Zafer için güçlü ekonomi şart
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bize makro ekonomi dersi anlatan rahmetli hocamız Profesör Doktor Tevfik Pekin’in sözleri hala kulağımdadır: “Ekonomi politikasını yönetenler ellerini hiçbir şeye sürmeseler bile bu ülke kendi kendine yılda yüzde 4-5 büyür. Ancak tek şart var! Başınızı içeride ve dışarıda belaya sokmayacaksınız…”
Bu sözün üstünden yıllar su gibi geçti ve Türkiye belki de tarihinin en zor dönemlerini aşmaya çalışıyor… Geçtiğimiz Nisan ayında Uluslararası Para Fonu (IMF) dünya ekonomilerine dair büyüme tahminlerini açıkladı. Yapılan tahminlerde Asya ülkelerinin dünya büyüme şampiyonluğunu yine kimselere bırakmayacağı görülüyor. Türkiye’ye baktığımızda ise 2017 yılı için yüzde 3 olan büyüme tahmininin yüzde 2,5’e indirildiğini görüyoruz.
Ekonomik Büyüme ve Tahminler | |||
Tahminler | |||
2016 | 2017 | 2018 | |
Dünya Büyümesi | 3,1 | 3,5 | 3,6 |
Gelişmekte Olan Asya Ülkeleri | 6,4 | 6,4 | 6,4 |
Türkiye | 2,9 | 2,5 | 3,3 |
Gelişmekte Olan Ülkeler | 4,1 | 4,5 | 4,8 |
Düşük Gelirli Ülkeler | 3,6 | 4,7 | 5,3 |
Kaynak: IMF, Nisan 2017 Dünya Ekonomik Görünümü |
Yukarıdaki tablonun bize özetle söylediği, Türk ekonomisinin Asya’daki örneklerinin yarısı kadar, dünyadaki örneklerinin ise altında bir büyüme rakamı yakalayacağıdır. Tabii bu durum Türk halkı için yeteri kadar iş imkânı yaratılamaması demektir. 2017 yılında da işsizliğin devam etmesi, hane halkı gelirlerinin düşmesi, cari açığın sürmesi beklenebilir.
Bu ortamda, hükümetin üretimin motoru olan KOBİ’ler için getirdiği kredi ve vergi kolaylıkları durgunluğa giren ekonomi için son derece isabetli önlemler olmuştur ancak taşıma su ile değirmenin dönmeyeceğinin farkında olarak artık ekonomide reformları konuşmanın zamanı gelmiştir.
TÜRK EKONOMİSİNE GEREKEN REFORMLAR NELERDİR?
Ekonomik reformlar denildiği zaman yüzlerce maddelik bir liste çıkarmamız mümkün ancak ana hatları ile belirtecek olursak:
*Eğitim sisteminin küresel anlamda rekabet yeteneğine sahip yaratıcı genç işgücünü oluşturması.
*Ekonominin üretim temelli olarak yapılandırılması.
*Bölgelerarası eşitsizliği gidermede devletin yeniden devreye girmesi.
*Üretimde kullanılan ham madde temininde dış bağımlılıktan kurtulma yollarının araştırılması.
*Türk ekonomisinin klasik üretim yapısını değiştirerek küresel pazarlarda daha fazla gelir getirecek ürünlerin üretilmesi.
*Ekonomide devlet-özel sektör ve reel-finansal sektör dengelerinin yeniden kurulması.
*Bütün bu amaçlar için gerekli yasal mevzuatın hazırlanarak ilgili devlet kurumlarının hazırlanması olarak özetlenebilir.
REFORMLAR OLMAZSA NE OLUR?
Türkiye geldiği nokta itibari ile artık eskiden olduğu gibi dünya üzerinde orta gelir grubunda yer alan mütevazi bir ülke olarak kalamaz. Ülkemiz üç kıta arasında yer alan konumu ile dünya ticareti ve enerji alanlarının tam ortasındadır. Sahip olduğu yüksek jeopolitik değer nedeni ile Türkiye’nin sürekli dış müdahalelere maruz kaldığını, bekası için çatışmalara girdiğini de hep birlikte görüyoruz. Sonuç itibari ile Türkiye’nin önünde sadece iki seçenek mevcuttur: Ekonomik reformları yaparak güç kazanmak ve büyümek ya da hiçbir şey yapmadan günlük önlemlerle durumu idare edip bir gün küçülmeye razı olmak.
TÜRKİYE İÇİN GÜÇLÜ EKONOMİ ŞART
Türkiye güneyinde PKK ve türevi YPG ile halihazırda çatışıyor. Bu çatışmaya doğası gereği biraz daha güçlendikten sonra Barzani güçleri de katılacaktır. Tam da bu noktada Türkiye eskiden “2,5 savaş stratejisi” olarak belirlediği, yani batıda Yunanistan, doğuda saldırgan olabilecek bir devlet ve içte PKK ile savaşmaya dayalı hazırlık planlarını yeni duruma uygun bir şekilde güncellemelidir.
Yapılacak hazırlıkların özünü ise “Üretim Ekonomisi”ne geçiş oluşturmalıdır. Zira El-Bab ve meskun mahal çatışmaları göstermiştir ki kendi tankımızı, uçağımızı, hava savunma sistemimizi üretemeyen bir ekonomiye sahip olmak, devleti IŞİD ve PKK ile çatışırken zorlamıştır. Üretim ekonomisinden yoksun piyasalar dolara olan bağımlılık nedeni ile günlerce dalgalanmış, bu durum da ülkemizdeki üretici birimleri olumsuz etkilemiştir.
Özetle şu an Türkiye’ye saldıran taşeron örgütlerin ileride birleşip güçlenerek yanlarına işverenlerini de aldıkları zaman, ayakta daha sağlam durmamız için, ekonomimiz güçlü olmalıdır. Artık küçük siyasi hesapları bırakarak, gelecekte yaşayacağımız savaşlardan zaferle çıkmamız için, bu milletin kendisini daha da ayrıştıracak konular yerine, ekonomiyi güçlendirecek reformları konuşmanın zamanı gelmedi mi?