Yükümüz ağır işimiz çok

Sırbistan ziyareti dönüşünde Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Suriye'deki iç savaşın başından beri Rusya'nın atacağı adımları dikkatle takip ediyoruz. Çünkü Rusya, Suriye'yle müşterek hareket ediyor. İran'la ilgili konuda da Rusya, İran, Suriye, bütün bu üçlü mekanizma birlikte hareket ediyor.

Diğer tarafta ise Amerika, İngiltere, Almanya’dan oluşan koalisyon güçleri bulunuyor. Koalisyon güçleri PKK/YPG terör örgütünü hamiliğine soyunmuş durumda… Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı en büyük tehdit oluşturan bu duruma karşı Rusya, İran ve Suriye’nin daha etkili tedbirler alması elzemdir.

Benzer şartlar Irak’ta da yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir yanda İsrail’in savaşı tüm bölgeye yayma çabaları, diğer yanda terör örgütlerinin bölücü ve yıkıcı faaliyetleri ortadayken, küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmamız lazım. Yükümüz ağır, işimiz çok."

Temel ve Dursun’un hikâyesidir. Temel bıçağıyla oynarken parmağında küçük bir sıyrık oluşmuş. Dursun hemen hastaneye gidelim demiş. Temel kaygılanacak bir şey yok ufacık bir sıyrık demiş ama Dursun’u ikna edememiş. Hastaneye varmışlar. Dursun, Temel’e “Sen gir ben dışarıda sigaramı içeyim” demiş.

Temel içeri girince önüne iki kapı çıkmış: Acil kapısı, normal vakalar kapısı. Benimki sıyrıktır demiş ve normal vakalar kapısından girmiş. Önüne iki kapı çıkmış; derin yaralar ve hafif yaralar. “Benimki hafiftir” diyerek o kapıdan girmiş. Önüne iki kapı daha çıkmış; Pansuman gerektiren ve gerektirmeyen. “Benimki gerektirmez” diyerek o kapıdan çıkmış kendisini hastane dışında bulmuş.

Dursun yanına gelmiş ve sormuş, “Nasıldı, yarana baktılar mı?” Temel de “Yarama bakan olmadı ama organizasyon mükemmeldi.’’ demiş.

NEYİ BEKLİYORSUNUZ

Moskova, Tahran, Ankara ve Şam’da birbirlerinin kuyusunu kazımakla meşgul olanlara, çelme takmak isteyenlere, mevcut pazardan nasıl fayda sağlarım diye plan yapanlara, zayıf düşsün boşaltacağı yeri ben kapayım tilki hesabında olanlara ve başta her gün bıkmadan usanmadan Suriye, İran, Rusya ile nasıl düşman kalırız diye yırtınanlara hitaben ve en üst seviyeden açıkça ifade edilen, “Küçük çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak dayanışma içinde bölgeyi kurtarmak” için neyi bekliyorsunuz?

Tespitler mükemmel, tehditlerin kaynağı net, çözüm önerileri fantastik, organizasyon dahiyane ama Filistin’in, Lübnan’ın, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın, Türkiye’nin yarası halen kanamaya devam ediyor. Türk-Arabi-Farisi-Kürdi-Ermeni-Süryani-Musevi zincirini koparmış Netanyahu ve avenesinin ölüm makinesini ne vakit durduracak. İnsanlık şimdi bir araya gelmeyecekse ne vakit gelecek?

ARAP LİGİ KARPUZ GİBİ BÖLÜNDÜ

Petro-dolar Şeyhliklerin milyonlarca doları devreye girdi. İdeolojik ihtilaflar teşvik edildi. Siyasi didişmeler, rekabet daha çok körüklendi. Fitne ve fesat tavan yaptı. “Dini-dar Kardeşler Örgütleri” palazlandı ve kanlandı. Milli dava güdenleri İslam dışı hareketler olarak yaftaladı.

Milliyetçiliği bir gavur Batı ürünü, Mesihilerin, Musevilerin, Komünistlerin ve onların oyuncağı olmuş Müslümanların İslam’ı yok etmek için piyasa sürdükleri şeytani bir hareket olarak tedavüle soktular. Laik kesimlerin ezici çoğunluğu siyasal-askeri itikat kimlikli, din söylemli tüm örgütlere düşman ettiler.

Arap Ligi karpuz gibi ikiye bölündü. “Araplar anlaşmamak üzere anlaştı” söylemini doğuran, toplanan ama hiçbir etkili karar alamadan dağılan, Filistin, Kudüs, Arabi davası, İslam şerefi diye başlayan hamasi konuşmalar yaparak Arabi milletin ve Müslümanların gazını alan bir lige dönüştü.

‘BİZ ÖYLE DEĞİLİZ BÖYLEYİZ’

Avrupa’da eğitimli kesimlerde Suudiler, Katarlılar, Sudanlılar Arap ise biz değiliz. Biz Berberiyiz, Lübnanlıyız, Filistinliyiz, Mısırlıyız, Suriyeliyiz çalışmaları hız kazandı. Yetmedi biz Firavun hanedanlıkların soyundanız, biz Mısırlı değil Kıptıyiz, Lübnanlı değil Finikeliyiz, tüm Arapların birliği için mücadele etmek saçmalık önce büyük Suriye milletini ihya etmeliyiz, biz Arap değil Suriyiz (Süryani, Suriyeli) Aramiyiz, İbraniyiz, Arap değiliz Sünniyiz, Şiiyiz, Aleviyiz söylem ve eylemleri yaygınlaştı.

Tüm bu olumsuz gelişmelere karşın Filistin’de yaşanan trajedi, milyonlarca Müslüman, Mesihi Arabi Filistinlinin yurdundan edilmesi ve mülteci kamplarına mahkum edilmesi, Arabi milletinin birlik olması ve birlikte hareket etmesi ihtiyacını hep canlı tuttu.

Her şerde bir hayır vardır misali İsrail’in Gazze, Filistin, Lübnan ve Suriye’de ortaya koyduğu vahşet, Batılı işgaller Arabi Milli Dirilişin her daim küllerinden doğması için önemli bir sebep teşkil etti.

Netanyahu’nun askeri olmaz, projelerinde görev almaz ve tamahlarının cariyesi olmayı kabul etmezseniz bir sinek kadar değeriniz yoktur. Gazze yanarken Batı Şeria’da hüküm süren İsrail memurları FKÖ küçük çıkarlar ve hesaplar peşindeydi. Buradaki Filistin sakinleri Netanyahu’ya ve onunla işbirliği yapmaya razı Filistinli yöneticilerin dilsiz şeytan kalmalarına daha fazla dayanamadılar. Sokak protestolarına başladılar.

Şimdi orası da Gazze gibi yanıyor. Lübnan’da sadece Şiiler ve onların en yakın müttefikleri Filistinliler, İranlılar, Suriyeliler öldürülürken, köyleri yok edilirken, bölgeler, mahalleleri moloz yığınına dönüşürken, yüzbinler göç ederken sokaklarda yatarken bazı Dürziler, bazı Sünniler, bazı Hristiyanlar (özellikle Katolikler ve Protestanlar) ve bazı Şiiler yılan bizi sokmaz, Fransa, ABD bizi korur, İsrail bizim bölgemize saldırmaz gibi sözlerle kendilerini avuttular.

NETANYAHU ÇILDIRIYOR

Netanyahu onlardan tarafsızlık ve sessizlik istemiyor. Hizbullah’a karşı savaşmalarını istiyor. Lübnan’da birbirlerine girsin diye bekliyor. Bu olmayınca Netanyahu çıldırıyor; Lübnan’ın her yerini bombalayacağım, hiç kimse ve hiçbir yer müstesna olmayacak diye bağırıyor.

Evet yükümüz ağır ve işimiz çok. Ama Filistin, Lübnan ve Suriye’nin yarası derin. İçine giren mikrop tüm bünyeyi çökertecek kudrette. Kolumu vereyim canımı kurtarayım cinsinden bir virüs veya mikrop değil bu. Mükemmel bir organizasyon ve ajitasyona değil kanayan yarayı durduracak acil müdahaleye ihtiyacımız var.