Son Yazıları

Sol görünümlü liberalizm

Sosyal demokrasi işçi sınıfı ideolojisi olarak doğdu. CHP ise işçi sınıfı içindeki dönüşümün sonucunda reformcu bir partiye dönüşmedi. 1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin önünü kesebilmek ve kentleşen Türkiye’nin yeni toplumsal dinamiklerine cevap verebilmek için, dümeni sosyal demokrasiye kırdı.

İşçi sınıfı CHP’de partinin karakterini değil, komisyonlarda temsil edilmesi gereken bir kesimi anlatıyor. Öyle olduğu için CHP’nin yüzde altmış-yetmiş oy aldığı bazı sahil yörelerinde, 1 Mayıs işçi bayramı hiç de kitlesel biçimde kutlanmıyor. Partinin siyasetlerine antiemperyalizm, üretim ve bölüşüm üzerine fark yaratıcı çözümler damga vurmuyor.

Yazının Devamı

Protestolar turuncuya döner mi?

İmamoğlu protestolarını turuncu devrime dönüştürmek isteyenlerin olması kaçınılmaz. Özellikle RAND Corporation’ın Türkiye’de iktidar değişimi umutlarını Batı yanlısı bir kalkışmaya bağladığı, Aydınlık okurlarının yakından bildiği bir konu.

Peki, bunun koşulları var mı? AK Parti’nin yirmi üç yıllık hükümet sürecinin yıpranması, faturası halka çıkartılan ekonomik kriz, işe alımlarda patronajın kurumsallaşması, liyakatin yerlerde sürünmesi, güç sahiplerinin otoriter ve kibirli üslubu, eğitimin gençlere gelecek sağlamakta faydasız hale getirilişi, çalışmakla kazanmak arasındaki ilişkinin kopuşu; çalışmayanın kazandığı, çalışanın kendisine bir gelecek kuramayışı ve umutların azalması…

Yazının Devamı

Diploma

Üniversitelere lisans ve lisansüstü eğitim için ya da yatay-dikey geçişin şartları önceden ilan edilir. Bu şartları tutturamayan adayların başvuruları ilgili birim tarafından kabul edilmez. Diyelim ki şartları sağlamadığı gözden kaçtı ve başvuru kabul edildi. Başvuruları değerlendiren komisyon tarafından uygunluk verilmez ve öğrenci kayıt yaptıramaz. Diyelim ki yaptırdı ve derslerini vererek mezun oldu. Diploma iptal edilemez. Çünkü hata en baştan yapılmış, öğrencinin akademik yeterliliği ile ilgili olmayan idari bir sorun olarak meydana gelmiştir.

Üniversitelerde bazen bir öğrencinin idari kararla kapatılan, dönemi ya da adı değiştirilen dersler nedeniyle mezuniyet için gereken krediyi tamamlayamadığı olur. Böyle durumlarda fakülte yönetim kurulları ve üniversite senatoları, hak kaybına yol açmamak için öğrenciden yana karar alarak, mezuniyet için gereken kolaylıkları sağlarlar. Usul budur.

Yazının Devamı

Az laf çok iş

1994 Ağustos’u. Yaz tatilinde bisikletle geziyordum. Önünde durup bakındığım gazete bayisinde bir dergi dikkatimi çekti, adı Bilim ve Ütopya. Kapakta “Evren Modellerinde Din-Bilim Çatışması” diye bir konu var. Hiç böyle cesur bir başlık görmemiştim. Derhal satın alıp okudum.

Genel olarak bilime ve bilim dergilerine ilgi duymuşumdur. TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergilerini babam ilk çıktığı 1960’ların sonlarından beri okumuş, biriktirmişti. Evimizdeki ciltlerini incelemiştim. Ancak Bilim ve Ütopya farklı ve çok etkileyiciydi. Sadece bilim dünyasında olan biten teknik gelişmeleri haber vermiyordu. Bilimden yana bir felsefi tutumu vardı. Aydınlanmacı ve devrimciydi.

Yazının Devamı

Terör döneminin sonu

Öcalan’ın çağrısı toplumda olumlu yankılandı. Vatandaşlar bir yandan olan bitenin hikmetini ve bu işin ardında bir çapanoğlu olup olmadığını anlamaya çalışırken, öte yandan terörün bir biçimde biteceğini duymaktan hoşnutturlar.

Çağrı metni incelendiğinde, Öcalan’ın herhangi bir pazarlık ya da önkoşul ileri sürmeksizin, PKK’nın işlevini tamamladığını, zaten geçmişte de milliyetçi önyargı ve savrulmaların esiri olduğunu tespit ettiğini görüyoruz. Öcalan’a göre, ne federasyon ne özerklik ne de kültüralist taleplerin sosyolojik bir karşılığı yoktur. Yapılması gereken tek bir iş kalmıştır: PKK’yı feshedip Türkiye’nin milli birliği içinde yer almak.Bu noktada iki hususu birbirinden ayırmak gerekiyor. Birincisi, Öcalan’ın çağrısı ve bu çağrının PKK hareketi üzerinde yaratacağı etki, milli menfaatlerimiz açısından tartışmasız olumludur. Bunun karşısında durup sanki PKK’nın silah bırakmamasını istiyormuş gibi bir pozisyona düşmenin kimseye faydası yoktur.İkincisi, PKK’nın Öcalan’ı dinleyip dinlemeyeceği ya da ABD’nin nasıl bir tavır alacağı konularıdır. Basın toplantısının yapıldığı salonun heyecansız atmosferi ve kimi DEM Parti eşbaşkanlarının kendilerince pazarlıkta el yükseltme çabaları da gözlerden kaçmadı. Fakat PYD Lideri Salih Müslim’in Öcalan’ın çağrısına uyabileceklerini söylemesi de sürecin genel karakterine uygun. Terör döneminin sonuna geldik.

Yazının Devamı

Milli Eğitimin çöküşü bir tercihtir!

Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz, Ziya Selçuk, Mahmut Özer, Yusuf Tekin…

Bu ülkenin milli eğitimi son yirmi iki yılda dokuz bakan gördü. En kısası beş ay, en uzunu altı yıl bakanlık yaptı. AK Parti Hükümeti’nde ortalama Milli Eğitim Bakanlık süresi iki yıl…

Yazının Devamı

DEM Parti’den açılımcılara yanıt

DEM Parti, 14 Şubat Cuma günü Parti Meclisi’nin yayınladığı sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaştı. Metni okuduğumuz zaman, açılım öncesi başlangıç pozisyonunun halen sabit olduğu görülüyor.

Sonuç bildirgesindeki emperyalizm ve barış gibi bazı kavramlar, Kürt milliyetçi hareketinin ideolojik bağlamı içinde anlam kazanıyor. Bu şifreleri okuduğunuzda, DEM Parti’nin açılımcı Bahçeli ve AK Parti Hükûmeti’ne verdiği yanıt ortaya seriliyor.

Yazının Devamı

İstanbul depremi ve yabancı işgal tehdidi

İstanbul depreminin eli kulağında. Uzmanlar, her an deprem olma ihtimalinin %47 olduğunu söylüyor. Bakan Murat Kurum, Türkiye’nin bu depremi kaldıramayacağını ilan etti. Ancak topu vatandaşa ve belediyelere attı: Herkes işi gücü bıraksın, kentsel dönüşüme girişsin!

İstanbul depremini milli bir mesele olarak kavramak zorundayız. Milli meseleler bakanlıkların destek kampanyaları ya da belediyelerin kısıtlı ve bürokratik sözde destekleri ile değil, devlet politikaları üretilerek çözülür.

Yazının Devamı

AK Parti’nin çelişkileri

AK Parti ve müttefiki MHP, dış güçlere, kışkırtma ihtimallerine, etki ajanlığına karşı uyanık olma çağrıları yapıyor. Ancak bu kadarla bıraktığınızda yeni bir şey söylemiş olmuyorsunuz. Çünkü Soğuk Savaş yıllarından bu yana, bu ülkede sağ partiler solu eleştirmek başta olmak üzere, baş edemedikleri her türlü sorun kaynağı için hep kökü dışarıdalığı ve dış güçlerin oyunlarını gösterip, çözümü birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu noktasına bağladılar. Garp cephesinde değişen bir şey yok.

Evet, Türkiye’de dış güçlerin kışkırtma çabaları diye bir sorun var. Ama bir sorun daha var: Dış güçler kavramının siyasal bir söylem malzemesi olmaktan çıkartılması ve siyasal aktörlerin eylemlerini belirlemesi. Eskiler, aynası iştir kişinin lafa bakılmaz demişler. Nitekim bugün Türkiye’de dış güçler tehlikesine dikkat çeken siyasal aktörlerin, bu tehlikeye uygun bir ekonomik, siyasal ve toplumsal politika belirlemekte ciddi bir kabızlık çektiklerini görüyoruz.

Yazının Devamı

Ders çıkarmak zorundayız

Hatırlıyor musunuz, 29 Kasım 2016’da Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar’a ait kız yurdunda yangın çıkmıştı. Ortaokul çocuklarının cesetleri, yurt görevlileri tarafından “dışarı kaçmasınlar” diye kilitlenmiş yangın merdiveni kapısının önünde yığılmıştı.

Türkiye’nin ciğeri yanmıştı…

Yazının Devamı

Yeni açılımın satır araları

Yeni açılım konusunda herkesin kafası fena halde karışık. Bahçeli bunun açılımla bir ilgisinin olmadığını ısrarla söylese de, tarafların pozisyonlarını bütünlüklü olarak değerlendirdiğimizde, ya anlamsız bir siyaset ya da açılıma dönüşmekten başka çaresi olmayan bir hamle karşısında olduğumuz görülüyor.

Anlamsızlık görüntüsünü veren, MHP’nin Meclis Grup Toplantılarında Bahçeli’nin yaptığı konuşmaların soyutluğu. Bunları dinleyenler, açık seçik ifade edilmiş bir yol haritası yerine PKK’ya kayıtsız şartsız silah bırakma çağrısı duyuyorlar. Silah bırakmazlarsa yok olacaklarmış. Herkes birbirine soruyor: Bu yeni bir söz mü şimdi? Türkiye Devleti, bundan önce teröristlere teslim olma çağrısı yapmıyor da başka bir şey mi söylüyordu?

Yazının Devamı

Bahçeli’nin Yolu: Sistem milliyetçiliğinin krizi

Siyasette kuraldır: Güçlü olanlar, ateşteki kestaneleri almak için, muhtemel kamuoyu tepkisini en aza indirebilecek olan aktörleri öne sürerler. ABD, 2002’deki Irak saldırısı öncesinde Türkiye’yi “Müslümanların” yönetmesi için az çabalamamıştı. Öcalan’ın Meclis’e davet edildiği “açılım olmayan açılım” sürecinde bu kez Bahçeli’nin şahsında milliyetçiler öne sürüldü.

Geçen açılım da “analar ağlamasın” diye başlamıştı. Kim, analar ağlasın diyebilirdi ki! Bugün yapılan işin milliyetçilik perdesinin arkasına saklanabilmesi için, hepimizin devlet aklının devrede olduğuna inandırılmamız gerekiyor. Bizim cüz’i akıllarımız ermeyebilir, hikmetine vakıf olamayabiliriz. Ama her şey göründüğü kadar aleni olamaz. Ortada kesinlikle bir devlet aklı vardır!

Yazının Devamı

Ziya Gökalp’i doğru anlamak

2024’ün Ekim ayı, büyük Türk düşünürü ve siyaset teorisyeni Ziya Gökalp’in ölümünün 100. yılıydı. Bu vesileyle hakkında konferanslar ve paneller düzenlendi. Anma kültürümüzde mutat olduğu üzere ya sade suya tirit ya da düpedüz yanlış anlamaya dayalı kanaatler birbiri ardına sıralanıp geçildi.

Geçenlerde değerli gazeteci Gaffar Yakınca’nın yazısını okuyunca, bu yanlış okumalardan biriyle karşı karşıya olduğumu düşündüm ve bazı düzeltmeler yapmak ihtiyacı duydum. Yakınca’ya göre, Türkleşmek, İslamlaşmak ve muasırlaşmak, Ziya Gökalp’in kurduğu formülasyondu. Türk modernleşmesinin 100 yıllık dinamosu olmuştu. Üçlü formülün asıl kaynağı ise Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset adlı kitabıydı.

Yazının Devamı

Suriye’de hesaplaşma öncesi son turlar

Suriye sorununun çözümü bilgisayar terimi ile “download” oluyor, yani sisteme yükleniyor. Şu aşamada bütün aktörler, pazarlık masası kurulmadan önce olabilecek en güçlü pozisyonlarla masaya oturabilmek için son hamlelerini yapıyorlar.

ABD, Suriye’deki asker sayısını iki katına çıkardı. Türkiye YPG’yi Fırat’ın batısından sürüyor. İsrail Suriye’deki topraklarını genişletiyor. Şam bütün dünyadan istihbaratçıların doluştuğu bir yer durumunda. Büyük güçlerin hepsi Colani ile görüşüyor ve yoklama çekiyor. Masaya oturmak için ne mi bekleniyor?

Yazının Devamı

Esad’dan sonra Türkiye

Herkesin aklında aynı soru var: Suriye’de yönetimin devrilmesinden sonra başlayan yeni dönem Türkiye’ye ne getirecek? Kazanan tarafların biri kesinleşti: İsrail şimdiden Golan Tepeleri’ne sonsuza kadar el koyduğunu açıkladı ve Suriye işgalini Şam yakınlarına kadar genişletti.

Türkiye’nin kazandığına baktığımızda, Cumhur İttifakı bileşenlerinin ve ona bağlı medyanın temel söylemi bayram havasının gürültüsü içinde kayboluyor. Şu aralar mezhep temelli sevinç çığlıkları dışında kimsenin Türkiye’nin bu işten ne kazandığını rasyonel bir temele oturtarak açıklayabildiği yok.

Yazının Devamı

Yeni Din ticareti

Dünkü Aydınlık’ta 25 yıl boyunca Çatalhöyük kazılarını yönetmiş olan İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder’in bir demecine yer verilmişti. Hodder, “Göbeklitepe’nin insan toplumunun kökenlerine ilişkin hikâyeyi değiştirdiğini düşünüyorum.” diye konuşmuş.

Bugüne kadar yerleşik hayatın çiftçilikle başladığı kabul edilmiş olmasına karşın, gerçeğin bundan biraz daha karmaşık olabileceğine dikkat çekmiş. Bu bakış açısı, bilimsel bilginin nesnel gerçeğe doğru birikerek ilerlemesini yansıtıyor.

Yazının Devamı