivallerini ne kadar etkiler?
Ülkemizdeki festivallerin büyük bir çoğunluğu yerel yönetimlerin desteğiyle yapılmaktadır. Bu nedenle Mart ayında yapılacak yerel seçimlerin, kimi ulusal film festivallerini etkilemesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü, bugüne dek yapılan tüm yerel seçimlerin sonuçları ulusal festivalleri etkilemiş, bu festivallerin olumlu ya da olumsuz değişim-dönüşümlere uğramasını ne yazık ki kaçınılmaz yapmıştır.
Ulusal film festivalleriyle yerel seçimler arasındaki etkileşme ya da ilişki, hiç kuşku yok ki, bu tür festivallerin tümüyle yerel yönetimler tarafından desteklenmesinden kaynaklanıyor. Her ne kadar ulusal festivallerin birçoğu kimi kültür kurumları tarafından yapılıyormuş izlenimini-görünümünü veriyorsa da, aslında tüm bu kurumların, yerel yönetimlerin güdümünde, onların bir uzantısı boyutunda -hatta maaşlı elemanları düzeyinde- çalıştığı ya da çalıştırıldığı da biliniyor. Gerek Adana Altın Koza Film Festivali’nin kurumu olan Koza A.Ş., gerek Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin kurumu AKSAV, tümüyle yerel yönetimden ayrı, bağımsız bir kurum değil, aksine yerel yönetimlerin kültür-sanat etkinliklerini yapan, onların güdümünde olan bölümleridir. Yerel yönetimler değiştikçe, bu kurumların yönetim kurulları da değişmekte, her yerel yönetim kendi adamlarından oluşan kurumları oluşturmaktadır.
Ülkemizdeki kimi festivallerin -ki Antalya ve Adana Festivalleri buna dahil- her yerel yönetim değişikliğinde yapısal değişikliğe uğraması bu yüzdendir. Çünkü, yerel yönetimlerde ne yazık ki, görev devamlılığı diye bir şey yoktur. Biri yapar, biri bozar. Her değişen yerel yönetim, bir öncekinin olumlu yanlarını alıp ona eklemeler yapma gereği duymaz; tümüyle bir önceki etkinlikleri hiçe sayarak, 50 yıllık geçmişi olan bir festivali bile, kendi anlayışıyla dizayn etmeye çabalar. Kimi zaman bu yöntem başarılı sonuçlar verse de çoğu zaman olumsuz sonuçların içine düşmekten kurtulamaz.
Festivallerin, yerel yönetimlerin değişmesiyle değişim-dönüşüme uğramasının iki ana nedeni vardır. İlki, bu festivallerin kurumlaşamaması, ikincisi ise ilkesizlikleridir. Bağımsız kurumlaşmaya dönüşmeyen festivaller ne yazık ki ilkelere de sahip olmamaktadır. Onun için yerel yönetimler her el değiştirdiğinde, radikal bir değişme uğrarlar. Kolayca yapısal ve insan kaynağı açısından değişme uğrayan festivaller, bir ilkeye de sahip olmazlar. Bu da festivallerin devamlılığındaki tutarlılığı etkiler. Tıpkı Antalya Altın Portakal ya da Adana Altın Koza Film Festivallerinde olduğu gibi.
Elbette ki yerel yönetimlerin desteği olmadan ülkemizde film festivallerinin yapılması çok zor. Ama yerel yönetimler “Madem parayı biz veriyoruz, o halde festivali biz, kendi istediğimiz şekilde yaparız” deyince, o zaman kurumlaşma olmadığı gibi, bir festivalin ilkeleri ve devamlılığındaki tutarlılık da ortadan kalkmış oluyor.
Örneğin, Adana Valiliği’nce yapılan Malatya ile İstanbul Film Festivali’nin böyle bir dertleri yok. Çünkü birincisi; valilik tarafından finansa ediliyor ama taşeron diyebileceğimiz kişilere yaptırılıyor, ilkesiz ama kurumlu; İstanbul Festivali ise hem kurumlu hem ilkeli. Yerel yönetimlerin değişmesi onları hiç etkilemiyor. Festival ilk yılki değerlerini aynen muhafaza ettiği gibi, bu değerlere yenilerini de ekleyerek zenginleşerek büyüyor. Ama Antalya ve Adana için bu böyle değil. Her iki festivaldeki -yerel yönetimlerin değişimine koşut olarak- kaçınılmaz olan değişmeleri; ilkesizlik ve kurumlaşmamanın bir bedeli olarak tanımlayabiliriz. Dileriz ki bu yıl, iki köklü ve büyük festivalimiz için böylesine bir bedel ödenmez.