Ziraat odaları

Ülkemizde tarımla ilgili sorunlar gündeme geldikçe eleştiri oklarının bir miktarı da ziraat odalarına yönelir. Üretim maliyetleri altında ve pazarlamada zorluklar yaşayan canı yanmış çiftçilerimiz ziraat odalarını bir şey yapmamakla, sadece kendilerinden para almakla suçlar, tarıma hizmet etmediklerini söylerler. Hatta ‘odalar kapatılsın’ demeye kadar vardırırlar tepkilerini. Bununla birlikte elbette ziraat odalarından memnun olan çiftçilerimiz de vardır. Bu durum bölgeye, oda başkanına göre değişiklik gösterebilir.

GÖREVLERİ

Ziraat odaları, kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşlardır yani çiftçilerin meslek örgütüdür. Ziraat odaları "meslek hizmetleri görmek, tarım sektörünün her alanının genel menfaatlere uygun olarak gelişmesine ve devletin tarımsal plan ve programlarının gerçekleşmesine yardımcı olmak, çiftçilerin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslek faaliyetlerini kolaylaştırmak, tarımda iş, mesleki disiplin ve ahlakı ile birliğini korumak, çiftçilerin birbirleri ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü, güveni sağlamak amacıyla kurulan, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır" diye tanımlanır. Ziraat odalarının görevleri nedir diye bakarsak; "çiftçi kütükleri tutmak, kayıtlı üyelerine girdi temin etmek ve dağıtmak, biçerdöver kayıt ve tescil işlemleri yapmak veya bu tür toplantılara katılmak ve sosyal amaçlı çalışmalara destek olmaktır." diye ifade edilmektedir. Diğer taraftan "tarımsal politikaların genel menfaatlere uygun olarak yürütülmesi amacıyla gerekli çalışmalarda bulunmak, tarımla ilgili görüşlerini Hükümete ve kamuoyuna duyurmak, çiftçilerin hak ve menfaatlerini korumaktır. Bunun için, çiftçilerin uygulanan politikalar hakkındaki düşüncelerinden yararlanarak raporlar hazırlanmaktadır. Böylece, tarım sektörünün ülke ekonomisine yaptığı katkının arttırılmasına ve çiftçilerin ekonomik ve sosyal yönlerden gelişmesine çalışılmaktadır." denilmektedir.

Her konuda olduğu gibi ziraat odaları konusunda da eleştirilerimiz yapıcı, çözüm odaklı ve tarımı ileri götürecek şekilde olmalıdır. Şunu da unutmayalım ki tarımımız yapısal birçok soruna sahiptir. Ziraat odaları sorunsuz işleyen bir sistemde dönmeyen bir çark değildir. Ziraat odalarına tarımsal üretimin sorunlarını, çiftçilerin derdini çözecek yegane kurumlarmış gibi bakılıyor, bu yanlış. Ama ziraat odalarının görevlerini, kanunlarla çizilmiş yetki alanlarını tartışabiliriz. Ziraat odaları ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi) ile ilgili kayıt tutma işini yapmaktadır. Devlet tarafından verilen destekler de ÇKS üzerinden verilmektedir. Çiftçilerden aldıkları aidatlarla da bu odalar faaliyetlerini sürdürmektedir.

ODALAR DAHA AKTİF OLMALI

Çiftçiler zor günlerden geçiyorlar. Bu dönemlerde örgütlerinin sesinin daha çok çıkmasını istiyorlar. Ziraat odası başkanlarından ve en çok da Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı’ndan yaşadıkları zorlukları, sorunları daha yüksek sesle iktidara iletmesini ve hatta kitlesel eylem yaparak haklarını aramasını istiyorlar. Haklılar. Hak verilmez alınır.

Odalar çok daha aktif olmalılar. Uzun yıllar aynı koltukta oturmak, makam arabaları kullanmak, çiftçilerle hemhal olmamak ve onlara mesafeli durmak gibi kimi vakalar, çiftçimizde ziraat odalarına karşı olumsuz görüşlerin oluşmasına sebep oluyor. “Sadece aidat toplayan, koltuk, makam saltanatının olduğu” kurumlar olarak görülüyorlar. Dünya’da özellikle Avrupa’da yapılan büyük çiftçi eylemlerini ve bu eylemlerle çiftçilerin nasıl haklarını aldıklarını gördükçe de çiftçilerimizin ziraat odalarına tepkileri büyüyor.

TZOB, tarım politikasının oluşmasında iktidara görüş bildirerek, rapor sunarak katkıda bulunuyor fakat iktidar bu görüşleri ne kadar dikkate alıyor, tartışılır. Odaların yasal altyapısı da tartışılması gereken bir konudur. Siyasetin arka bahçesi, iktidarın müdahale alanı haline gelen bu odalardan çok şey mi bekliyor acaba çiftçilerimiz? Görüş bildiren, çalışan birlik başkanları, siyasi baskı görüyorlar mı acaba? Ya da koltuğa oturan başkanlar makam aşkına mı kapılıyorlar? Bunlarla birlikte başta da söylediğimiz gibi ülkemizin tarım politikasının da doğru bir çizgide olması gerekir. Şunu da unutmayalım ki milli ve doğru bir tarım politikası biraz da meslek örgütlerinin katkısıyla olur. Bu katkıları da iktidar almalı, eleştiriye açık olmalıdır. Ziraat odalarına gelince, onlar da çiftçilerimizin eleştirilerine açık olmalıdır. Unutulmamalıdır ki Atatürk’ün dediği gibi onlar milletin efendisidir.