Zerrin’le uzun söyleşimiz (V)

Beklenmeyen gün aşk bilinciyle çıkıp gelince,
Gösterdi gül yüzünü allanmış yeryüzüne.
Eğilip, bir tutam sarmaşık kopardı Ka birden bire,
Kara saçlarını bağladı yukardan sıkıca,
Kayanın dibinden ışığa doğru tırmananlardan.

Başının üstünde belirdi görkemli gece kulesi.
Geniş yapraklara sarılı meyveleri çıkardı,
Birlikte yiyelim, dedi cömertçe, haydi uzan,
Birlikte yaşamak isteyene kadın sesi iyi geldi.
Kadim tanrı mezarlarının üzerine yattılar.

Yüksek kemerin altında bekleyen biri var,
Eski çağların silinmiş isteğiyle dönüp bakar.
Elini koydu büyük tarihin kapak taşına:
Yaşanmış bütün aşkların bedeni hâlâ sıcak.
Güneş doğdu ve battı art arda kaç zaman,
Serin taflan, ateşli gövdeden şehvetle geçince,
Böyle oluyor, dedi Ka, acı veriyor insana.

Evet. Yaşanan bir sonsuz an değil midir?
Böyle oldu, böyle şeyler de yaşandı evin birinde,
Kimbilir hangisinde, ağaç kovuğunda mıyız,
Suyun üzerinde kamış bir kulübede mi?

Hem orada, hem burada dedi, ev değişir,
Temeli sağlam atılmış yekpare dünya kayasına,
Cennet Mahallesi’nde hanımeli kokulu yuva,
Camları çiçek gibidir, gözyaşıyla silinir ara sıra.