Zalimin korkulu rüyası: Şiir!

Nerede bir insanlık suçu işleniyorsa şiir oradadır. Şiir insanlığın evrensel değerlerinin yanındadır. Şiirin varlık nedeni insanlığın yetkinleşme çabasına destek olmaktır.
İnsanlık büyük ve derin mücadelelerden geçerek yetkinleşir. Bu uzun süreçte şiir, sanatların en başında yer alarak bu mücadelelerde görev üstlenir. Tarih boyunca böyle olmuştur. Dünya şiiri bunun örnekleriyle doludur.

Gelişme, yetkinleşme atılımlarının gerçekleşmesi, diyalektik yasalarına bağlıdır. Hareketin haksız ile haklı, kötü ile iyi, çirkin ile güzel, yanlış ile doğru, eski ile yeni, yalan ile gerçek, çürüyen ile canlanan, parçalanan ile bütünleşen, ezen ile ezilen yanları kesintisiz çatışır.

Şiir hep haklının, iyinin, güzelin, doğrunun, yeninin, gerçeğin, canlananın, bütünleşenin ve ezilenin yanında yer alır. Emperyalizm, İsrail üzerinden Filistin topraklarında sayısız katliamlar yaptı. Bugün de bunları sürdürüyor. Elbette dünyanın her yerinde şairler Filistin’den yana oldular ve ezilenden yana şiirler yazdı.
Ben de ilk Filistin konulu şiirimi 1976 yılında yazdım ve İstanbul’da düzenlenen bir Filistin gecesinde okundu:”Yol Kapalı Filistin’e!”Şiirin adını şair ağabeyimiz A. Kadir koydu. O gün bugündür Filistin davasını, İsrail katliamlarını takip ettim ve konuyla ilgili yazdığım şiirleri Cenin Ağıtları adı altında topluyorum.

En son, birkaç gün önce İsrail Başbakanı Netanyahu’nun işgal altındaki Batı Şeria’da yer alan Ürdün Vadisi’ni ‘İsrail’e ilhak etme’ girişiminde bulundu ve Gazze halkını, başlarına bomba yağdırmakla tehdit etti.
Sırtını emperyalizme dayayan zalim, insanlığın gelişmesini, yetkinleşmesini engelliyor. İşte tam o noktada şiir görev başı yaparak, zalime karşı mevzie giriyor. Şiir kitlelerin gönlünü kazanarak, yaydığı aydınlıkla zalimin korkulu rüyası oluyor.

CENİN AĞITLARI

Yirmi Beşinci Ağıt,Toprak yiyen kavim

(Kuru toprağa bağdaş kurmuş iki ud ve iki keman
acıyla ağıtlanmaktadır... Dokuz battal davul yandan
girer ve çevrelerinde gök gürültüsüyle döner...
)

***

Toprak yiyen kavmi görmediniz mi, lanetli!
Gelin görün o zaman, haydi gelin yakından görün:
Ruhuna rahmet okutuyor Kudüs’ü yıkan Romalı Titus’un,
Bakın nasıl kuşatmış körpe hayatı ölüm hücreleriyle?
Nasıl yakıyor derya içinde bizim İbrahim’leri.

***

Saz sepette balık gibi oynatıyor Musa’yı, Mustafa’yı.
Nasıl da değişmişler Nemrut’la kepleri, takkeleri,
Görmeyen kalmasın İlahi Komedya çadırındaki işleri.
Nasıl dağıtıyor yoksul haneleri Doların şeriatı,
Gelin görün o zaman, gelin çocuk kanına parmak basın.

***

Gazze külü yediriyor kundak bebeğine, gümüş kaşıkla,
Ramallah kumuyla besliyor hasta babasını,
Zeytinliklerin toprağını tıkınarak beslenecek sanıyor.
Irak’ta, Suriye’de döktüğü kanı Kudüs’e kanallıyor,
Ey Rab gel, düştüğü kör tuzakta gör İsrailoğulları’nı.

***

Durmadan öldüreni duymadınız mı, duyun o zaman,
Söğüt dalı gibi kırılıyor halkın filizlenen umudu,
Yaklaşın kulak verin acı ilahisine evi yıkılanın.
Kim duyurabilir ki, sağırdır, dilsizdir zamane elçileri,
Netahyahu adıyla çalışırlar küresel kerhanede,
Hangi kutlu kitap yatıştırabilir yürekte kabaran Lut’u?

***

Zulmü bilim edineni bilmediniz mi, bilin o zaman!
Beyaz Saray duvarı ile Ağlama Duvarı arasında ezilen,
Kaç İsa çarmıha gerildi, kaç azizin kırıldı kemikleri?
Neden ya hu! Neden kirlettiniz sevgi ilahilerini?
Kokain külahı yaptınız, esrar sardınız Tevrat yapraklarına,
Wall Street’te ne kadardır bugün Hz. Musa hisseleri?