Zaferin büyük sırrı: Vatan savunması

18 Mart Çanakkale Zaferinin 103. Yıldönümünde, Türk Silahlı Kuvvetleri yine büyük bir zafere imza attı. Afrin şehir merkezinin bu kadar kısa sürede düşmesi dost düşman herkesi şaşırttı. PKK-PYD’nin az da olsa direnmesini bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. O “Afrin’e girmeyelim, büyük kayıplara uğrarız” diyenlerin gönlünde PKK’nın büyük bir direniş göstereceği fikri vardı. Ama görüldü ki, Türk Ordusunun karşısında PKK’nın direnme kabiliyeti yoktur.

TÜRK ORDUSU İŞGALCİ DEĞİLDİR

Türkiye Zeytin Dalı Harekâtı'nı başlattığı zaman, Suriye’nin toprağında gözü olmadığını, tam tersine Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu bütün dünyaya ilan etti. Türkiye, Suriye’de hem Suriye’nin hem de Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden ve terör uygulayan ABD piyonu bir örgütle savaştığını hem Türkiye kamuoyunu hem de Suriye kamuoyunu ikna ederek bu harekatı başlattı. ABD-AB ile terör örgütü PKK-PYD, Türkiye’yi işgalci bir güç olarak gayri-meşru konuma sokmak için çok uğraştı. Türkiye’yi komşularının topraklarında gözü olan işgalci ve saldırgan bir devlet gibi göstermeye çabaladılar. Ama dünya kamuoyunun ve Suriye halkının tepkilerine bakacak olursak bu konuda büyük bir başarısızlık gösterdiklerini görürüz.

KÖY KORUCULARI

Bu savaşta hakkı yenen veya hakkı teslim edilmeyen, bence ÖSO’dan da önemli savaşan grup, bizim kahraman köy korucularımızdı. Köy korucularımız 30 yıldan uzun süredir PKK ile büyük bir mücadele yürütüyor. Afrin harekâtında da yer aldılar. Türkiye’nin Güneydoğu’da bölücülük ile mücadelesinde korucular tayin edici bir rol oynadılar. Köy korucuları, Kürt halkının bölücülükten yana olmadığının, Türk milletinin bir parçası olduğunun bir örneğidir. 60 bin korucu ile Kürtler bu vatanın ayrılmaz bir parçası olduklarını kanlarını akıtarak ispat ettiler.

TSK, VATANINI SAVUNUYOR

Türk Silahlı Kuvvetleri, erinden generallerine kadar Doğu-Güneydoğu’yu hiçbir zaman işgal ettiği, yabancı bir toprak parçası olarak görmedi. Zaten Türk Ordusu milli bir ordu olarak, nüfusu oranında Kürt kökenli yurttaşlarımızın da içinde yer aldığı bir ordudur. Türk Ordusundan bahsederken Türküyle, Kürdiyle bütün Türk Milletinin ordusu olarak görmeliyiz ve öyledir. Türk halkı da, aşağı yukarı aynı kanaate sahiptir. Kürt nüfusun %60’ı batıda yaşamasına rağmen Kürtlerle Türkler arasında ciddi hiçbir olayın olmaması bunun en büyük göstergesidir. Güneydoğu’da sıkışan halk, Kuzey Irak’a değil, Türkiye’nin batısına göç etmektedir. Demek ki Kürtler de gelecek tasarımlarını Türkiye Cumhuriyeti içinde yapıyorlar.

Gerek PKK, gerekse ABD ve AB, Türklerle Kürtleri birbirine yabancılaştırıp çatıştıramadılar. Türk askeri Güneydoğu’da, ülkesini bölmek isteyenlere karşı savaştığını düşünüyor. Bu çok önemli bir duygudur. Vatanını savunmak ve böldürmemek için şehit olmayı göze alabilirsiniz. Ama başka bir ülkeyi işgal etmek veya var olan bir işgali sürdürmek için kolay kolay canınızı vermezsiniz. Türk Ordusunun başarısının altında bu çok önemli gerçek yatmaktadır. Bu aynı zamanda PKK’nın ve bölücülüğün yenilgisinin ve asla başarı kazanamayacağının da göstergesidir.

PKK kadar büyük dış destek alan başka bir terör örgütü yoktur. Daha en son ABD emperyalizmi 5000 tır silah göndererek ve PKK’lı teröristlere maaş bağlayarak desteğini gösterdi. Bu açık bilgilerin yanı sıra bir çok konuda da gizli destekleri verdiğini düşünebiliriz. AB’de PKK neredeyse yasal bir kuruluş gibi ele alınmaktadır. Her şeyi bir tarafa bırakın, PKK’yı açıktan destekleyen HDP Türkiye’nin parlamentosunda yer alabiliyor. On binlerce silahlı teröristi bulunan bir örgüte karşı kazanılan bu zaferin arkasında işte bu vatanını böldürmemek için şehit olmayı göze alan Mehmetçiğin büyük kararı ve inancı var.

18 Mart’ta Çanakkale nasıl geçilemediyse, nasıl Afrin düştüyse, Türkiye’de bölünmeyecektir.