Zuladaki ibretlik

Darbeciler kazansaydı havaya savuracağı sanatçı küllerinden bir girişim daha doğuracak kadar uzun bir bekleyiş sonrasında Sanatçılar Girişimi’nin darbe karşıtı bildirisini cumartesi sabahı Cumhuriyet’te okuduk: “Darbe ortamını hazırlayanlar da yargılanmalı”!?
Neye uğradığımızı şaşırdık: Darbecilerin hazırlayıp da okuyamadıkları bildiri mi yoksa bu? Nasıl olup da sanatçıların elinde okunmuş ki?!

BÜTÜN DARBELER ‘HAZIRLAYAN’I YARGILAR
Birden, 12 Mart 1971 darbesinin bildiri ve yargılamalarını anımsadık: 15-16 Haziran Direnişi için işçiler ülkeyi kargaşaya sürüklemekle suçlanıyor, başka deyişle, darbe ortamı hazırlamaktan yargılanıyordu. Değirmenköy’den Atalan’a gasp edilen topraklarını işgal eden köylüler, büyük toprak sahiplerinin kutsal mülkiyet hakkını ortadan kaldırmak ve darbeye zemin hazırlamakla suçlanıyordu. Devrimci yurtsever gençlik, halkı isyana kışkırtarak darbe ortamı hazırlamakla suçlanıyor, 68 Kuşağı’nın simgesi Deniz Gezmiş ve arkadaşları idamla yargılanıyordu. Yurtsever subaylar, darbe hazırlığıyla suçlanıyor, bu niyetleri 12 Mart darbesine gerekçe oluşturuyordu. Kürtlerin ve Türklerin kardeşliğini savunan TİP de darbe hazırlamaktan nasibini alıyordu.
12 Eylül 1980 darbesinin suçlamaları da o hale ve aynı mantığa dayanıyor, aynı toplumsal kesimleri ve örgütlenmeleri suçluyor, bu kez, grevci işçilerin yanı sıra onların sendikası DİSK’i de doğrudan sanık sandalyesine oturtuyor, Barış Davası’nda yargıladığı yüzlerce aydını, TYS davasında Aziz Nesin’i, Ataol Behramoğlu’nu tutuklayıp yazarlar örgütünü de darbeye zemin hazırlamaktan yargılıyordu.

15 TEMMUZ DARBESİ VE VATAN HAİNLERİ
Gerçek şu ki, darbeyi hazırlayanla darbeci aynı özneler... Toplumu demokratik işleyişle yönetemeyen kesimler, işbirliği ettikleri emperyalizmin emelleriyle kendi çıkarlarını birleştirerek ulusuna ve ülkesine karşı her türlü kumpasa girer, darbe ortamı hazırlar ve kendi kışkırtmalarından ötürü ülkenin asıl sahiplerini suçlayıp yargılar. 15 Temmuz 2016 darbesinin 12 Mart ve 12 Eylül’den farkı, CIA ve Pentagon elemanlarının doğrudan emrindeki bir terör örgütü olarak ülkeyi işgale kalkışmasıdır.
Sanatçılar Girişimi; FETÖ’cü darbenin başarılı olursa yalnızca AKP yönetimini yargılayacağını, iki cambaz aynı ipte kılıç kalkan oynarken kaykılarak seyredeceğini mi umuyor yoksa? Eğer böyle olacağını umuyorsa yazık ki ne yazık! Yanlış anlaşılmasın: İki düşmanı tepeleşirken seyretmekten zevk almayı ayıplamak bana düşmez. Bu, kişinin ya da kümenin ahlaki düzeyiyle ilgili, sosyopsikolojik ve dahası felsefi çukurudur. FETÖ darbesinin hışmına uğramayacağı konusunda kendinden emin olmayı yadırgayıp ayıplıyorsam nedeni şudur: Emperyalist tekellerin oyuncağı ve ABD’nin tetikçisi bir örgütün ülkeyi işgali vatan hainliğinden başka ne tür bir girişimle kıyas kabul eder ki?

CUMHURİYET’İN OHAL’İ
Manşetlerinde, günlerdir, OHAL sonrasında basının sansür tehdidiyle karşı karşıya geleceği kaygısını işleyen Cumhuriyet, “bildiriyi aynen yayımlıyoruz” dedikten sonra, olası yurtsever tepkilerin önüne geçme ihtiyacıyla OHAL uygulayıp bildirinin giriş cümlesini makaslıyor:
“Ergenekon ve Balyoz düzmece davaları sırasında yurtseverlerle en yakın bir dayanışma içinde olan Sanatçılar Girişimi ...”
Böylece, girişimi 5 yıl önce var eden gerçek özne, kendini niteleyen etken ortaç ve yan cümlecikle birlikte geri dönüşüme postalanıyor. Ortada kalan özneyi varın siz tanımlayın: Neyin nesi, kimin fesi? Gizli mi, sözde mi ya da düpedüz nesnesi mi?
İlhan Selçuk’un kemiklerini çok sızlattınız, mezarında günde kaç kez ters döndürdünüz. Ne diyeyim, FETÖ’nün cehennemi ütopyanız olsun.
Sanatçılar Girişimi’ne gelince, zulada gül suyu döküneceklerine, azıcık Aziz Nesin’den ibret alıp Lenin’den Cemal Süreya’nın çevirdiği Emperyalizm’i okuyup koklasalar ayılacaklar diye ummaktayım...