Yerli Bilimkurgu Öyküleri: Cam Dünya

1967 Ankara doğumlu olan Gurur Asi aslında Kimya Mühendisi olmasına rağmen, sinema, resim ve edebiyata da gönülden bağlı, üretken bir insan.

“Herkes Burada, Ama Kimse İşe Yaramıyor” ismindeki ilk öyküsü ile Atılgan Bilimkurgu Dergisi’nde boy gösteren Asi, sonrasında derginin sahibi Bülent Akkoç’un büyük desteğini de arkasına alarak bir öykü kitabı çıkarıyor. Cam Dünya isimli öykü kitabında bilimkurgu öykülerini bir araya getiren Asi’nin kitabı Atılgan Yayınları etiketiyle Ekim 1998’de raflardaki yerini alıyor. Gurur Asi, günümüze kadar tek baskıda kalan ve artık bulunması epey zor olan bu kitap haricinde, İm Yayınları’ndan çıkan ve Türk bilimkurgu yazarlarının öykülerinden olan bir derlemede de “Tuhaf Bir Karşılaşma” adlı öyküsü ile çıkmıştı karşımıza.

İnsanın doğasını, çevreyle, diğer insanlarla olan ilişkilerini, yalnızlığını ve çaresizliğini yansıtan yazar, aynı zamanda öykülerinde Ursula Kroeber Le Guin, James Graham Ballard, Isaac Asimov gibi ustalara da saygı duruşunda bulunuyor. Kimi öykülerinde bariz bir esinlenme sezmek mümkün.

Resim alanına da yatkın olduğunu bildiğimiz Gurur Asi’nin kitabın kapak resminde de imzası bulunuyor. Cam Dünya’nın içinde bilimkurgunun birçok alt dalını kapsayan toplamda 15 öykü mevcut.

“Şimdiye kadar kimsenin sahip çıkmadığı uzayda kendi bildiklerince at koşturan Dünya’ya birileri artık dur diyordu. Şu ana kadar yapılan her şey teknolojinin gelişmesi adına, bilim adına yapılmıştı. Ama insanlık teknoloji yolunda ilerlerken ardında bıraktığı çöplüğe dönüp bakabilmeyi de göze almalıydı.”

Cam Dünya

Kitabın ilk öyküsü distopik unsurlar içeriyor. Her distopya öyküsü gibi Cam Dünya da kurgusuyla ürkütmeyi başarıyor. Camlardan oluşan bir yüzey ve altında hiç durmamacasına yanan alevler. Camın üstündeyse “Yerebakanlar”. Onlar sürekli cam üzerinde durup, alevlere bakmak zorundadırlar çünkü “Günebakanlar” tarafından bu cezaya çarptırılmışlardır. Her şey Günebakanlar’ın refahı ve zevki içindir zira Yerebakanlar onların gözünde canlı varlık dahi değildirler, birer eğlence aracıdırlar…

Herkes Burada, Ama Kimse İşe Yaramıyor

Gelecekte Copies adındaki bir teknoloji şirketi “kontrollü kopya üretmektedir. Bu kopyalar insan modelindedir ve insanlar için birçok alanda işe yaramaktadırlar. Afrigo ALfa adlı şirkete satılan 24 kontrollü kopya farklı nedenlerle sorunlu çıkmıştır. Şirkete yapılan şikâyet başvurusu dikkate alınmış ve çalışanlardan Lai-Tu ile Kut-Ay şirketi ziyaret ederek sorunları tespit etmiştir. Müşteri memnuniyetine oldukça özen gösteren Copies ise, bundan böyle o hatalı kısımlar üzerinde çalışmaya başlayacaktır.

Adsız

Uzza ve Lat farklı bir gezegende yeniden hayatı başlatmak adına uzaya gönderilirler. Uygun gezegenin bulunmasının ardından araçtan inen ikili, sıfırdan inşa edilecek uygarlığın temelini atmaya koyulurlar. Bundan yıllar sonra, gezegende yaşanacak olan “kadın çağı”nda ise önemli bir keşfe imza atılır.

Dijital Mezarlıkta Güller Biter mi?

Sonu ile hem hüzünlendiren hem de dünyanın geleceğine dair endişelendiren Ballardvari bir öykü… Gittikçe mekanikleşen bir dünyada, ED10 Başkanet-Diğeröte otobanında, Porshe marka bir otomobilin içine konuk oluyoruz. Bu otoban, Porshe sahiplerinin sıra dışı hareketler sergilemesi ve birbirleriyle yarışmalarıyla ünlüdür. En iyi olan kişiye ise “Altın Buji” ödülü verilmektedir. Birçok şeyin elektronik aygıtlarla yapıldığı dünya aynı zamanda dijital mezarlıklarla kaplanmıştır. Porshe sürücüsü adam, yanında oturan kadının isteği üzerine onu otobanda araçtan indirir. Kadın bir “dönüşmüş”tür aynı zamanda.

Seni Uyarmıştım Canım!

İçinde bulunduğumuz bu dünyanın bir nevi tersini kurgulamış yazar bu öyküsünde. Erkeklerle kadınların görevlerinin değiştiği bir dünya düzenine tanıklık ediyoruz.

Silent modeli olarak üretilen bir koca, eşi tarafından sürekli aşağılanmaktadır. Bu muameleden bıkan android içinden bir hayli tepki gösterse de, eşinin yüzüne karşı bir şey söyleyememektedir. Çünkü içinde bulunduğu evi ve imkanları kaybetmek istememektedir. Bir gün yine hararetli bir tartışmanın ardından Silent zarar görür ve dişçiye muayeneye giderler…

Günümüzde erkeklerin kadınlara gösterdiği şiddet, gelecekte tam tersi duruma evrilirse ne olur sorusunun cevabını bu öyküde bulmak mümkün.

Sesler

Evriminin 20. mega yılında olduğu söylenen insanlık duyguları rafa kaldırmıştır fakat yine de, yapılan bir keşif sayesinde heyecanlarını gizleyemezler. Bu keşifle birlikte daha önce yeryüzünde yaşayan tüm canlı varlıkların seslerine ulaşmak için büyük bir adım atılmıştır. Fakat beklenmedik bir olay yaşanacak ve kısa süreli bir sevinç, yerini endişeye bırakacaktır.

Bir Uydunun Ölümü

Bilime ve bilim uğruna yapılan çalışmalara eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor bu öykü. İnsanoğlunun, kendini evrenin sahibi olarak görmekten vazgeçmesini tutarlı nedenlerle açıklıyor yazar.

Üretilen uyduların uzayı bir çöplük haline getirdiği bir çağda, Japonya’da, JMUP (Japon Mega Uzay Projeleri)’da bilim insanları Hitin adlı uyduyu Ay yüzeyine düşürmek zorunda kalır. Tüm bu anlar ise, Utku Yalçın’ın başarılı bir astronom olan büyük babası Yalçın Mulvey tarafından kayıt altına alınmıştır. Bu olaylardan yıllar sonra, dünya dışı akıllı yaşamdan dünyaya sert bir uyarı gelecektir zira uydunun  Ay’a düşmesi, uzaydaki dengeleri bozmuş ve bir şeyleri al üst etmiştir.

Virüs Sokağı

Gelecekte yaşanması muhtemel bir hastalık ve sonuçları… Virüs Sokağı’nın on beş numarasında yaşayan yirmi beş yaşındaki bir adamın kendi ağzından anlattığı öyküsüne tanıklık ediyoruz. İsminin Siyah, en iyi arkadaşınınsa Lacivert olduğunu öğreniyoruz. Siyah sürekli doktor kontrolündedir çünkü kendisi “vüritik” adı verilen hastalıklı bir bireydir. Siyah’ın günlük yaşantısını öğrenme fırsatını buluyor ve paranoyak kimliğine şahit oluyoruz.

Dayanağı Olmayan Noktalar

Ilık bir bahar sabahı Metonicler tarafından istila ediliyor Dünya gezegeni. Yeryüzünü sömürgeleştiren Metonicler, istedikleri gibi davranmaya ve insanları umursamamaya başlarlar. Çok kolay bir şekilde ele geçirdikleri gezegenlerde tek ve en büyük amaçları ise, o gezegenin halkına kendileri için bir hayli önemli olan “zümrüt rakish” adını verdikleri maddeyi ürettirmek.

Benim Yapmak İstediğim Aslında Bu Değildi

Gezegenler arası bir gezginin Dünya’yı ziyaret edişinin öyküsü… Adı “P.I.F” olan bu gezegenin sıra dışı bir görünümü bulunmaktadır. Babası dünyadaki bilim adamlarının lideri olan bir çocuğun hayatına giriyor P.I.F ve ardındansa çok daha ilginç olaylar yaşanmaya başlıyor. Çocuğun babasının bilim adamlarının lideri olması ve bir süre sonra yok edilmesi ise öyküyü daha da gizemli bir hale getiriyor.

 

 

Akşam Üzeri Bu Şehirde

Teknolojik betimlemelerin de bolca yer aldığı, gelecekte yaşanması muhtemel bir cinayet öyküsü… Zamanı Etkin Kullanma Teknikleri dersinden çıkan ve tek amacı bara gidip kafa dinlemek olan bir dediktif, Pin-Up gösterisiyle çınlayan Ska-Bar’da işlenen cinayete müdahale etmek zorunda kalır. Ardından olay yerine Ulusal Suç Araştırma Polisleri intikal eder.

Birinci Dereceden Suçluyum

Gurur Asi, gelecekte insanların kilolarına göre sınıflara ayrılabileceği distopik bir dünya düzeni kuruyor bu öyküsünde. Şişman insanların belirli kısıtlamalara maruz kaldığı ve akıllı bilgisayarlar tarafından kontrol edildiği bir gelecek portresi. Kilolu bir insan olan Mass’in hayatı da çalkantılar eşliğinde ilerlemektedir. Engelleri aşıp yolun sonuna ulaşması gereken bir oyun içindedir Mass ve başarılı olmak zorundadır zira her şeyin çok daha kötü bir halde gelmesi düşüncesine tahammül edememektedir.

Omelas'da Kalanlar

Bilimkurgu ve fantazyanın başarılı kalemlerinden Ursula Kroeber Le Guin’in “Omelas’ı Bırakıp Gidenler” isimli öyküsünden yola çıkılarak yazılan bir öykü. Le Guin’in bu kısa ama etkileyici distopik öyküsünü okuyanlar bilirler insanların neden Omelas’ı terk ettiğini. Gurur Asi ise bu öyküsünde “Omelas’ta Kalanlar”ı anlatıyor ve Le Guin’in öyküsüne paralel olarak alternatif bir devam hikayesi yazıyor. Birkaç tutarsızlık bulunmasına rağmen, başarılı bir devam hikayesi olduğunu söylemek mümkün. Yine de, bu öyküden tat alabilmek için önce orijinal hikayenin okunması elzem.

Elastik Aşk, Plastik Aşk

Gurur Asi, geleceğin dünyasında yaşanma ihtimali olan aşklara hicivsel bir yaklaşım sergiliyor. Yaratılan bu sıra dışı atmosfer okurun ilgisini cezbetse de, finalinin burukluğu için aynı şeyi söylemek pek mümkün olmuyor.

Dünya’dan bir hayli uzakta yer alan ikinci sınıf bir maden gezegeninde yaşanan bir aşk öyküsü.  Dimitri adındaki bu gezegende yaşam rengarenktir ve androidler, biyonikler, genetik kopyalar, cyborglar, sanal modeller, alzheimer vurgunları madenciler gibi birçok farklı tür bir arada yaşamaktadır. Neometal bir yüzey üzerinde varlıklarını sürdüren bu tür insansılar, aslında gerçeklikten de kopmuş durumdadırlar. Sanal günlerin birbiri adınca geçip gittiği bu kalabalık gezegende, Genetik Kopya Tşigra’ya gönlünü kaptıran bir adamın kendi ağzından anlattığı sevgisini okuyoruz.

Sabrım Artık Taşmak Üzere

Saflar ve Karışıklar olarak adlandırılan iki farklı sınıf bir arada yaşamaktadır. Fakat bu ilişki ne yazık ki hiçbir zaman dostluk sınırları içinde yaşanmamıştır. Her an bir çatışma içinde olan taraflar birbirlerinden nefret etmektedirler. Çeşitlilik politikasını savunan iktidar ise herhangi bir önlem almamaktadır. Gün geçtikçe şiddetlenen çatışmalar günümüzdeki terör olaylarını getiriyor ve gelecekte dahi olsa, insanların hiçbir zaman barış içinde bir arada mutlu bir şekilde yaşayamayacaklarına atıfta bulunuyor yazar.

Gönül istiyor ki Gurur Asi ve Müfit Özdeş gibi bilimkurgu alanında kaliteli işlere imza atan yazarlarımız yazmayı bırakmasın…

Keyifli okumalar dilerim.

Not: Bu yazı daha önce Bilimkurgu Kulübü adlı internet sitesinde yayımlanmıştır.