Yozlaşarak değişiyoruz

Teknolojide yenilikler akılları durduruyor. Değişim büyük boyutlarda. Oturduğunuz yerden, bilgisayarın tuşları ile istediğiniz ülkenin, merak ettiğiniz bilgilerine ulaşabiliyorsunuz. Uzaklarda yaşayan bir yakınınız, oğlunuz, kızınız varsa özlem sorun olmaktan neredeyse çıkıyor. Çünkü hem görüntülü hem de sesli olarak görüşebiliyorsunuz. Belli mi olur belki de yakın bir gelecekte insanların kafasında ne düşündüğünü açıklayabilecek bir teknolojiye bile sahip olunabilir. Ne var ki bozularak değişen olaylar da var. Hem de sayılamayacak kadar çok. Koskoca Türkiye Başbakanı ve muhalefet başkanlarının ekranda tartışmaları ve de yakışmayacak söylemleri. Birbirlerinin adeta varlık nedenleri olan Fenerbahçe-Galatasaray başkanlarının ekranda birbirlerini suçlama sözleri, yöneticilerin de yine birbirlerine belden aşağıya tartışmaları. Bunların hepsi bir yozlaşarak değişme değimli? Örneğin ülkenin ahlak ve sporunda yaşanan değişiklikler. Olaylar bunu açıkça göstermiyor mu? Spor için koşan ahlak deniliyor. Yaşanan olaylar bunu göstermiyor mu? Hatta bazı olaylarda spor koşan ahlak değil ahlaksızlık olabiliyor. 3 Temmuzdan bu yana bu düşünceyi kanıtlayan ne kadar çok olay yaşandığı herkesin belleğinde..

Ve dünya kupası muhteşem bir törenle başladı. Yıllardan beri hayallerimizi süsleyen Brezilya futbolunun halini maalesef gördük. Hırvatistan maçında sıradan bir takım hüviyetine büründüler. İçlerinde dikkati çeken sadece bir tek futbolcu vardı. Neymmar. O da bir Alex etmez. Eski Brezilya takımını arar olduk. Vavalar, Ronaldolar, Pingalar, Branzihoular, Santoslar hayallerde kaldılar. Gördüğümüz üzere Brezilya futbolu eski halinden çok uzak. O ülkede birçok olumlu olumsuz değişimler yaşandı ancak futboldaki değişim pek de olumlu gibi gözükmüyor. Galiba bu turnuvada Brezilya futbolu yerine ülkelerinde ekonomik çalkantıya rağmen düzenledikleri ancak rüyalarda görülecek nitelikteki açılış törenleri hatırlarda kalacak.

Gelelim bizim futbolumuza. Bazı kişiler eskiden Türkiye'de futbol yoktu diye yinelerler. Yaşadığımız yıllardaki futbolu ise en gelişmiş olarak değerlendirirler. Bu kişiler deyim yerindeyse karnından konuşurlar. Bir kişinin konuyu değerlendirmesinde eskiyi net olarak göremiyorsa günceli doğru değerlendirmesi beklenemez. Bilindiği üzere Türkiye'de de değişimler yaşandı ama gerek ahlak gerekse futbol yönünden yaşanan değişimler ters yönde doğru oldu. Bugünkü kuşak zahmet edip eskiyle ilgilenmiyor ve bu yüzden pek farkında değil. Zaten çoğu da pek okuryazar değil. Bilgileri ve fikirleri olmadığı halde boylarını aşan şekilde ahkâm kesiyorlar. Eskiyi iyi bilmez iseniz yeniyi doğru okuyamaz ya da doğru idrak edemezsiniz.

Eski yıllarda oynayan Cihat Arman, Erol, Küçük Fikret, Lefter ve Suphi, Beşiktaş'tan Hakkı Yeten, Şükrü Gülesin, Şeref Görkey, Çengel Hüseyin Süleyman Seba ve Galatasaray'dan Metin Oktay, Gündüz Kılıç, İsfendiyar, Bülent ve Reha kardeşler, Naci Özkaya gibi değerleri. Keşke bugünkü kuşak görebilseydi. Tabi bu mümkün değil. Ancak geçmiş futbol tarihimizi inceleme fırsatları olsa idi o zaman futbolumuzun ne kadar bozularak değiştiğini görüp daha objektif ve doğru yorumlar yapabilirlerdi.

ENGİN DOMANİÇ'TEN

Basketbol oyuncusu olarak Fenerbahçe basketbol takımına emeği geçmiş, eski basketbolcu Engin Domaniç'in fikirlerini sizinle paylaşmak istedim.

Ezeli rekabetin de sürdüğü Basketbol hararetli günlerini yaşıyor. Kazananın Türkiye şampiyonu olacağı seride kalan maçların "fairplay" ruhu içerisinde oynanmasını, taraftarların kendilerine yakışanı yapmasını umuyor ve bekliyoruz, hak eden kazansın. Bir başka beklentimiz de her iki takımın ve diğer Türk takımlarının yurt dış başarıları. Geçen sezon maalesef bu iki takımımız da yurt dışında başarılı olamadılar.

Sezon başı büyük iddialarla ve yüksek bütçelerle kurulan Fenerbahçe basketbol takımı özellikle Avrupa'da bekleneni veremedi. Oyun kurucu pozisyonunda oynayan Amerikalı Mc. Caleb'in açık saha oyuncusu özelliklerine sahip ancak set oyununda şut tehdidi olmayan, ikili oyunlarda Avrupa standartlarına pekte yaklaşamayan biri olması,Vidmar ve Oğuz'un sakatlığının takımda, uzun rotasyonunda sıkıntı yaratması, 2, 3 ve 4 numara pozisyonlarının yeterli olduğu ancak 1 ve 5 numara pozisyonlarının yetersiz kalması Fenerbahçe'nin Avrupa'daki başarısızlığına sebep olan etkenler olarak değerlendiriliyor.

Taraftar ve camianın beklentilerini karşılamak için her sene farklı ve şöhretli çalıştırıcılar ile anlaşıp pahalı kadrolar kurmak görüldüğü gibi her zaman başarıyı getirmiyor işte kurumsallaşmanın gerekli olduğu yer burası. Sporda kurumsallaşma, konularında bilgi, tecrübe ve görgülü kişilerden oluşan bir organizasyon gerektirir. Büyük camialar bu organizasyona tercihen kendi bünyesinden, camiayı ve ilgili spor dalını bilen kişileri atarlar zira camialar geçmişlerindeki başarılarından güç alırlar yoksa Avrupa ve Amerika'nın devleri maç öncesi eski basketbolcularını boşuna alkışlatmazlar.

Kendi içinden değil de İtalya'dan yabancı bir genel menajer getirilmesi Fenerbahçeli bazı eski basketbolcuları rahatsız etmiş durumda. Camianın insanlarına yeterli fırsat tanınmadığından bahisle yapılan transferi gurur meselesi yapan ve alınganlık gösteren eski sporcuların konularında haklı olup olmadıklarını zamanla göreceğiz.

Bu arada Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, FIBA Avrupa başkanı oldu. Kendisini tebrik edelim ve başarılar dileyelim.