Yıkan Fransa yapan Sankara
Alman basını Macron’u kıyasıya eleştiriyor: “Avrupa’nın ABD elçisi!” Oysaki Macron’u yere göğe koyamayan Almanlar, Aydınlık yazarı Ali Rıza Taşdelen’i takip etseydi, böylesine büyük bir hayal kırıklığı yaşamazdı! Bakmak başka, görmek başkadır. Aslında her emperyalist ülke kendi çelişkileri ve açmazları ile birlikte yaşar. İşte Fransa’nın kara tarihinden bir kesit:
İki farklı lider: Thomas Sankara (1949-1987) ve François Mitterrand! Birisi aydınlığı, diğeri karanlığı temsil ediyor. Fransa’nın Afrika’daki sömürgesinin adı Yukarı Volta idi! Ancak devrimci bir önder 1984 yılında bu ismi sömürgecilik tarihinin çöp tenekesine attı. Yeni ismi: Burkina Faso! Yerel dilde “Başı Dik İnsanların Ülkesi” anlamına geliyor. Başkan Sankara yepyeni bir sayfa açtı. Devrimci Önder, yeni bayrağı ve bizatihi kendisinin yazıp bestelediği yeni bir milli marşla ülkesinin makûs talihini yenmek için yola çıktı...
KADIN OLMAZSA...
Başkan Sankara, “Kadın özgür olmadan hiçbir şey yapılamaz!” diyordu. Kadınları baş tacı yaptı. Çok eşliliği yasakladı. Siyasette ve çalışma hayatında kadınların önünü ardına kadar açtı. Afrika ilk kez bir kadın bakanla tanıştı. Büyük bir eğitim seferberliği başlattı. Kısa sürede okuma yazma oranı yüzde 15’ten yüzde 75’e çıktı. “Her kasabaya bir orman” sloganı ile eşi benzeri görülmemiş bir ağaçlandırma seferberliği başlattı. Dış yardım almadan ülkedeki demiryolu ağını genişletti.
KIYAK EMEKLİLİK YOK!
Sade ve mütevazı bir yaşantı sürdü. Maaşı 450 dolara tekabül ediyordu. Bakan ve yüksek yöneticilerin “Mercedes” marka otomobillerini geri aldı. Onlara ülkedeki en ucuz otomobil olan Renault 5 tahsis etti. Her fırsatta kendine yontan, sadece kıyakta bir araya gelen bizim milletvekillerine hiç benzemiyordu. Kıyak yönetici maaşlarını aşağı çekti. İşine bisiklet ya da motosikletle gidip geliyor, halk arasında gitar çalıyordu. Her gittiği yerde sevinçle çevresini saran insanlarla samimi bir şekilde sohbet ediyordu.
Emperyalizmin doğasını kavramıştı. Ekonomik olarak Batı’ya bağlı kaldığı sürece hiçbir Afrika ülkesinin gerçek anlamda bağımsızlığa kavuşamayacağını biliyordu. Hiçbir yardımı kabul etmedi. Diğer Afrika ülkelerine, dış borçtan kaçınmaları için çağrı yaptı. “Borç veren, yardım yapan kontrol eder” diyordu. Sömürü düzeni ile savaşmadan düzlüğe çıkmak mümkün değildi. Çareyi de bulmuştu. Toplumun daha iyi örgütlenmesi ile üretim artırılmalı ve gıda için yalvarma dönemine son verilmeliydi. Toprak ağalarına savaş açarak arazileri halka dağıttı. Üretim kısa süre içinde 3 misli arttı.
EMPERYALİZMLE SAVAŞIN ANIT KAHRAMANI
Sömürgeciliğe, uluslararası sermaye ve tekellere karşı savaş açan Başkan Sankara’yı Fransa her zaman büyük bir tehdit olarak gördü. Babasının Afrika danışmanı olan Mitterrand’ın oğlu, Jean-Christophe de bu sömürü çarkının bir dişlisiydi. Thomas Sankara 1983 yılında başbakan iken oğul Mitterrand’ın ziyareti sırasında görevden alındı ve ev hapsine konuldu. Aynı yıl içinde askeri bir müdahale ile devlet başkanı oldu. Sadece ülkesinde değil Afrika’nın her yerinde bir efsane oldu. Afrika Birliği gibi emperyalizmin tüylerini diken diken eden fikirleri yayılıyordu. Sistem, iç ve dış koşulları hazırlayarak harekete geçti. Emperyalizm hiçbir zaman ülkelerin içinde bir ihanet ağı kurmaktan vazgeçmez. En yakın arkadaşlarının ihanetine uğrayan Başkan Sankara 1987 yılında öldürüldü. Yerine geçenler, yakından bildiğimiz özelleştirme furyalarına başladı.
Kendini sosyalist olarak tanıtan Mitterrand, uluslararası sermayenin bir temsilcisiydi. Hem ülkesinde hem de dünyada sadece onlara hizmet etti. Ülkemizdeki vatansız solcuların nirengi noktalarından birisi oldu. Bugünlerde onun kanlı bayrağını Macron taşıyor. Sağcı olarak nitelenen Jacques Chirac çok daha bağımsız bir çizgi izledi. Thomas Sankara öldürüldü ama ışığı hâlâ Afrika’yı aydınlatıyor. İnsanlığın kutup yıldızları arasında sayılıyor. Ya Mitterrand, ya Macron? Burkina Faso’da acı çeken her çocuğun dramında Fransa’nın ve sömürüden pay alan Fransız halkının günahı vardır. İnsanlık bu asalaklardan bir gün mutlaka kurtulacak...