Son Yazıları

Suriye’de hesaplaşma öncesi son turlar

Suriye sorununun çözümü bilgisayar terimi ile “download” oluyor, yani sisteme yükleniyor. Şu aşamada bütün aktörler, pazarlık masası kurulmadan önce olabilecek en güçlü pozisyonlarla masaya oturabilmek için son hamlelerini yapıyorlar.

ABD, Suriye’deki asker sayısını iki katına çıkardı. Türkiye YPG’yi Fırat’ın batısından sürüyor. İsrail Suriye’deki topraklarını genişletiyor. Şam bütün dünyadan istihbaratçıların doluştuğu bir yer durumunda. Büyük güçlerin hepsi Colani ile görüşüyor ve yoklama çekiyor. Masaya oturmak için ne mi bekleniyor?

Yazının Devamı

Esad’dan sonra Türkiye

Herkesin aklında aynı soru var: Suriye’de yönetimin devrilmesinden sonra başlayan yeni dönem Türkiye’ye ne getirecek? Kazanan tarafların biri kesinleşti: İsrail şimdiden Golan Tepeleri’ne sonsuza kadar el koyduğunu açıkladı ve Suriye işgalini Şam yakınlarına kadar genişletti.

Türkiye’nin kazandığına baktığımızda, Cumhur İttifakı bileşenlerinin ve ona bağlı medyanın temel söylemi bayram havasının gürültüsü içinde kayboluyor. Şu aralar mezhep temelli sevinç çığlıkları dışında kimsenin Türkiye’nin bu işten ne kazandığını rasyonel bir temele oturtarak açıklayabildiği yok.

Yazının Devamı

Yeni Din ticareti

Dünkü Aydınlık’ta 25 yıl boyunca Çatalhöyük kazılarını yönetmiş olan İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder’in bir demecine yer verilmişti. Hodder, “Göbeklitepe’nin insan toplumunun kökenlerine ilişkin hikâyeyi değiştirdiğini düşünüyorum.” diye konuşmuş.

Bugüne kadar yerleşik hayatın çiftçilikle başladığı kabul edilmiş olmasına karşın, gerçeğin bundan biraz daha karmaşık olabileceğine dikkat çekmiş. Bu bakış açısı, bilimsel bilginin nesnel gerçeğe doğru birikerek ilerlemesini yansıtıyor.

Yazının Devamı

Ne yapmalı?

Günümüzde şu gerçeği anlamayan dünya ve ülke siyasetine ilişkin hiçbir şeyi anlamaz: ABD 20. yüzyılın hegemonik süper gücü olma konumu 21. yüzyıla taşıyamayacak. Batı Dünya Sisteminin üstünlüğünün yerini Çin öncülüğünde Asya Dünya Sisteminin üstünlüğü almak üzere. Yirmi yıl önce söylediğinizde bunun bir “iddia” olduğunu söyleyenler çıkardı. Bugün ise tartışma dışı bir olguya dönüştü. O halde, anlaşılması gereken gerçek nedir?

ABD, süper güç konumunu ve Batı sisteminin üstünlüğünü sürdürebilmek için bir dizi önlem almak zorunda. Bu önlem listesinin en başında Ortadoğu’ya ilişkin yapılacaklar var. Ortadoğu’yu tutan, Çin’in ve gelişmekte olan diğer ülkelerin en önemli talebi olan enerjiyi tutar. Enerjiyi tutan, rakibinin boğazını tutar.

Yazının Devamı

Darbeci teğmen

Türkiye’de asker-siyaset ilişkileri ve askeri darbeler konusunda ilginç önyargılar ve analitik yüzeysellikler var. Askerin darbe “geleneği” olduğu iddiası bunlardan biri örneğin. Askeri darbeler ile ABD arasında bir ilişki olduğu tezinin, bütün şartlardan münezzeh olarak uygulanmaya çalışılması ve 27 Mayıs’ın arkasında da ABD’nin aranması bir metodolojik toptancılık örneği mesela.

Darbeler birdenbire geliyormuş, öncesinde hiçbir emare vermiyormuş gibi yapılması da ilginç sonuçlara ulaşılmasına neden oluyor. Bu tuhaflıkların son örneği teğmenlerin mezuniyet töreni yemini bağlamında ortaya atılan darbecilik imaları oldu.

Yazının Devamı

Kendini jiletleyen toplum

Hayatın acımasız çarkları arasında ezilen insanlar, içinde bulundukları durumu çözümlemelerini sağlayacak toplumsal bilinçten yoksun olduklarında, bütün suçu kendilerine yükler ve bedenlerine zarar vererek kendilerini cezalandırırlar. Bir zamanlar Müslüm Gürses konserlerinde “jiletçi” diye anılan gençler vardı. Müziğin ve kitle ruhunun etkisiyle cezbe yaşar, vücutlarını jiletle keserlerdi.

Son haftaların toplum olayları gündemine bir bakalım. Kadın cinayetlerini hatırlatmaya gerek yok.

Yazının Devamı

CHP, DEM zokasını yutuyor

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2011’den 2023’e kadar süren genel başkanlık döneminin temel stratejisini “Erdoğan’ın elindeki kozları almak” diye özetlemişti. Buna göre, Türkiye’de geleneksel olarak sağ yüzde 70; sol yüzde 30 oy alıyordu. Sol bir parti olarak CHP’nin iktidar olma şansı yoktu. Çünkü sağ partiler, kara propaganda yapıyor, CHP’nin din başta olmak üzere geleneksel ve milli değerlerle mesafeli olduğuna toplumun büyük bir kısmını inandırmayı başarıyorlardı. Kılıçdaroğlu, bunun yanlış olduğunu halka anlatmak için Erdoğan’dan daha sağda durması gerektiğine karar vermişti. CHP, AK Partiye benzedikçe, Erdoğan’ın kozları boşa düşecek, yöneltilen suçlamalar inandırıcılığını kaybedecekti. Sözde iktidar stratejisinin gereği olarak CHP, en türbancı, en Dersimci, en açılımcı, en Avrupa Birlikçi, en Kürtçü kim olacak yarışına girişti. 12 yıllık Kılıçdaroğlu döneminin sonucu, CHP’nin %25 oya çakılması oldu. Anlaşılan seçmen ikna olmamıştı!

Özgür Özel, genel başkan seçildiği kurultayda Kılıçdaroğlu döneminin stratejisine hiçbir eleştiri getirmedi. Fakat genel başkanlığının ilk aylarında bazı vurgu değişiklikleri yapması, acaba CHP’de yeni bir dönem mi açılıyor diye sorulmasına neden oldu. Örneğin, 31 Mart 2024 yerel seçim mitingleri sırasında, alandaki kalabalığa Türk bayrağının renkleri olan "kırmızı-beyaz" sloganı attırdı. Kılıçdaroğlu döneminde Partinin dış politikasına yön veren Ünal Çeviköz ve Namık Tan gibi isimler, Mavi Vatan doktrinini yerden yere vurmuşlardı. Özel döneminde yapılan açıklamalarda ise, Türkiye'nin denizlerdeki meşru haklarına ve Mavi Vatan'ı bu haklardan bir adım bile geriye atmamak olarak anladıkları belirtilmeye başlandı. Özel, 2024 Eylül’ünde Sosyalist Enternasyonal toplantısı için gittiği ABD’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ait bir gökdelen olan Türkevi'nde konakladı ve bu binayı gurur kaynağı olarak niteledi. Oysa Kılıçdaroğlu Türkevi’ni suçlama konusu yapmıştı. Yine benzer bir şekilde, CHP’yi Erdoğan düşmanlığına kilitlenmekten kurtararak daha sahici konular üzerinden muhalefet yapacağı bir çizgiye çekeceğini düşündürten normalleşme adımını attı. Bütün bunlar, genel başkan değiştiğinde CHP’nin değişeceğini ve tabanının özlemlerine cevap verebileceğini düşünenlerde bir umut yarattı.

Yazının Devamı

CHP’nin ideolojik dönüşümü

Siyasal partiler bazen kuruluş amaçlarının dışına sapar ve ideolojik bir dönüşüm yaşarlar. Hayatın doğal bir parçası olan değişmeden daha öte bir durumdan bahsediyoruz. İdeolojik dönüşüm demek, bir siyasi partinin zaman içinde kuruluşundaki ideolojik hedefleriyle ters ya da onlarla uyumsuz başka ideolojik amaçlara yönelmesi demektir.

Özellikle sol partilerde daha çok rastlanmakla birlikte tarihte her türden örnekleri görülüyor. 1970’lerde Avrupa’nın bazı komünist partileri, emperyalist sistemin sağladığı tüketim ve refah kapasitesine teslim oldular.

Yazının Devamı

Bahçeli sarı öküzü mü veriyor?

Devlet Bahçeli’nin açıklamaları, sadece MHP tabanında değil, toplumun her kesiminde büyük şaşkınlık yarattı. Söylenenleri milliyetçi duruşla ilişkilendirmek kolay değildi. Üstelik hemen ardından Özgür Özel’in “el yükseltme” tutumu, “büyük” zannedilen partilerin ABD ve PKK karşısındaki çaresizliğini herkesin yüzüne vurdu.

MHP çevreleri, Bahçeli’nin çıkışını iki temel teze oturtarak haklılaştırmaya çalıştılar.

Yazının Devamı

Sorun sadece isimsizlik değil

Dünkü Aydınlık’ın manşetinde çok önemli bir soruna işaret ediliyordu. Sosyal medyada anonim yani isimsiz hesaplar açmak, suç işleme eğilimindeki insanlar için bir imkân yaratıyor. Gerçek adı sanıyla meydana çıkmayan, uyduruk bir mail adresi ve kullanıcı adı alan bazı kimseler, anonimliğin arkasına gizlenerek her türlü değeri ayaklar altına alabileceklerini zannediyorlar. Bu doğru. Fakat eklenmesi gereken sosyolojik bir boyut daha var: Simülasyon kültürünün etkileri!

Fransız düşünür Jean Baudrillard, teknolojinin ulaştığı aşamada gerçekliği kaybettiğimizi ve onun yerine medya aracılığıyla simüle edilmiş bir gerçeklik inşa edildiğini söylemişti. Eskisinin yerine gelen ve eski gerçeklikle hiçbir ilişkisi olmayan bu hipergerçek durumu kendi kültürel değer sistemini de beraberinde getiriyor.

Yazının Devamı

Ortadoğu’dan dünyaya bakmak

İsrail’in Gazze soykırım harekâtı genişleyerek sürerken, Türkiye’de çeşitli siyasi güçlerin verdiği tepkilerin farklılığına şahit oluyoruz. Tepkilerin farklılığı, özünde ideolojik ön kabullerin farklılığından geliyor. Bu ön kabuller, farklı siyasal güçlerin Ortadoğu’da olup bitenleri nasıl bir kuramsal ve kavramsal çerçeveye oturtarak açıklayacaklarını belirliyor. Dünyaya baktığınız açı, görebileceklerinizin de sınırını çizmiş oluyor.

Bazı muhafazakâr-İslamcı çevreler başlarını ellerinin arasına almış, oldukları yerde çökmüş, perperişan vaziyette ağlıyorlar. Hükümetin ve ona bağlı güçlerin tutumu bu çizgide. İsrail ve ABD’yi eliyle engelleme yeteneği olmadığı için diliyle kınıyor. Buradaki yetenek, Türkiye’nin ve Türk milletinin yeteneği değil. Onları görebilme ve kullanabilmeyi mümkün kılan bakış açısının, dolayısıyla ideolojik ön kabullerin yeteneği. Bu eksende yayın yapan TV kanallarını açıyoruz, her gece bir Gazze haberi; parçalanmış insanlar, yıkılmış binalar... Çaresizlik ve mazlumluk manzaralarından seçkiler izliyoruz. Filistinlilerin uğradığı muameleye öfkelenirken, içimizi hem acıma duyguları hem de alttan alta İsrail’in gücüne ilişkin önyargılar dolduruyor. Haberlerin içeriğinde mazlumların haklılığına, direndiklerine, teslim olmayışlarına ve İsrail’in güçsüzlüğüne, yenileceğine olan inanca ilişkin bir tane ima bile yok. Müslümanlara yapılan zulmü izliyormuş görüntüsü altında mazoşist bir gösteriye şahitlik ediyoruz.

Yazının Devamı

Denetimsizlik iklimi şımartıyor

Ali kıran baş kesenlerin günlerini yaşıyoruz. Basına yansıyan şiddet haberlerini gördüğünüzde sormadan edemiyorsunuz: Herkeste mi silah var, herkes mi hiç olmazsa bıçak taşıyor! Herkesin herkesle savaşı mı bu?

Özellikle metropollerde vatandaş barut fıçısı. Okullarda akran zorbalığı, hekime şiddet, kadına cinayet… Yollarda çakarlı arabalar; arabada çakar yoksa şoförü çakmaya hazır! Trafikte orman kanunları geçerli…

Yazının Devamı

Türkiye fırsatları neden kaçırdı?

Ekonomik kriz derinleşiyor. Mehmet Şimşek yönetimi, Amerikan Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararından sonra çok mutlu. Türkiye yüksek faiz verdiği için Amerika’dan kaçan sıcak para bize gelecek. İçeriye giren dolarlar, Türk lirası olarak birkaç ay % 50 faizde yatıp, sonra yine dolara çevrilerek, istediği an çıkıp gidecek.

Bu soygunun halkın refahına olumlu bir etkisi olacak mı? Olmaz olur mu, elbette olacak. Para bollaşınca ucuzlayacak. Ucuzlayınca faizler düşecek. Hepimiz yeniden borçlanma şansına kavuşacağız. Böylece yarının kazancını bugünden harcayarak, sanal bir refah balonunu şişirmeye devam edeceğiz. Tıpkı balonun patlamasından önce olduğu gibi!

Yazının Devamı

Manevi kalkınmanın çöküşü

Narin Güran cinayeti, Tekirdağ’da iki yaşındaki bebeğin cinsel tacize uğradığı haberi… Son yıllarda toplumu infiale düşüren haberlerin ortak noktası, içten içe yaşamakta olduğumuz ahlaki çürümenin boyutları hakkında yüzümüze ayna tutması ve kamuoyundaki karamsarlığı derinleştirmesi.

Böyle olayların ardından toplum “bize neler oluyor” sorusunu daha yüksek sesle sormaya başlıyor. Aslında bu durum yeni değil. Son kırk yıldır ahlaki bir çürüme süreci yaşıyoruz. Ve kırk yıldır bundan duyduğumuz rahatsızlığı el yordamıyla aşmaya çalışıyoruz. Maalesef başarısız olduk. Bu nedenle şimdilerde yeni bir durum yaşanıyor. Toplum bir tür öğrenilmiş çaresizlik psikolojisine girmeye başladı.

Yazının Devamı

Aydınların zihinsel konformizmi

Türkiye’nin son günlerde izlediği rotaya baktığımızda BRICS’e üyelik başvurusu, Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesi ve Suriye ile temas kapılarının aralanması gibi Batı sisteminin hiç hoşuna gitmeyecek ve Türkiye’nin “başına buyruk” hareket ettiği düşüncesini besleyecek adımlar atıldığını görüyoruz.

Öte yandan ekonominin başında faturayı halka çıkaran, İngiliz sıcak para lobilerinin mutemet adamı Mehmet Şimşek oturtulmuş durumda. İsrail’in güvenliğini sağlamak için Akdeniz’e gönderilmiş Amerikan hücum gemisiyle TCG Anadolu’ya ortak eğitim yaptırılıyor. Bu gemiden İzmir’e çıkan yankee’nin kafasına çuval geçiren Vatan Partili ve TGB’li gençlere hapis cezası veriliyor.

Yazının Devamı

FETÖ’nün panzehiri

15 Temmuz’dan sonra tarikat-cemaat çevrelerinde iki gelişme dikkati çekiyor. Birincisi stratejik düzeyde FETÖ’nün rolünü üstlenmeye çalışan yapıların varlığı. Bunlar yeni dönemin FETÖ’sü olmak için girişimlerde bulunuyor. Bu noktada Süleymancıların öne çıktığı görülüyor.

İkinci gelişme, FETÖ’nün devlet kadrolarında kaybettiği mevzileri doldurmaya çalışan “makbul” tarikatlar ve cemaatlerin çabaları ve bu amaçla kendi aralarında çatışma yaşayacak düzeye varmış olmaları.

Yazının Devamı