Yeryüzünü besleyen rekabet

Ülkeler arasındaki rekabet çeşitli seviyelerde sürüyor. Rekabetin seviyesi, rakiplerin olanaklarına, kuvvet derinliklerine bağlı olarak artmakta ya da azalmaktadır. Tarihsel bakıldığında, rekabetin seviyesi yükseldiğinde, şiddetle çözülebilir noktalara tırmandığı görülmektedir. Büyük güçler arasındaki rekabetin yönü emperyalizme dönüştüğünde namlunun ucu öncelikle mazlum ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere dönmektedir.

Liberal anlayışların egemen olduğu kapitalist devletlerde, kamu şirketlerinin ekonomi içindeki paylarının düşük düzeylerde olduğu savunulmaktadır. Lafa gelince özgürlükçü ekonomi, hür teşebbüs, piyasanın kutsal eli denilir ancak hayatın pratiğinde karşılaşılan sorunlar ve keskinleşen rekabet şartlarında kapitalizmin beşiği sayılan ülkelerde şirket kurtarma operasyonlarına tanık olunur. Serbest piyasa ama o kadar da serbest değilmiş.

Rekabet, sınıflı toplumların bir gerçeğidir. Devlet ise bir anahtardır. İdeal olan, sistemin ruhunun bilimsel sosyalizm olduğu, emekçilerin baş tacı yani karar mekanizmasında oldukları ancak uygulama açısından dünya genelinde yaşanan süreçleri gözeten ve toplumu geliştiren çağdaş kazanımlara kapıyı kapatmayan dinamik bir yapı oluşturmaktır.

Günümüzde rekabeti avantaja dönüştürmek isteyen devletler stratejik şirketlerini özel hamlelerle desteklemektedir. Teşvik, destek, sübvansiyon… devletlerin ekonomiye yön verirken kullandıkları faydalı bir yöntemdir. İstihdam, üretim ve yenilikçilikte artış ve bu yolla toplumda bir canlılık ortamı sağlamak amaçlanır. Piyasayı düzenleyen görünmeyen eller değil, devletin ipek ve çelik elleridir.

ÇİN VE ABD ÖLÇEĞİNDE DEVLET DESTEĞİ MESELESİ

Amerika örneğine bakıldığında devlet desteği yani sübvansiyon miktarlarının büyüklüğünün birçok ülkenin toplam hasılasının çok üzerinde olduğu görülmektedir. Sübvansiyonlar vergi indirimleri, indirimler, eğitim geri ödemeleri ve doğrudan hibeler şeklinde olabilir. Good Jobs First'ün sübvansiyon izleme veritabanından elde edilen Kasım 2024 rapor tarihli verilerine göre, 2000-2024 arasında Boing firması 16 milyar dolar devlet desteği almıştır. Bu destek tek seferde yapılmamış 963 farklı destek planını kapsamıştır. Listede ilk 10’u paylaşan dünya devi şirketler Intel, Ford Motor, General Motors, Micron Technology, Amazon.com, Alcoa, Cheniere Energy, Foxconn Technology Group, Venture Global LNG olarak görülmektedir. İlk 10 şirket toplamda 72 milyar dolar destek almıştır. İlk 100’deki firmaların aldıkları toplam devlet desteği ise yaklaşık 210 milyar dolar civarındadır.

“Bir aksilik olmazsa”, Donald Trump, ABD’nin 47. Başkanı olarak 20 Ocak 2025 tarihinde resmen göreve başlayacak. America First ve MAGA (Make America Great Again) politikaları doğrultusunda devlet desteklerinin kapsamının ve oranlarının artırılacağı beklenmektedir. Bu politikaların önemli yansımalarından biri ABD dışında faaliyet gösteren Amerika kaynaklı üretici güçlerin ABD topraklarına geri dönüşü olacaktır. Bu süreçler zamana yayılacak ve etkisi de zamanla görülecektir.

Çin hemen her alanda ABD firmalarına rakip şirketler kurdu. ABD’nin atacağı adımları yakından takip ediyor ve barışçıl yollardan ABD ile rekabetini çok kutuplu dünya fikri zemininde başarıyla kazanmanın bilimini üretiyor.

Sky News Ekonomi Direktörü Ed Conway, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nün raporlarına göre, Çinli üreticilerin Batılı rakiplerinden dokuz kat daha fazla devlet desteği aldığını ve bu destekler aracılığıyla ülkenin güneş panellerinden pillere ve çeliğe kadar birçok sektörde mutlak hakimiyet kurduğunu açıklamaktadır.

Geniş açıdan bakalım; dünya genelini etkileyeceği öngörülen ABD-AB, ABD-Rusya, ABD-İran ve ABD-Türkiye çatışma alanlarını göz önünde bulundurmalıyız. Rekabetin şiddetle sonuçlanmasını engelleyecek formül Asya Çağı ile ete kemiğe bürünmüştür.

YÖN VE EYLEM

America First politikası kaçınılmaz olarak Avrupa’da milliyetçiliği yükseltecektir. Avrupa kendi üreticisini korumak zorundadır. Korumacılık her dilde her coğrafyada millîliktir. Milli politikalar dünyanın her yerinde neoliberalizme karşı milli isyanı ateşlemektedir. Tabi ki her ülkenin nesnel koşulları kendine özgüdür. Halkın beklentisine cevap verecek siyasi birikimler her ülke için farklılıklar içerecektir. Ancak ortak nokta şu oldu ve olacak; eski dünyanın baronları tarafından beslenen neoliberaller tarafından faşistlikle, sağcılıkla, gericilikle ve daha bir çok politik aşağılama ile yaftalanacaklar.

Almanya, Volkswagen’i nasıl kurtaracak? Brandenburg’un burçlarına liberalizmin renkli bayraklarını çekerek mi, Asya Çağı ile buluşarak mı? Almanya sana söylüyorum Fransa, sen anla! İtalya, sen anla! Türkiye, sen anla!

Türkiye’nin devlet destekleri çeşitli kurumlar aracılığıyla aktarılmaktadır. Doğrudan vatandaşın kullanabileceği destekler, KOBİ’ler, çeşitli şirketler vs. Bireysel emeklilik için bile devlet desteği var. Dünya genelinde bahsettiğimiz rekabetin seviyesi artıyor ve şiddete dönüşüyor. Türkiye, iç cephesini sağlam tutmak için Türk devletinin kuruluş ilkelerinden halkçılık ve devletçilik gibi iki önemli bilimsel gücünü kullanıyor. Savunma firmalarımızın başarılarına da bu pencereden bakabiliriz.

Devrimcilik ilkesinin de zamanı geldi.