Yüksek ahlaka sahip toplum olmalıyız!

Toplumumuzun geldiği noktada büyük bir bozulma, eğitimsizlik, ayrışma, düşmanca tavır ve söylemler görüyoruz. Bu durum yıllardan beri kar topu gibi büyüdü. Bunda en büyük payı toplumumuz adına zafer kazanmak için hiçbir şey yapmayan aydınlarımızın ve siyasetçilerimizin büyük sorumluluğu var.

NEDEN BU HALE GELDİK?

Bu hale gelmemizin başlıca sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:
Kendi çıkarından başka hiçbir şeyin kendilerini yerlerinden kıpırdatmayan insanların sayısının artması. Özellikle güçlü sermaye sınıfının kendi kabuğuna çekilmesi.
İktidar ve seçim kazanmak uğruna her şeyi yapan siyasetçilerimiz
Rüşvet ve yolsuzlukları yaratan rant ekonomisi
Borca batık bir ekonomi ve borç içinde ömürlerini geçiren bireyler
Aydınların ve öncülerin kenara çekilmesi
Dinamik olması gereken eğitim sistemimizin geliştirileceği yerde çökmesi.
Sanata ve sanatçıya değer verilmemesi. Sanatın ve sanatçının sadece eğlendirme araçları olarak görülmesi
Yüce Dinimizin gerçeklerle değil cahillerin yorumları ve çıkarlara uygun şekilde topluma empoze edilmesi ve dinin istismar edilmesi.
Elbette sizlerin de eklemeleri olacaktır.

ALTIN KURALLAR
Toplumumuzu bu karanlıktan çıkartmak için bu altın kuralları da benimsememiz gerekiyor.
Kendisi için arzu ettiğini diğer müminler için de arzu etmeyen, mümin değildir. - Hz Muhammed.
Diğerlerinin sana nasıl davranmalarını istiyorsan, sen de onlara öyle davran. - Hıristiyanlık.
Kendinin nefret ettiğin şeyleri diğerlerine yapma. - Musevilik.
Diğerlerinin sana yapmak istemediklerini, sen de onlara yapma. - Konfüçyüs.
Kendinin incitici saydığın yollarla, diğerlerini incitme. - Budizm.
Kendisine yapıldığı takdirde acı verecek hiçbir hareketi, diğerlerine de yapma. - Hinduizm.
Komşunun kazancını kendi kazancınmış gibi düşün ve onun zararını da kendi zararınmış gibi kabul et. - Taoizm.

BASKI VE ZULÜM
Toplumların gelişmesinde en önemli engellerden biri de baskı ve zulümdür.
Amerikan filozofu Emerson şöyle diyor: "Lanetler, her zaman onları savunanların başına gelir. Bir kölenin başına zincir taktığınız zaman, zincirin öteki ucu sizin kendi boynunuzda kilitlenir. Zulüm ve baskı tarihi tabiatı aldatma tarihidir; suyu yokuş yukarı akıtmaya çalışmanın, bir yığın kumu iple bağlamanın tarihidir. Akıl ve makuliyet şehitleri lekelemez. Ona vurulan her kamçı onu daha da şöhret yapar. Her hapishane şahane mekândır; yakılan her kitap ve ev, dünyayı aydınlatır; baskı altında tutulan her kelime dünyanın bir ucundan ötekine yankılanır"

PEKİ, NE YAPMALIYIZ?
Milletin yeteneği içinde bulunduğumuz durumdan bizi çıkartacak durumdadır. Cahil (burada cahil olmayı dünyadan bihaber olan, sorgulayamayan, kendisine dayatılanı doğru kabul eden eğitimsiz kişi olarak tanımlıyoruz) olanın bile genlerinde sağduyu ve gerçekleri görme gözü saklıdır. Bir kere buna güvenmek lazım. Burada halkı uyandırmak ve gerçekleri ortaya koymak için hepimize görev düşüyor.
Aydınlarımızın, toplum için bir şeyler yapmak zorunda olduklarının farkında varıp uyanmaları ve korkuyu üstlerinden atmaları şart.
Zenginlerimiz aman bana bir şey olmasın, diye kendilerini toplumdan soyutlamamaları ve topluma kendilerini adamaları zamanı geldi geçiyor.
Dine zarar verenlere gerçek din adamları ve ahlakçılar dersini vermeli. Tarikatlar ve cemaatler evlerde ibadet eden dost gruplardan ibaret kalmalı. Toplumsal bir işlevi kalmamalı.
Atatürk’ün kurduğu Çağdaş Uygarlık Projesinden vazgeçmemeliyiz. Bu projeyi günümüz modern dünyasına uyarlayarak yolumuza devam etmeliyiz.
Zor mu, bunları yapmak? Hayır. Milletimiz en zor zamanlarda ayağa kalkmasını bilir ve benim çağdaş ve kalkınmış bir toplum olmamı kimse engelleyemez, der.
Bin başlı ve her başı korku olan canavarı yenmeye hazır mıyız? Hazırsak ayağa kalkma zamanı...