Yüzde 2.6 küçülme neyi ifade ediyor?

2019 ilk çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) yüzde 2.6 azaldı. Yani Türkiye ekonomisi bu oranda küçüldü. Yani harcamalarımız azaldı. Yani gelirimiz azaldı. Ezcümle durgunluğun içinde olduğumuz kanıtlandı.
2018 yılının son çeyreğinde de küçülme yaşamıştık. Bu dönemdeki yüzde üç küçülme ve 2019 ilk çeyrek küçülmesi ile ekonomimiz toparlanıyor, diyenlerin teknik anlamda artık bir şey diyecek halleri kalmadı. Çünkü bu kişiler “Ardı ardına küçülme olursa resesyondayız, diyebiliriz, bu yoksa ekonomik kriz yoktur” diyenlerdi. O da oldu. Aşağıdaki grafiğe bakarsanız tepe taklak gittiğimizi görürsünüz

KÜÇÜLME NE DEMEK?

2019 yılının ilk çeyreğindeki bu küçülme ile GSYH 800 milyar doların altına indi. Bu yılın tamamında da küçülme yaşanacağı için Türkiye ekonomisi cirosu (milli geliri) ne derseniz deyin 800 milyar dolar çevresinde dolanıp duruyor. 2023 yılı iki trilyon dolar hedefi artık hayal oldu.


Kalkınmanın ölçüsü kabul edilen kişi başına düşen milli gelir (KBMG) 9 bin 153 dolar ile 10 bin doların altında kalmaya devam ediyor. Yani orta gelir tuzağından çıkamıyoruz. Gerçi KBMG hepimizin sahip olduğu geliri ifade etmiyor. Sadece ekonomik gösterge olarak dikkate alıyoruz. Bu bile alarm veriyor. Buna çoğu kişi fakirleştik şeklinde yorumluyor. Evet, milyonlarca insan fakirleşti. Harcama yapamaz duruma düştü. Gelirlerimizi enflasyon yedi bitirdi.

DEVLET HARCAMIŞ!

Küçülme oranının daha büyük rakam olmasını önleyen kamunun nihai tüketim harcamalarının bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7.2 artmış olması. Buna karşılık ithalat yüzde 28.8 azaldı. Buzdolabı, çamaşır makinesi, TV gibi dayanıklı mallara yönelik harcama yüzde 19.5 düşmüş, yarı dayanaklı mallar da ise azalma yüzde 18.2.
Bu rakamlar oldukça önemli azalışları işaret ediyor.

İnşaat yüzde 10,9 küçüldü. Sanayide azalma yüzde 4.3.
İmalat sanayinde küçülme yüzde 4.7.

Bunun anlamı şu: çarklar dönmüyor. İnşaat sektörü batık durumda. Sanayici kan ağlıyor ve yatırım yapamıyor, yapmak istese de önünü görmüyor ve hep erteleme yoluna gidiyor.

Lokanta, otel ve eğlence harcamalarında da yüzde 2.5 bir azalma var. Bu da tüm alanlarda hissediliyor. Masa başına bir saatte yapılan harcama çayhanelerde yapılan ödemelere neredeyse eşit hale geliyor.

Harcamaları etkileyen en önemli husus gelirin enflasyon oranının gerisinde kalması. Gelirler azaldı. Geliri olan da harcama yapmaktan korkuyor. Önünü göremiyor. Tedbirli davranıp harcamama yoluna gidiyor.

TÜNELİN IŞIĞI UZAK

Büyüme rakamları, 200 milyar dolar olan döviz mevduatı hesapları, ülkenin döviz rezervlerinin erimesi, dış borçları çevirmememiz, yüksek faiz-yüksek enflasyon-yüksek döviz kuru, bankaların kredi verecek kaynaklardan giderek yoksun kalması (eskisi gibi sendikasyon kredileri bulamamaları), hâlâ bir kalkınma plan ve programı hazırlamaktan imtina edilmesi uzun süre tünelden gideceğimizi ve ışığa zor ulaşacağımızı gösteriyor.

Birileri size büyüme rakamlarını mevsim etkilerinden arındırdığımızda toparlamanın olduğunu ve dengelenme sürecine girildiğini söylerse inanmayın. Süslü ve tercümeye muhtaç cümlelere itibar etmeyin. Mutfak ve sokak ekonomisine bakın yeter.

Esas sorun şurada: Türkiye ekonomisi ehil kişilerce yönetilmiyor. Bıktık ve bıkkınlık verdik artık aynı şeyleri tekrarlayıp durmaktan…
Kabul edelim artık: olmuyor, olmuyor, sizinle olmuyor…